Ayşe Sena Er

Tanışmakta geç kaldığım hikâye kitabı: Babam İçin Beyaz Bir Kuğu. Bu isim itinayla belirlenmiş olmalı. BABAM İÇİN… BEYAZ BİR KUĞU… Anladım ki bu kitapta her ayrıntı özenle seçilmiş. Kahramanların isimleri gönlümüzün derinliklerinden çağırılmış. Her cümle bildiğimi unuttuğum başka bir şeyi hatırlatıyor. Anlam içinde anlam… “Ben sana bir hikâye anlattım ama sen daha çoğunu anlayacaksın.” diyor sanki Sibel Eraslan.

Kitap on yedi hikâyeden oluşuyor. Bazı bölümlerde çizimler de yer alıyor. “Kehribar”; İşte koskoca bir hikâye. Kimsesiz Musa’nın hikâyesi. Hatta Nil Nehri’nin, biraz da Hz. Yusuf’un hikâyesi, bir babanın da hikâyesi aynı zamanda. Bu kitapta her yazı yüklü. Her cümle gebe. "Babam İçin Beyaz Bir Kuğu"’yu okurken  “Türkçe ne kadar da güzel kullanılmış!”, “İskele”de “Yazı büyük iştir, yazı kaderdir.” , “Müzayede”de yüreğiniz buruk  “Harfler de onun kelimeler de. Allah imiş aşkı saklayıp gözeten.” diyecek; “Frankfurt Notları”nda tüllerinizi örtüp gözlerinizi kapayacaksınız.

Bütün bu anlatılanların derinliği nereye varır ya da bu ahenkli hikâyeler her okuyucuya aynı yerleri mi gezdirir bilemem fakat kitabın okuyucusunu heyecanlandıracağını söyleyebilirim.

Editör: Mehmet Çalışkan