“Aziz Kardeşlerim!

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya ulaşırsınız, korunursunuz, Allah’ın emirlerini en güzel bir şekilde yerine getirip, yasaklarından titizlikle uzak kalırsınız.’ İşte oruç, Cenab-ı Hakk’ın rızasına ulaşmanın en önemli vasıtalarından, vesilelerinden birisidir. Efendimiz’den  (s.a.s.) önceki peygamberler toplumlarına getirdiği ibadetlerden birisi olarak Peygamber Efendimizin de bütün insanlığa Allah’ın bu yüce emrini buyurduğu önemli bir ibadettir.

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kim gönülden inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.’. Ramazan orucuna Cenab-ı Peygamber böyle dikkat çekiyor.

Muhterem Müslümanlar!

Oruç, İslam’ın beş esasından biridir. Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar Allah rızası için yeme, içmeden, şehevi arzulardan ve her türlü kötülükten uzak durmaktır. Akıllı, buluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti olmayan her Müslümanın Ramazan orucu tutması farzdır.

Oruç, sadece midemizi aç ve susuz bırakmak değildir. Oruç, aklımıza, ruhumuza ve bütün organlarımıza tutturulduğu zaman, gerçek anlamına kavuşur. İşte o zaman oruç, bedenimize sıhhat, gönlümüze sekinet verir.

Aklın orucu, Rabbimizin kudretini ve rahmetini tefekkür etmektir. İnsanı değersizleştiren her türlü kötü düşünceden uzak durmaktır. Dünyevi kaygıların, hırs ve ihtirasların esiri olmamaktır. Kalbin orucu, Allah ve Resulü’nün sevgisinin önüne hiçbir sevgiyi geçirmemektir. Kalbi karartan kin, nefret ve haset gibi tüm kötü duygulardan arınmaktır.

Aziz Kardeşlerim!

Dilin orucu, yalandan, gıybetten, iftiradan, kötü ve kırıcı sözlerden, öfkeden uzak durmaktır. Hiç kimsenin şahsiyetine, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır. Kulağın orucu, kötü ve çirkin sözleri dinlememektir. Duyduğu her şeyi araştırmadan doğru kabul etmemektir. Allah Resulü (s.a.s), bu hususlarda bizleri şöyle uyarmaktadır: ‘Yalanı ve işine yalan karıştırmayı terk etmediği sürece oruçlu kimsenin yemesini ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.’

Aziz Müminler!

Elin orucu, harama el uzatmamaktır. Helal olmayan ve hak edilmeyen hiçbir şeyi almamaktır. Ölçüde ve tartıda hile yapmamaktır. Elimizi şiddetin değil, şefkatin, merhametin, yardımlaşma ve paylaşmanın aracı kılmaktır. Ayağın orucu, Allah ve Resulü’nün gösterdiği istikamet üzere yürümektir. Adımlarımızı her daim hayır ve iyilik yolunda atmaktır.

Muhterem Müslümanlar!

Oruç, iftar ve sahur sofralarımızı ihtiyaç sahiplerine, kimsesizlere, yetim ve öksüzlere açmaktır. Dünyanın pek çok yerinde açlık ve susuzluğa mahkum edilen insanları unutmamaktır. Bizler burada büyük nimetlerin içerisinde Ramazan ayımızı idrak ederken Gazze’de, Filistin’de zalim işgalcilerin bombaları altında can veren şehitlerimizi unutmamaktır. Orada gazi olan, yaralı olan kardeşlerimizi unutmamaktır. Yurtları, vatanları, evleri, barkları için mücadele eden mücahitleri unutmamaktır. Onlara elinizle yapabileceğiniz ne varsa yapmak, dilimizle yapabileceğimiz ne varsa yapmak, kalbimizle, dualarımızı onlardan eksik etmemektir. Onların başarısı için elimizden, dilimizden, kalbimizden gelen her şeyi yapmaktır. İşte öyle oruç tutarsak Rabbimiz oruçlarımızı kabul eder. Yoksa duyarsız bir mümin tutmuş olduğu oruçlar, yapmış olduğu ibadetlerden mutlaka sorulacaktır. Müminler bir vücut gibidir. Bu ramazan ayında tekrar tekrar hatırlattığımız gibi yine bir kez daha hatırlatmış olalım bu hakikati; ellimizle, dilimizle ve bütün imkanlarımızla mazlumlara destek olmaya devam etmektir. Tek bir kuruşumuzla dahi olsa zalimlere ve destekçilerine katkıda bulunmamaktır. Boykotlara devam edelim.

Değerli Kardeşlerim!

Önümüzdeki Pazartesi günü Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünü idrak edeceğiz inşallah. Çanakkale, şanlı ecdadımızın yedi düvele karşı istiklal ve istikbal mücadelesi verdiği yerdir. ‘Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber’ diye İstiklal Marşı şairimizin övdüğü o şehitlerimizin can verdiği yerdir. Kahraman milletimiz, bütün zorluklara rağmen Çanakkale’de hayasızca akınlara ‘dur!’ demiştir.

Bu vesileyle geçmişten günümüze vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve bu uğurda mücadele veren kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum. Yüce Rabbimiz, hak, hakikat ve istikametin temsilcisi olan devletimizi payidar; gariplerin, masum ve mazlumların umudu olan milletimizi bahtiyar eylesin.

Bugün bize düşen Çanakkale ruhunu iyi anlamak ve gelecek nesillere iyi aktarmaktır. Şehitlerimizin canları pahasına bize emanet bıraktıkları yüce değerleri iyi bir şekilde yaşamak ve yaşatmaktır.

Muhterem Müslümanlar!

Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Kur’an, okunan kitap demektir. O Kur’an’ı bir kenarda tutmak, evinizin rafında kapağını açmadan bakmak Müslümana yakışmaz. Onun için bu ramazan ayında Kuranı Kerim'i daha çok okuyalım, onu anlamaya çalışalım. Bilmeyenler öğrensin, öğrenenler okusun, okuyanlar anlamaya çalışsın ve nihai hedef onu yaşamaktır. Kur’an’ı anlamak için Kur’an’ı okumamız ve Kur’an dışında hadis-i şerifler ve diğer kitapları okumamız lazım. Her Ramazan’da olduğu gibi işte hemen Fatih Camii’nin avlusunda 41. kitap ve kültür fuarımızı açıyoruz Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak. Ankara’da Hacı Bayram Veli Camii’nin hemen avlusunda açıyoruz. Kitap fuarımızı, çocuklarımızla, gençlerimizle ziyaret edelim. Kitap okuyan aziz kardeşlerim, medeniyetimizin ilk emri olan ‘Oku’ emrini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Cenab-ı Hak ramazan ayını en güzel bir şekilde değerlendirmeyi nasip eylesin.”

Editör: Mehmet Çalışkan