Selva YILMAZ ÖZELBAŞ
İstanbul Üsküdar Vaizi

Çocuklarımız kendileri de emanet olan, yarınlarımızı kendilerine bırakacağımız en değerli varlıklarımızdır. Hem sorumlu olduklarımız hem de sorumluluk verecek olduklarımızdır. Emanete riayet ettiğimiz oranda gelecekten eminiz demektir. Onları ilgi ve bilgi ile donatıp sevgi ile besledikçe emanete riayet edilmiş olacaktır. Anne babalar çocukların ilk emanet edildikleri ellerdir. Dolayısıyla çocuklar hakkında hesap vermek gerektiğinde ilk olarak anne babalara sorulacaktır. Aynı şekilde anne babalar da ne kadar riayet ederlerse bu gayretlerinin karşılığını her iki dünyada da göreceklerdir. Daha doğrusu anne babaların çocuklar üzerinde hakları olduğu gibi çocukların da ebeveynleri üzerinde hakları vardır.

Yarınlarımızı inşa edecek olan çocuklarımızın hakları bizim görevlerimizdir. Bizlerin anne baba, hatta toplum ve devlet olarak onlara karşı sorumluluklarımız son derece önemlidir. İnsan haklarının ihlal edildiği, çocuklara önem bile verilmediği dönemde “çocuk hakkı” kavramını ilk olarak İslam dini zikretmiştir. Kur’an’a baktığımızda bunu açıkça görmemiz mümkündür. Çocukların öldürülmesi yasaklanmış (Nahl, 16/58-59; Tekvir, 81/9; Enam, 6/151.), korunup kollanmaları istenmiş, nafakaları, bakımı ve süt emmeleri (Bakara, 2/233.) garanti edilmiş, babalarına nispet edilme haklarından terbiye ve eğitiminden ve metotlarından örnekler verilmiştir. Hz. Peygamber’in gerek davranışı gerekse söylemlerinde çocuklara sevgiyle yaklaşılması (Buhari, Edeb, 18.),  güzel terbiye verilmesi, onların güzel bir şekilde eğitilmesi, helal ve temiz bir şekilde beslenmesi, çocuklar arasında ayrım yapılmaması gerektiğini açıkça görmek mümkündür.

İnsanlar doğdukları zaman sadece bir beden olarak dünyaya gelmezler, ruh ve haklarıyla birlikte doğarlar.  Hak, insanı koruyan bir unsurdur. Çocuklar gelişme ve aklen olgunlaşma devresindedirler. Bilgi ve tecrübeden yoksundurlar. Bu özelliklerinden dolayı da hak farklılıkları vardır. Yani bir yetişkin ile bir çocuğun yapabildiği  şeyler  aynı değildir. Dolayısıyla hakları da aynı değildir. Bir yetişkin hiçbir himayeye ihtiyaç duymadan kendi haklarını koruyabilir.  Ancak çocuklar haklarını koruyamazlar ve haklarını korumayı büyüdükçe öğrenirler.

Dinimiz, insanı ancak çocukluk çağını geçirdikten sonra yükümlü kılmıştır. Çocukluk çağında yapılacak şey, çocuğun ruh ve beden sağlığını korumak, maddi ve manevi gelişmesini sağlamaktır. Çocuk, imkânlar ölçüsünde anne babasının sevgi, anlayış, özen ve sorumluluğu altında, güvenli bir ortamda, dengeli bir kişilik geliştirme imkânına sahip olmalıdır.

İslam dininin çocuğu korumaya yönelik olarak koyduğu kurallar ve haklar vardır. Güzel isim almak her çocuğun en başta gelen hakkıdır. Güzel isim, kişinin o isimle özdeşleşmesine neden olur. Dinimize göre çocuk doğduğu andan itibaren güzel bir ad sahibi olma hakkına sahiptir.

Çocuğu korumaya yönelik en önemli kural “Hıdane”dir. Hıdane, çocuğun doğumundan belli bir çağa ya da yaşa kadar yetiştirilip terbiye edilmesidir. Çocuğun beslenmesi, temizliği, uykusuna özen gösterilmesi, zarar verecek şeylerden korunması da buna dâhildir. Dünyaya gelen bebeğin hiçbir ayrım yapılmaksızın, adil biçimde beslenmesi, barınması ve bakımı öncelikle babaya aittir. Baba büluğ çağına kadar çocuğun bakım masraflarını karşılamakla yükümlüdür. Anne de bu nafakayı çocukların lehine olacak şekilde kullanacaktır. Çocuğu emzirmek ise annenin görevidir. Dinimize göre hamile ve emzikli anneler ramazan ayında oruçlarını tehir edebilirler. Çocukların beslenme ve giyimleri örfe uygun şekilde babaya aittir. Bu emzirme ve bakım esnasında çocuk ve annenin nafakası da teminat altındadır. (Bakara, 2/233.) Hıdane hakkı bir nevi velayettir. Fıkıh kitaplarının önemli bir bölümüdür. Çocuğun terbiyesinde asıl ve öncelikli olan kişi anne veya onun yerini tutabilecek bir kadın akrabadır. Küçük çocuğun bakımı için ehil bir kadın yakını bulunmadığında, erkekler devreye girerler. (Ebu Davud, Talak, 35.)

Çocuk anne karnından itibaren yaşama hakkına sahiptir. Çocukların öldürülmesi Allah’ın haram kıldığı şeylerdendir. Daha İslam’ın ilk dönemlerinde Müslüman olmak için Hz. Peygamber’e biate gelenlere verilen ilk mesaj ve onlardan ilk istenenler arasında “çocukların öldürülmemesi” vardır. (En’âm, 6/151.) Çocuklar ailenin geçimini üstlenemezler. Kendileri ve ailelerinin nafakasını karşılamak üzere çalıştırılamazlar. Hayata hazırlayıcı ve terbiye mahiyetinde çalışmasına ufak tefek işler için izin verilebilir; bunun dışında çocuğun yetişmesine katkısı olmayan sırf velinin menfaatine olan istihdam caiz değildir.

Çocuğu himaye işini ele almada da öncülüğü İslamiyet yapar. İslam’ın büluğ çağına kadar, çocuğa tanıdığı temel haklardan biri “yeme, giyme ve mesken” ihtiyaçlarını içine alan “nafaka”dır. Binaenaleyh, büluğ yaşına kadar, çocuk kimsesiz bile olsa, “nafaka”  meselesinin halli için çalışmak durumunda ve mecburiyetinde değildir. İslam anlayışında ise velisinin izni bulunmadan çocuğa iş buyurmak bile caiz değildir. Bu şekilde bir iş yaptırılır. Çocuk bunu yaparken zarar görürse tazmin edilir. Çocuğun malı korunup gözetilir. Büluğa kadarki kazancından ve malından kimse istifade edemez. Çocuğun malı sadece kendi ihtiyaçları için harcanabilir. Harcamadan sonra artan malı biriktirilir, büluğa erdikten sonra ona teslim edilir. Baba müsrif biri ise çocuğun malı elinden alınır.

Dinini öğrenmek de onun haklarındandır. Çocukların doğuştan din duygusuna sahip oldukları söylenir. Hz. Peygamber’in “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Anne babası Yahudi ise Yahudi, Hristiyansa Hristiyan, Mecusi ise Mecusi olur.” buyurur. (Müslim, İman, 264.) Ağaç yaşken eğilir. Çocuklarına temel dinî bilgileri öğretmek ya da öğrenmelerini sağlamak anne babanın başlıca görevlerindendir. Her Müslüman çocuğunun ilk olarak eğitilmesi, alıştırılması gereken ibadet namazdır. Aile reisini pek çok ayetiyle terbiyeden sorumlu tutan Kur’an-ı Kerim aile fertlerine bilhassa namazın emredilmesi üzerinde durur. (Tâhâ, 20/132.) Lokman’ın (a.s.) oğluna namaz kılması ile ilgili tavsiyesi babalara en güzel örnektir. (Lokman, 17.)

Çocukların güzel terbiye edilme hakları da vardır. Hz. Peygamber, “Bir baba evladına iyi bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakamaz.” buyurmaktadır. (Tirmizi,Birr, 33.) Anne babalar çocuklarına ilim, edep ve sanat, adab-ı muaşeret öğretmeyi asla ihmal etmemelidirler. Ömer b. Seleme Resulüllah’ın terbiyesinde yetişmiştir ve bir hatırasını şu şekilde nakleder: “Ben Resulüllah’ın terbiyesi altında bir çocuktum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resülullah bana, ‘Ey oğul! (Yemeğe başlarken)  Allah’ın adını an, sağ elinle ye ve sana en yakın olan taraftan ye.’ buyururdu. Bundan sonra ben her zaman besmeleyle başladım ve sağ elimle, önümden yemek yedim.” (Buhari, Et’ıme, 2.)

Çocukların eğitimi konusunda bir diğer önemli husus da iyi örnek olmaktır. Hz. Peygamber güzel ahlakı kendi hayatında en güzel şekilde uygulayarak çocuklar da dâhil bütün topluma örnek olmuş, güzel ahlakı emir ve tavsiye etmiştir. Örnek davranış en etkili eğitim ve terbiye metodudur. Bu nedenle anne babanın çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir.

Meslek edindirmek, çocuğu hayata hazırlamak anne babanın görevidir. İyi bir eğitim ve öğrenim görmek de çocuğun hakkıdır. Dolayısıyla çocuğun öğrenimine engel olacak davranışlardan kaçınmak gerekir. Dinimiz, büluğa ermeden önce çocuklara dinî ve dünyevi bilgilerin verilmesini emretmektedir. Sonuç olarak Kur’an ve sünnet ışığında çocuk, bir bireydir ve hakları doğumundan önce başlar. Onun donanımı, yetiştirilme ve bakım hakkını gerektiği gibi ifa etmeye bağlıdır.

Editör: Mehmet Çalışkan