Sümeyra Çelik

DİTİB Hannover Merkez Camii Din Görevlisi

Taşradan İstanbul’a geldiğinde Baytar Mektebinde okudu. Bir yıl sonra Darülfünun Edebiyat Mektebi Edebiyat şubesine geçti. Mütareke dönemlerinde İstanbul’un önemli dergilerinde şiirleri yayımlanmaya başladığında hocaları, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim gibi usta isimlerdi. Yakup Kadri, Nurullah Ataç ve Ahmet Kutsi gibi genç edebiyatçılardan oluşan grupta şiir, roman ve edebiyat üzerine çeşitli çalışmalarda bulundu. Darülfünundan mezun olduğu yıl Erzurum Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin oldu.

Tanpınar, Doğu’nun tüm birikiminin yabancılaştığı ve Batı kültürünün coğrafyamızı kuşatma altına aldığı bir dönemde edebiyat dünyasına girdi. Ankara ve İstanbul’da çeşitli liselerden sonra üç yıl da Gazi Enstitüsünde edebiyat hocalığı yaptı. 30 yaşlarındayken hem Doğu hem Batı formlarında şiir, felsefe, edebiyat alanlarında büyük bir müktesebata sahipti. Bu birikimi tüm hassasiyetleri ile beraber şiire yansıtmak muradındaydı. Hocası Yahya Kemal’in şiirine olan hayranlığı da onu kamçılıyordu.

1938’de hayatı boyunca izlerini taşıyacağı bir hastalık geçirdi ve uzun süre hastanede yattı. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat kürsüsüne profesör olarak getirildiğinde Türk edebiyat tarihinde de yeni bir usulle çığır açmıştı. 1942’de Maraş milletvekili olduğunda uzun zamandır planladığı hikâye ve roman yazmak için uygun vakitleri bulmuştu. Edebiyatımızın en önemli romanlarından kabul edilen Huzur’u da bu dönemde yazdı. Huzur romanının yetkinliği, estetik algısı ve kültür birikiminin geçmişe yansıyan felsefesini aktarmasından gelir.

Tanpınar, bir dönem vekillik yaptıktan sonra İstanbul’a döndü ve derslerine devam etti. Bir roman tadında ele aldığı 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı eseri, alanının yapıtaşları arasındadır. Bu dönemde Avrupa’ya seyahat eden Tanpınar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte değişen, dönüşen insanları ve kurumları Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde ironik bir şekilde ele aldı.  Kurgusal gücü ve anlatım biçiminin yalınlığı bu romanı daha sonra hak ettiği tahta oturtmuştu. Her fırsatta beraber olduğu hem hocası hem de yakın dostu olan Yahya Kemal biyografisi de bu dönemde yayımlandı.

Tanpınar, çocukluğundan aşina olduğu Doğu kültürü, İstanbul’da içinde bulunduğu edebiyat dünyası ve ileri yaşlarında gerçekleşen Avrupa seyahatleri ile kapsayıcı bir bakış açısı yakalamış, eserlerinde de bunu ustalıkla yansıtmıştır.  Maddi ve manevi kayıplar yaşanan dönemi, toplumsal değişimleri ironik, sürükleyici ve okuyucuyu sıkmayan bir üslupla aktarmıştır. Öğrencisi olduğu Yahya Kemal’den çok etkilenmekle beraber Tanpınar’ın şiirlerinde daha çok Ahmet Haşim’in etkisi görülür.

Toplumun dönüşüm değişim kargaşasında öz değerlerini koruyup yeni ile kadim olanı harmanlama usulünü benimseyen Tanpınar, eserlerinde taklitçiliğin ironik eleştirisini ve kıyaslamasını yapar, zaman kavramı etrafında dönen kurgusal ve yer yer mistik ögeler kullanır. Hemen her eserinde yer verdiği rüyaları etkin bir tarzda, alışılmışın dışında bir bakış açısı ile sunar.

Şiir ve romanlarının yanı sıra İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konya kentlerinin tarihî, kültürel ve doğal yönlerini anlattığı Beş Şehir adlı eseri önemli yapıtlarındandır. Edebiyatın birçok alanında verdiği eserlerde, yenileşmenin gereğine inanmasına, hatta yenilikleri ve devrim hareketlerini yüceltme gayretine rağmen Osmanlı medeniyetinin ve kültürünün, bunları doğuran büyük değerlerin giderek kaybolmasından gelen bir iç sızı, bitip tükenmez bir nostalji de hissedilir. Eserlerinde dil, konuşma dili olmasına rağmen kelimeler özenle seçilmiş ve yapmacıksızdır. Romanlarını zevkli kılan bir diğer özellik de mütareke yıllarında maddi ve manevi kayıplar içinde geçmiş hayatının ona kattığı özgün üslûbun okuyucularda kendinden bir şeyler bulma ihtimalini artırmasıdır.

Tanpınar, çok yönlü eserler geride bırakması ile beraber hayattayken layık olduğu ilgiyi göremeyen, dönemin yeri doldurulamaz edebiyatçılarındandır. 1962’de uzun süre yakasını bırakmayan hastalığı sebebiyle vefat etmiş, eserleriyle de unutulmayanlar kervanına katılmıştır.

Editör: Mehmet Çalışkan