Şaban GÜNGÖRMEZ
Muğla Fethiye Çamköy Camii Müezzin Kayyımı

Yangın haberlerini bir akşam vakti aldım. Daha önce de zaman zaman orman yangınlarını duyardık ama bu seferki öyle değildi. Çünkü aynı anda farklı yerlerde yangın çıktığı haberleri duyuluyordu. Bir bölgedeki yangını söndürmek için giderken başka bir yerden yangın haberi geliyordu. Bu süreçte Kaymakamlık tarafından kırmızı alarm verildiğine dair mesajlar da gelmeye başladı. Orman yangınlarına karşı duyarlı olunması, şüpheli durumlarda mutlaka kolluk kuvvetlerine haber verilmesi, orman kenarlarında nöbet tutulması, insanların çok dikkatli olması ile ilgili sürekli anonslar yapılıyordu. Gece boyunca anonslar devam etti. Anonsların ardından genç ihtiyar bütün vatandaşlarımız sokaklara çıkıyor, ormanlarımızda bir yangın olmaması için elinden gelen gayreti gösteriyor, orman kenarlarındaki yolları tutuyor ve herkes yabancı kimselerin girmemesi için azami derecede dikkat ediyordu.

İkinci gün, ilk günün panik ve dağınıklık havası biraz gitmişti. Böylece ilgili bütün devlet kurumlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız, belediyelerimiz ve vatandaşlarımız ne yapacağından emin bir şekilde yangına müdahale etti. Canımıza can olan o güzelim ormanlarımız yanmasın diye büyük bir çaba sarf edildi. Yangının çıkışından söndürülüşüne kadar yaşadığım, şahit olduğum bazı hatıralar ise devletimle ve milletimle bir kez daha gurur duymama sebep oldu.

Bir gece orman kenarında nöbet tutarken yaşlı bir teyzenin yolu çalılarla kapattığına şahit oldum. “Hayırdır teyze bu nedir?” diye sorduğumda “Oğlum bugün bu yoldan tanımadığım hiç kimseyi geçirmeyeceğim. Kim olduğunu öğrendikten sonra yolu açacağım.” dedi, bu beni çok duygulandırdı. Biz vatanımızı böyle sahiplenmiştik ve böyle de korumaya devam edecektik.
Bu geceden sonra vatandaşlarımızın orman kenarlarındaki nöbeti devam etti. Yine nöbetin devam ettiği bir akşam vakti birbirine yakın bölgelerde, aynı anda üç dört yerde orman yangını çıktığı haberini aldık. Hemen yangına müdahale ederken kullanabileceğimizi düşündüğümüz tırmık, kürek, çapa gibi malzemeleri alarak yangın bölgesine hareket ettik. Yangın bölgesine yaklaştıkça trafiğin arttığına, insanların toplandığına şahit olduk. Eline çapasını veya küreğini alan yangın bölgesine koşuyor, küçük büyük herkes elinden geleni yapmak için gayret gösteriyordu. Bu koşturmaca yangının devam ettiği dört gün boyunca sürdü.

Yine bir gün gece saat iki civarıydı. Arkadaşlarımla yangına müdahale için gelen malzemeleri ayırıyor, bir taraftan da bu malzemeleri yangına müdahale için koşup gelen vatandaşlarımıza vermeye çalışıyorduk. Eldiven, sırt pompası, ayakkabı, tepe lambası gibi malzemeleri tek tek teslim ediyorduk. O telaşın arasında bir kız çocuğu dikkatimi çekti. Daha sonra isminin İnci olduğunu ve ilköğretim dördüncü sınıfa gittiğini öğrendiğim kız, eline aldığı sırt pompasını hazır hâle getirmek için büyük bir çaba gösteriyordu.

Yangının devam ettiği esnada gündüz vakti bir gençle tanıştım. Kendisinin bir gün önceki yangın söndürme çalışması sırasında dumandan zehirlendiğini, zehirlendiği için de sahada çalışmasının mümkün olmadığını, hiç olmazsa yangına müdahale için giden ekiplere lojistik destek sağlayarak yardımcı olmak istediğini söyledi. Takdire şayandı.

Yangın söndürme çalışmaları sırasında sahada çalışan ekiplere soğuk su, dumandan zehirlenme ihtimaline karşı ayran ve yiyecek ikramı hayati öneme sahipti. Yangının devam ettiği bir gece saat 02.30 civarında bir genç kardeşimizle tanıştım. Bizi yangın bölgesine taşıyan bu şoför kardeşimiz günlük bir iki saat uyku uyuduğunu, yangın için Düzce’den geldiğini anlatıyordu. Malzemeleri dağıtırken bu kardeşimiz bir ara şöyle bir şey söyledi: “Hocam, bu saatte beni buraya maddi hiçbir şey getiremez. Bu işler parayla pulla asla yapılmaz. Beni bu saatte buralara getiren duygu, canı pahasına ciğerlerimiz olan ormanlarımız yanmasın diye çalışan kardeşlerimize yardımcı olmak.” Onun bu sözlerini asla unutamam.

Bu yaz, memleketimizin birçok yerinde aynı anda çıkan orman yangınları nedeniyle birçok ormanımızı, sayısız canlımızı kaybettik. Yangına müdahaleye giderken ve müdahale anında şehit olan kardeşlerimiz oldu. Yangın felaketi diğer doğal afetlerin hiçbirine benzemiyor. Ne zaman nerede biteceği, ne kadar ilerleyeceği hiç belli değil. Onun için yangın, afetlerin en kötüsü diyebiliriz. Sarp kayaların yamaçlarında ve ulaşılması imkânsız olan yerlerdeki yangının söndürülmesinde insanoğlunun ne kadar aciz ve çaresiz olduğuna bir kez daha şahit oluyor, Allah’a dua ediyoruz. Yangınlar karşısında milletimizin birlik ve beraberlik içinde, herkesin elinden geleni yapmak için gayret göstermesi karşısında devletimle ve milletimle bir kez daha gurur duyuyorum. Bunlar sonrasında bir kez daha görüyorum ki bu tür afetler karşısında her zaman hazırlıklı olmalıyız. Orman yangınlarında özellikle de soğutma çalışmalarında kullanılacak olan tepe lambası, yanmaz ayakkabı, eldiven ve sırt pompası gibi malzemelerin her an elimizde hazır olması gerektiğini düşünüyorum. 

Bu vesileyle ilimiz başta olmak üzere ülkemizde çıkan bütün yangınlarda maddi manevi zarar gören bütün kardeşlerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yangına müdahale sırasında şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Allah milletimizi bir daha böyle afetlerle karşılaştırmasın. Her türlü afetten muhafaza eylesin.

Editör: Mehmet Çalışkan