Üç ayların İslam’daki yeri nedir?

Dinimizde üç aylar, Recep, Şaban ve Ramazan aylarını birlikte ifade eden bir tabirdir.

Recep ayıyla başlayan, Şaban ayıyla devam edip Ramazan ayı ve Ramazan bayramıyla sonra eren üç aylar, Müslümanlara dini hissiyat ve ibadet yoğunluğu eşliğinde, hayat muhasebesi yapma, kendini yenileme, geliştirme ve arınma fırsatı sunar.

İslam geleneğinde üç aylara önem verilmesinin sebeplerinden birisi, mübarek sayılıp idrak edilen Regâib, Mi’râc, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer almasıdır.

Ayrıca üç ayların ilki olan Recep ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.s),  “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua ve yakarışta bulunmuştur.

Üçaylar, kameri aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır.

Müslümanların manevi hayatında bu ayların seçkin bir yeri vardır. Çünkü bu aylar mübarek gecelerle doludur. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib gecesi, 27’nci gecesi de Mirac gecesidir. Şaban ayının on beşinci gecesi Berat gecesi, Ramazan’ın 27’nci gecesi de mübarek Kadir gecesidir.

Ramazan’dan sonra en sevab oruç, Recep ve Şaban aylarında tutulan oruçtur.

Şaban ayı Peygamberimizin Ramazan’dan sonra en çok oruç tuttuğu bir aydır.

Hz. Âişe (ra.),

“Ben Resulullah’ın Ramazan’dan başka hiçbir ayı tamamen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunu da görmedim.” (291) demiştir.

Şaban ayında Peygamberimizin çok oruç tutmasının sebebini soran Üsâme’ye (ra.) Peygamberimiz,

“Şaban, Recep ile Ramazan arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Hâlbuki o, içerisinde amellerin Allah’a sunulduğu bir aydır. Ben de oruçlu olduğum hâlde amelimin Allah’a arz olunmasını isterim.” (İşte bu yüzden bu ayda çok oruç tutuyorum.) buyurmuştur. (292)

Kur’an-ı Kerim’in indiği ve oruç ibadetinin tahsis edildiği bir ay olan Ramazan ayının da bu aylar arasında olması, üçayları diğer aylardan farklı kılmıştır.

Bu aylarda Müslüman, kendisine çeki düzen vermeli, geçmişinin bir muhasebesini yaparak geleceğe daha gayretli olarak yönelmelidir.

Kötülükleri ve kötü alışkanlıkları azaltarak iyilikleri çoğaltmalı, imkânları ölçüsünde yoksulları görüp gözetmelidir.

Böyle yaptığı takdirde bu kutlu ayları değerlendirmiş ve bu ayların manevi feyzinden yararlanmış olur.

KAYNAKÇA:

291. Buhârî, “Savm”, 52, Müslim, “Sıyâm”, 34.

292. Neylü’l-evtâr, IV, 276.