Sedide AKBULUT
DİB Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı

Din ve insan dünya var olmaya başladığından beri birbiriyle ilişkili iki ana unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Hz. Âdem’in yaratılışı, ona isimlerin öğretilmesi ve halife misyonunun yüklenmesi bu ilişkiyi temellendirmiştir. Tarihî süreç içinde yaratıcı, bilgiyi insanlığa sunmuş, gereken zaman ve koşullarda da gönderdiği emir ve yasaklarını peygamberleri aracılığı ile nesnelleştirmiştir. Her peygamber bir öğretici ve uygulayıcı olarak tarih sahnesinde yaygın din eğitiminin öncüsü olmuştur. Yaygın din eğitimi hayatın içinde bilginin eyleme, davranışa, ahlaka dönüştürülme çabasıdır.

Bu çaba, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile sistemleşerek mescitler, özel mekânlarla (suffa gibi) şekillenmeye başlamış, uzak beldelere yazılan mektuplar, yakınlara gönderilen öğretmenler aracılığı ile yaygın eğitimin ilk adımları ortaya çıkmıştır. Hulefa-i Raşidin dönemi ve sonrasında şekillenen, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kurumsallaşmaya başlayan din eğitimi yakın tarihimizde inkıtaya uğrasa da 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı kanunuyla günümüz Türkiyesi bağlamında resmî bir hüviyet kazanmıştır. Başkanlık, kanunun kuruma verdiği sorumluluk çerçevesinde halkı İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda aydınlatmayı, manevi değerleri insanın anlam dünyasına yön veren unsurlar olarak fark ettirmeyi, bireyleri sahih dinî bilgi ile buluşturarak hayatın zorlukları ile baş edebilmelerinde yardımcı olmayı, batıl inanç ve hurafelerden arınmış inanç ve ibadet ilişkisini oluşturmayı hedeflemektedir.

Bu hedef doğrultusunda toplumun bütün kesimlerini kucaklayacak hizmet alanlarından biri de yaygın din eğitimi çalışmalarıdır. Yaygın din eğitimi, örgün eğitimin dışında veya örgün eğitimle beraber, örgün eğitimini tamamlayan veya örgün eğitimi alamayanlar ile toplumun bütün kesimlerine yönelik planlı, programlı ve sistemli olarak yürütülen din eğitimidir. Bu bağlamda yaygın din eğitimi denildiğinde akla ilk gelen Kur’an kurslarıdır. Türkiye genelinde geniş bir kurumsal ağa sahip olan Kur’an kurslarının hedef kitlesi çocuk, genç, yetişkin, çalışan, öğrenci, emekli gibi çeşitlilik arz ederken kadın ve erkeklere yönelik programlarla da zengin içerikler barındırmaktadır. Bir başka ifade ile yaygın din eğitimi Hz. Peygamber’in “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin.” buyruğunda görüldüğü gibi muhatabı herkes olan kesintisiz bir eğitimdir.

Çoğunlukla kadın Öğreticiler Aracılığı ile Gerçekleştirilen İhtiyaç Odaklı Kur’an Kursları programının hedef kitlesi yine çoğunlukla kadınlardır. Bu sayede toplumun yarısını oluşturan kadınlarımız yaygın din eğitimi ile Allah’a karşı sorumluluklarını, aileye ve topluma karşı görevlerini öğrenmekle kalmayıp anne olarak gelecek nesillere de manevi değer aktarımı sağlamaktadırlar. Bu programı takip eden genç ve yetişkin kadınların yaş aralığı 2019-2020 eğitim yılı için 25-50 olarak görülmektedir. Bu durum tam da hayatın içinde olan hanımefendilerin hayatlarına en güzel dokunuş zamanları olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte 50 yaş üzeri hareket kabiliyeti yavaşlamış büyüklerimizin zihin dünyalarını öğrenme gayreti ile diri tutmak da onlar için yapabileceğimiz en önemli kazanımlardandır. Kur’an kurslarında yürütülen yaygın din eğitimini muhatap kitle açısından kadın perspektifi ile ele aldığımızda kursiyerlerin hayatlarına dair kazanımlar içeren pek çok işlevsellik dikkatleri çekmektedir. Bu alanda çalışılmış akademik yazında ve araştırma raporlarında dile getirilen bu işlevsellikleri birkaç başlık altında toplamak mümkündür:  

1) Din eğitimi: Kur’an kurslarında yürütülen yaygın din eğitimi aracılığı ile Kur’an öğrenme, güzel okuma, ibadet için ezberler yapma, günlük yaşama dair ilmihâl düzeyinde bilgiler edinme, dinî pratikleri daha iyi yapma gibi kazanımları edinen kadınlar aynı zamanda yanlış dinî söylem ve hurafelerin etkisinden de kurtulmaktadırlar.

Hazırlanan ihtiyaç odaklı program, temel dinî bilgileri içerirken kursiyerlerin ilgi ve talepleri doğrultusunda tercih edebilecekleri kısa süreli programlarda da tefsir, hadis, akaid, siyer ve ilmihâl gibi dersler verilmektedir. Böylece kurslara devam eden kadınların okumayı öğrendikleri Kur’an-ı Kerim’i anlamaları, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sözleriyle verdiği mesajları öğrenmeleri, inanç noktasında kafalarındaki sorulara cevap bulmaları, Allah Resulü’nün (s.a.s.) örnek yaşantısına vâkıf olmaları, helal ve haramlar çerçevesinde ilmihâl bilgisi edinmeleri sağlanmaktadır. Araştırma raporlarında (İnce Abdullah, Türkiye’de Yetişkin Kadınlara Yönelik Kur’an Kursları Politika ve Uygulama Önerileri, SETA,2018.) mülakat yöntemiyle yapılmış görüşmelerde kadınlar şimdiye kadar doğru bildikleri yanlışların farkına vardıklarını, günlük ibadetlerinde okudukları surelerin yanlış telaffuzlarını doğrularıyla düzelttiklerini ifade etmişlerdir.

Ayrıca cuma dersleri başlığında cuma günleri okudukları surelerin ve hatimlerin duaları yapılarak cuma namazlarına iştirak ile günün manevi ikliminden de nasiplenmeye çalışıldığı görülmektedir.

2) Manevi Danışmanlık: Kur’an kurslarında öğreticiler Kur’an eğitimi ve dinî bilgiler vermenin yanı sıra kursiyerlerin bireysel ve toplumsal hayatta karşılaştıkları sorunlara yönelik dinî rehberlik hizmeti de vermektedirler. Bu çerçevede kursiyerler hocalarına kendi dinî, bireysel ve sosyolojik özelliklerine göre hayatları, psikolojik durumları ve ailevi sorunları ile ilgili sorular sormakta, Kur’an kursu öğreticilerinden çözüm önerileri beklemektedirler. SETA’nın yayınladığı araştırma raporuna göre kursiyerler öğreticilerini sadece “hoca” olarak görmemekte aynı zamanda psikolojik sorunları, ailevi problemleriyle ilgili fikir alabilecekleri rehber kişiler şeklinde de algılamaktadırlar. Aslında bu rehberlik süreci zaman içerisinde öğrenci ve öğretici arasındaki güven ilişkisinin gelişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Kursiyer başkasıyla paylaşmaktan çekindiği, ayıplanmaktan korktuğu deneyimlerini ve sorunlarını hocasıyla paylaşarak hem dinî sorumluluğunu öğrenme hem de manevi çözümler bulma arzusu taşımaktadır. Araştırma örneklemlerinden birinde eşinin hiç cuma namazı kılmadığını söyleyen bir hanımefendi kursa başladıktan sonra kendisindeki olumlu yöndeki tutum değişikliklerini fark eden eşinin sırf merak için geldiği kursun camisinde cuma ile buluştuğunu ifade etmesi son derece dikkat çekicidir.

Boşanma, aile içi şiddet, madde bağımlılığı, içki ve kumarın yol açtığı sorunlar başta olmak üzere çocuklarını nasıl yetiştireceklerine dair yol ve yöntem arayışında olan kadın kursiyerlerin diliyle Kur’an kursları “manevi terapi merkezleri” olarak da tanımlanmaktadır. Bütün bunlarla birlikte ifade edilmesi gereken en önemli hususi Kur’an kursu öğreticilerinin karşılaştıkları bu problemlere dinî rehberlik etmeleriyle birlikte kendi alanları dışındaki soru ve sorunları ilgililere yönlendirmeleridir. Öğretici, Başkanlığın verdiği hizmet içi eğitimlerle hangi durumlarda hangi kurumlara yönlendireceğini bilerek görevinin sınırları çerçevesinde kursiyerlere yardımcı olmaya çalışmaktadır.

3) Sosyalleşme: Sosyalleşme ya da toplumsallaşma olarak ifade edilebilecek süreç bireylerin topluma uyumu ve kendisine uygun örnek, değer ve duyguları kişiselleştirmesi anlamına gelmektedir. Bu süreçte topluma yeni katılan kişiler yaşadıkları toplumların sosyokültürel özelliklerini benimsemekte ve buna uygun toplumsal davranış kalıplarını geliştirmektedir. Sosyalleşmeyle toplum kendi kültürünü nesilden nesile aktarmakta böylece sosyokültürel devamlılık sağlanmaktadır. Sağlıklı bir sosyal hayat ve kişisel gelişim için sosyalleşme önemli bir ihtiyaçtır. Ancak ne var ki içinde yaşadığımız yüzyılda gelişen teknoloji ve değişen sosyal kabuller neticesinde insanlık hızla bireyselleşmeye, bir başka ifadeyle yalnızlığa doğru sürüklenmektedir. Yeni taşındığı şehre, mahalleye uyum sağlayacak komşuluk ilişkileri yerini iş yoğunluğu, beden yorgunluğu, güvensizlik ve kabul korkusuna bırakmıştır. Sosyalleşmeyi sağlayacak unsurlar giderek azalmış, yerini daha kolay ve daha zahmetsiz sanal iletişime bırakmıştır.

Sosyalleşmenin bir türü olarak dinî sosyalleşme, bireyin yaşadığı toplumsal yapıya ait dinî kültür, değer, sembol ve modelleri kendine mal etmesidir. Cuma ve bayram namazları gibi toplumun büyük çoğunluğunu bir araya getiren camiler ile dinî hayata dair eğitimleri gerçekleştiren Kur’an kursları, dinî sosyalleşmede etkin olan kurumlar arasındadır. Türkiye’de camiler çoğunlukla erkekler, Kur’an kursları da kadınlar için birer sosyalleşme mekânı olarak değerlendirilmektedir. Kurslara gelen kadınların büyük bir kısmı öğrenme amacıyla, bir kısmı da merak ve gruba dâhil olma duygusuyla kursa kayıt yaptırmaktadırlar. Kur’an kurslarında dersler arasındaki molalarla kursiyerler birbirleriyle daha çok kaynaşırken kimi zaman da bir sosyal sorumluluk projesinin parçası olarak öz güven geliştirmiş olurlar. Ramazan ayında yemekleri aralarında paylaşarak mahalle sakinleriyle iftar düzenlemek, el emeklerini sergiledikleri hayır çarşılarıyla ihtiyaç sahiplerine katkıda bulunmak, aşure etkinliklerinde bulunmak severek katıldıkları çalışmalardan birkaçıdır.

Söz konusu araştırma raporu örneklemlerinden bir hanımefendi yaklaşık bir yıl önce taşındığı apartmanda hiç kimse ile yakın komşuluk yaşayamadığını, hem bir şeyler öğrenip hem de can sıkıntısını gidermek için mahallenin kursuna başladığını söyler. Kursa başladıktan birkaç hafta sonra aynı sınıfta kendi apartmanından üç kişi ile tanışıp dost olduklarını belirtir. Kur’an kursu arkadaşlığı onları birbirinin ihtiyacını giderecek ve ayıbını örtecek kardeşliğe götürmüştür. Burada dikkatleri çeken en önemli nokta, kursun kadınlar için güvenli dostluk oluşturabilecek bir mekân olmasıdır.

Sonuç olarak; “yaşam boyu eğitim”, “kesintisiz ve gönüllü eğitim” olarak da tanımlayabileceğimiz yaygın din eğitiminin önemli bir parçası olan Kur’an kursları, Türk toplumu için önemli ve bir o kadar da sistemli bir hizmet ağıdır. Kursların toplumdaki genel dinî kültür seviyesini yükselteceğine insanlar arasında dostluk ve kardeşliğin kuvvetlenmesine, toplumsal asayiş ve huzurun korunmasına da katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Yine unutulmamalıdır ki doğru dinî bilgi ile buluşan kadın aynı zamanda helali haramı öğreten annedir. Bazen de Allah’ı sevmeyi, insanlara karşı merhametli olmayı gösteren babaanne, anneannenedir. Kimi zaman eşine ve ailesine adaletle yaklaşan bir hanımefendidir.  Ve bütün bu eğitimin sessiz ve vefakâr sahipleri hoca hanımlardır. Kadın eliyle hemcinsini anlayarak ötekileştirici bir dil kullanmadan onun hayatına farkındalık katmanın çabasındadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığının vaaz, hutbe, seminer, konferans, Kur’an kursları gibi yaygın din eğitimi araçlarıyla toplumun bütün kesimlerine yönelik gerçekleştirdiği faaliyetlerin daha görünür, bilinir ve erişilir kılınması hepimizin sorumluluğu altındadır.

Editör: Mehmet Çalışkan