Diyanet İşleri Başkanlığı, her kademede görev yapan personelin gelişimine yönelik çalışmaları Eğitim Merkezleri marifetiyle yürütüyor.

Bu yıl 12. si düzenlenen Eğitim Görevlileri Semineri'ne 10 Dini Yüksek İhtisas Merkezinden 10 Müdür ile 99 Eğitim Görevlisi, 21 Hizmet içi Eğitim Merkezinden Müdür, Eğitim Görevlisi toplam 126 olmak üzere 235 kişi katılıyor.

Seminer açılışı için Antalya’ya gelen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan Muslu yaptığı konuşmasında, “Müslümanlar, bilgiyi güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır.” dedi.

- Müslümanların ilme bakışı

İnsanlık tarihinin ilim ve hikmet açısından en önemli dönemi olan İslam medeniyetini anlamanaın önemli bir husus olduğunu ifade eden Muslu, "Ben burada sadece Müslümanların ilme bakışını ifade eden birkaç hususa kısaca değinmek istiyorum diyerek;

- Öncelikle Müslümanlar, ilmin bizatihi kendisini muhterem kabul etmişler ve kısa sürede kendi ilmî disiplinlerini kurarak temel eserlerini oluşturmuşlardır. Nitekim başta Antik Yunan /Roma olmak üzere görüşlerini aldıkları düşünürlerin isimlerini kayda geçerek fikir ve emeğe saygı göstermişlerdir.

- Müslümanlar, insanlığın kadim birikimiyle yüzleşmekten çekinmemiş ve Roma, Fars, Hint vb. ilim havzalarıyla karşılaşmaktan kaçınmamışlardır. Büyük bir özgüven ve hakikat bilinciyle diğer kültürlerin meydan okumalarının üstesinden gelmişler ve hatta insanlığa ait kadim birikimi vahyin süzgecinde damıtarak kullanmışlardır.

- Müslümanlar kısa sürede din, matematik, tıp, felsefe, fizik, kimya, astronomi gibi ilmin bütün dallarında büyük bir müktesebat oluşturmuşlar, binlerce eser telif etmişler ve buluşlar gerçekleştirmişlerdir.

- Müslümanlar, ilmi, sosyal gerçekliklerden koparmadan, hayatın içinde ve çağının meselelerini dikkate alan bir yaklaşımla ele almışlar, bilgiyi güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır.

- Müslümanlar ilimle ilişkilerini ibadet anlayışı, kulluk bilinci, sorumluluk duygusu ve güzel ahlak ekseninde kurmuşlar ve geliştirmişlerdir.

- Müslümanlar, hiçbir dönemde ilmi bugünkü manada İslami olan/olmayan şeklinde tasnif etmemişlerdir.

- Müslümanlar ilme bütüncül bir bakışla yaklaşmışlar, inter-disipliner yaklaşımı öne çıkarmışlardır. Nitekim hepimizin yakından tanıdığı İbn Sina büyük bir tıpçı olmasının yanında önemli bir filozof ve mütefekkirdir." şeklinde maddelendirdi.

- Hocalarımıza yönelik eğitim programları hazırlıyoruz

Eğitim merkezlerinin, İslam medeniyetinin ilmi geleneğini miras alarak yaşanan dünyanın dini ve sosyal merkezli meselelerine çözüm üretebilecek müesseseler olması gerektiğinin altını çizen Prof. Muslu, “Din eğitimi ve hizmeti çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığımızın eğitim faaliyetlerini düşündüğümüzde, elbette söz konusu husus ülkemizde din eğitimi veren kurumlardan bağımsız düşünülemez. Zira biz eğitim merkezlerimizde İmam hatip, ilahiyat gibi okullardan mezun hocalarımıza yönelik eğitim programları hazırlıyoruz. Bu bağlamda son zamanlarda YÖK, İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri, MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve İmam Hatip okullarımızla düzenli ve koordineli çalışmalar yapıyoruz." dedi.

Muslu konuşmasının devamında, "Bütün bunların yanında üst ve özel kurumlar olarak Eğitim merkezlerimiz, İslam medeniyetinin ilmi geleneğini miras alarak yaşanan dünyanın dini ve sosyal merkezli meselelerine çözüm üretebilecek müesseseler olmalıdır. İnanç, ibadet, hukuk, ahlak esaslarına dair on dört asırlık İslam ilim ve kültür mirasını İslam’ın ana kaynaklarına dayanarak akademik bir anlayışla ele alıp modern çağın bilgi ve teknolojik gelişmelerinden de yararlanmak suretiyle güncel dini sorunlara çözümler üretmelidir.” ifadelerini kullandı.

- Allah tasavvurunu özümsemiş,  mesleki formasyon

Eğitim merkezlerimizde hedeflenen ve müfredat oluşturulurken dikkate alınan genel amaçlara da dikkati çeken Muslu, “İslam medeniyetinin müktesebatını, temel kaynaklarını ve konularını bilen, sosyal değişimlerin farkında, yeni sorunlara çözüm üretebilen, İslam’ın insan, çevre, toplum, ahlak, Allah tasavvurunu özümsemiş,  mesleki formasyonu, iletişim ve etkileşim yönü güçlü din görevlileri, vaizler, müftüler yani hocalar yetiştirmektir.” dedi.

- Kendimizle yüzleşmekten çekinmemeliyiz

Bilgi ve teknolojinin de etkisiyle bireysel ve toplumsal anlamda ilgi, algı ve olguların çok hızlı değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Muslu, konuşmasını şöyle sürdürdü, “Günümüzde, eğitim meselemizi amaç, muhteva ve işlevsellik yönüyle, sosyal ve küresel gerçeklikler göz ardı edilmeden, çok boyutlu olarak, kapsamlı, disiplinli ve uzun vadeli çalışmalarla, kendimizle yüzleşmekten çekinmeden ele almak ve müzakere etmek zorundayız.

- Dünü, bugünü ve yarını bütünlük içinde ele almak önemsenmelidir

Bu manada din öğretimi,  tarihi müktesebatıyla güçlü ve doğru bir ilişki kurarak, mefkûre boyutunda evrensel bir bakış açısını tahkim etmelidir. Geleneği toptan reddetmek ya da geçmişi her şeyiyle bugüne taşımak gibi bir imkânsızlığı teklif etmek yerine, dünü, bugünü ve yarını bütünlük içinde ele almak önemsenmelidir.

"İslami ilimlerin nihai amacı insanın Rabbiyle, toplumla ve çevreyle olumlu ilişkiler kurmasını temin etmektir." diyen Prof. Dr. Muslu, "Nitekim ilme ve bilgiye vurgu yapan ayet-i kerimeler ve bu meyandaki hadis-i şerifler nihayetinde insanın rabbi ve varlık dünyası ile ilişkilerine kılavuzluk etmektedir." dedi.

- Hikmet, ortak aklın ve insanlık birikiminin neticesi ve özüdür

Hikmetin ortak aklın ve insanlık birikiminin neticesi ve özü oladuğuna vurgu yapan Muslu, "İslam ilim geleneğinde vahiy ve akıl, hüküm ve hikmet, ahlak ve irfan birbirinden ayrılmamıştır. Bu durum, yaratılışın bütünlüğü ve tevhidin gereği olarak görülmüştür. Hikmet, ortak aklın ve insanlık birikiminin neticesi ve özüdür. Yaşadığımız son iki asra yakından baktığımızda, bilim, bilgi ve felsefenin oldukça öne çıkmasına rağmen bireysel ve toplumsal anlamda, tarihin en büyük krizlerinin yaşandığını görmekteyiz. Bilimsel, teknik ve sosyal alanda yaşanan gelişmelerin, insanlığı neden daha güzel bir hayata taşımadığı sorusu oldukça önemli ve üzerinde düşünmeye değer bir mevzudur." ifadelerini kullandı.

- Hayata bütüncül yaklaşmalıdır

Din öğretimi, ilimleri dini/dini olmayan şeklinde keskin çizgilerle tasnif etmenin ötesinde hayata bütüncül yaklaşılması gerektiğini ifade eden Muslu konuşmasını, "Bugün insanlığın sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel alanda yaşadığı bireysel ve küresel sorunların hangisinin İslam’ı ve Müslümanları ilgilendirmediğini söyleyebiliriz? Nitekim teknoloji, bilim, ekonomi, hukuk gibi alanlarda yaşanan sorunların temelinde insana, çevreye, evrene bakıştaki çarpık ve yanlış anlayışın yani aslında İslam’ın dünya ve evren tasavvurunun ihmal edilmesinin önemli bir etken olduğunu görmekteyiz. Bununla beraber dini öğretimin, bugün yeryüzünün küresel meseleleri karşısında ortaya koyduğu perspektifin ve duruşun gözden geçirilmeye muhtaç olduğu da aşikârdır." şeklinde sürdürdü.

- Hiçbir ilim dalı sosyal gerçeklikleri ve yaşanan hayatı göz ardı edemez

Dinin mekâsıdı ile din öğretiminin müfredatı arasında güçlü bir ilişki kurulması zorunluluğuna değinen Prof. Dr. Muslu, "Hiçbir ilim dalı sosyal gerçeklikleri ve yaşanan hayatı göz ardı edemez. Bugün küresel anlamda islamofobi endüstrisiyle bir algı operasyonunun varlığı yanında, İslam toplumlarında dinin doğru anlaşılması alanında sorunların olduğu da malumdur. Yanlış dini bilgi ve din tasavvurunun, dini kavramların bağlamından koparılarak istismar edilmesinin; yaşanan etnik ve mezhebi farklılıkların soruna dönüşmesi, tefrika, terör gibi meselelerde etkisinin olduğu aşikârdır." dedi.

Prof. Dr. Muslu şöyle devam etti;

- Bugünü imar ve geleceği inşa edecek nesillere ihtiyaç vardır

Bugün, İslam medeniyetinin köklü ve kapsamlı birikimini idrak eden, çağını iyi tanıyan, bugünü imar ve geleceği inşa edecek nesillere ihtiyaç vardır. Bu nesli yetiştirecek, ufuk, müfredat ve müesseselere ihtiyaç vardır.

- Eğitim merkezlerimiz büyük bir nimet ve imkândır

İşte baştan beri bahsettiğim hususlar açısından eğitim merkezlerimiz büyük bir nimet ve imkândır. Biz eğitim görevlilerimizin büyük bir fedakârlık ve özveriyle yaptığı çalışmalarla din hizmetinin kalitesini ve hocalarımızın niteliğini yükseltiyoruz. Burada geçmişten günümüze bu müesseselere emek veren bütün hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum. Her birini hürmet ve muhabbetlerimle yâd ediyorum.

- Yaptığımız hiçbir şeyi yeterli görmüyoruz

Elbette yaptığımız hiçbir şeyi yeterli görmüyoruz. Bunun için sürekli müzakere ve istişare ile daha iyiye ulaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu toplantı boyunca da önemli istişareler yapacaksınız. Müzakerelerinizin bereketli olmasını niyaz ediyorum.

- Çözüm yollarını konuşacağız

Bunların yanında sorunlarımızı ve çözüm yollarını konuşacağız. Nitekim eğitim görevlilerimizin başta özlük hakları olmak üzere sorunlarını sadece Başkanlığımız değil, devletin ilgili kişi ve kurumlarının hepsi biliyor. Bir an önce bu ve benzeri meselelerimizi çözebilmek en büyük arzumuzdur.

Editör: Mehmet Çalışkan