Akşam Gazetesi yazarlar köşesinde "Diyanet Hedefte" başlığıyla bir yazı kaleme alan Emin Pazarcı, Prof. Dr. Ali Erbaş ve Diyanet İşleri Başkanlığına karşı yürütülen karalama kampanyasını irdeledi.

İşte Pazarcının o yazısı:

Bakın, "Başkan" demiyorum, özellikle "Diyanet hedefte" ifadesini kullanıyorum. Asıl alerji duydukları, irite oldukları kurumun kendisi. Başkan, sadece yıpratmak için kullandıkları bir araç!

Aportta bekliyorlar. Yalan yanlış ne bulursa üzerine atlıyorlar. Yazdıklarının, söylediklerinin doğru olup olmaması önemli değil. Sürekli olarak aynı noktaya atış yapıyorlar. Kurumun başkanını hedefe oturtup kampanyalar düzenliyorlar. Bir papaz yapsa "ne güzel, harika" diyeceklerini, Diyanet İşleri Başkanı yapınca "suç" oluyor. Hep birlikte üzerine yükleniyorlar.

Maalesef bunlara kurum içinden bilerek ya da bilmeyerek destek verenler de var. Durum bu olunca, zevk içinde ellerini ovuşturuyorlar.

Hatta bazen alabildiğine abartıyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bir profesör. Arapça konusunda "benim" diyecek pek çok kişiye ders verecek donanıma sahip. Buna rağmen, "Bakın Başkan Arapça bilmiyor" diyenler oldu. Buna inanıp üzerine atlayanlar çıktı.

Üstelik bunu iddia edenlerin tamamı Araplara da Arapçaya da karşı. Başkan çıkıp orta yerde Arapça konuşsa, "Olamaz, sen Türkiye Cumhuriyeti'nin Diyanet İşleri Başkanısın, Türkçe konuşsana" diyecek tipler!

Bir de Başkan'ın makam aracı konusu var ki, yılan hikayesine dönmüş bir mesele. Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp milletin önüne koyuyorlar...

Diyanet İşleri Başkanı'nın, 2010 model Mercedes bir makam aracı var. Dökülüyor ve çoğu zaman da sanayide. Buna ilaveten bir de TOGG bulunuyor.

Hepsi bu.

O yüzden de ihtiyaç halinde zaman zaman sağdan soldan bulunan emanet araçlar kullanıyor. Bundan bir ay kadar önce fotoğrafı çekilen Audi A 8 de dışarıdan temin edilen bir araç. O günlerde sadece onu değil, ayrıca Passat marka bir başka aracı daha kullandı. Ama bunlar sadece kendisine ait olmayan Audi'yi dillerine doladılar.

Amaç belli tabii: Başkan'ı hedef alarak kurumu yıpratmak!

Ne yapsaydı Başkan? Kurumun işlerini takip etmek için hızlı trenle mi seyahat etseydi?

***

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği noktaya...

Ne zaman başladı bu saldırılar? Niye gündeme sokuldu?

Diyanet İşleri Başkanlığı, bazı düzenlemeler yaptı. Diyanet Vakfı'nın mallarını koruyacak tedbirler aldı. Onların yağma edilmesini önleyecek adımlar attı. Durum bu olunca, vakıf malına çöküp, 50 bin liralık yerlere bin lira kira verenler rahatsız oldu.

Çarpıcı örneklerden biri, İstanbul Çengelköy'de yaşandı. Orada bulunan 134 daireli 29 Mayıs Sitesi'nde Diyanet Vakfı'nın 110 dairesi var. Oturanların arasında aylık bin 600 lira kira ödeyenler bulunuyor.

Orası, Bakanlık tarafından rezerv alan ilan edilip, boşaltılması istendiğinde ortalık ayağa kalktı. Halk TV, canlı yayın aracı getirdi. Fox, yayın üstüne yayın yaptı. Sözcü Gazetesi diline doladı.

Neydi Diyanet'in suçu? Vakıf mallarına sahip çıkıp ona buna peşkeş çekilmesini önlemekti. Üstelik oturanların taşınma masraflarını karşılamayı ve bir yıl boyunca 5 bin lira kira desteğinde bulunmayı taahhüt etmişti.

Şimdi benzer uygulamak geliyor ve yine saldıracaklar. Bunların derdi üzüm yemek değil, haklı haksız bir bahane bulup, Diyanet'i dövmek ve alabildiğine yıpratmak!

Editör: Adil Elzerey