Trabzon doğumlu ve İstanbul’da büyüyen ressam Özlem Aka (33), 5 yıldır işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşıyor.

Sanatında Kudüs’e ve özellikle Mescid-i Aksa ve Kıyamet Kilisesi gibi en önemli dini mekanların yer aldığı Eski Şehir’e özel yer veren Aka, eserlerinde kentin kutsal mekanlarını, kadim sokaklarını ve Filistinlilerin Kudüs’le bağını ortaya koyan günlük yaşamlarını ele alıyor.

Çocukluğundan itibaren hem resim hem de hat sanatıyla ilgilenmeye başlayan ve on yıldır bunu profesyonel olarak icra eden Sanatçı, kariyeri boyunca resim öğretmenliği yaptı, çocuk hikaye kitapları resimledi. Çeşitli dergilerde çalışmaları yayınlanan Aka, sivil toplum kuruluşlarının sanat projelerinde yer aldı.

kudus-ressam-22

Babaannesine ait el yazması duaların restore ediyordu

Anadolu Ajansına konuşan Aka, bir Türk ressam ve hattat olarak, Kudüs’ün kimliği ve günlük yaşamının sanat yolculuğuna etkisini ve eserlerine yansıttığı anlamları anlattı.

Resim ve hat sanatına ilgisinin daha çocukluğunda başladığına işaret eden Aka, bu ilgisini, “Daha 8-9 yaşlarımdayken babaanneme ait olan el yazması duaların silinmiş veya yırtılmış kısımlarını restore etmem istenirdi. Bu konuda mahir bilinirdim çevremde.” sözleriyle açıkladı.

Ressamlığın yanı sıra hattatlık da yapan sanatçı, üniversite yıllarında hat sanatında bilinen isimlerden Hattat Muhittin Serin’den "rika" eğitimi, ayrıca alanında bilinen diğer bir isim Hattat Davut Bektaş’tan "nesih" ve "sülüs" dersleri aldığını kaydetti.

kudus-ressam-11

“Her harfin bir esrarı var”

Tablolarında resim ile hat sanatını buluşturan ressam, Arapça kaligrafiyle resmettiği tablolarında, yer yer bir şarkı sözü, kimi zaman bir şiirden alıntı yaparak o şiirin içerisindeki kıtaları, kimi zamansa sadece harflerden ibaret ‘karalama’ tekniğin kullanıyor.

Aka, eserlerindeki Arapça kaligrafilerin ne anlam taşıdığı sorusunu, şöyle yanıtladı:

“Çalışmalarımda, anlam olarak birbiriyle bağlantılı olacak şekilde rika ve nesih hatlarını kullandım. Fakat burada harfleri, resmi tamamlayıcı veya anlam kazandıracak bir unsur olmak yerine harflerin içerdiği anlamı resim sanatının renkleriyle pekiştirerek kullandım.

Açıkçası ben her harfin bir esrarı olduğuna inanıyorum. Kur'an-ı Kerim’de yer alan ‘Huruf-u Mukattaa’lar (bağımsız ve ayrı harfler) gibi. Her ne kadar biz bunlara vakıf olmasak da onların derin anlamlar içerdiğine inanıyorum. Bu yüzden bazen bu harfleri birebir yazı olarak değil de ayrı harfler olarak kullanıyorum.”

Kudüs’te yaşamak sanatına ilham verdi

Kudüs’e gelmeden önce de bu kente ilişkin resimler yaptığını kaydeden sanatçı Aka, ancak “Kudüs’teki yaşam tecrübesi ve bu kentin ruhani ve kültürel zenginliği ile birebir muhatap olmanın vermiş olduğu ilhamla resimlerinin daha da derinlik kazandığını” söyledi.

Burada ele aldığı resimlerde daha ince manaları düşünerek ve hissederek, kalem ve fırçayı eline aldığını dile getiren Aka, “Örneğin, daha önce de Kudüs’te zeytin hasadı olduğunu biliyordum. Ama burada yaşadığımız için oğlum burada eğitim alıyor. Okulunda bu süreci doyasıya yaşadı ve ben de bundan çok etkilendim. Zeytin hasadını, evde şarkılarını söyleyerek ve yöresel kıyafetlerini giyerek, bu olayın neşesinden bahsederek geçirdiği için, ben de bir çalışmamı bundan etkilenerek ele almıştım. Yani her çalışmam, burada geçirdiğim tecrübeyle ilintili.” diye konuştu.

Kudüs’ün kültürel renklerinin yanı sıra, işgalin getirdiği olumsuz olayların verdiği “hüzünle birlikte bir ümit duygusunun varlığının, çizimlerinin renklerini de değiştirdiğini” ifade eden Aka, şöyle devam etti:

“(Kudüs’te yaşamanın) Olumsuz taraflarına bakmaktan ziyade, ben buradaki kadim yaşantının devam ediyor oluşunu sembolize etmek istedim resimlerimde. Buranın halkı da buna aşina. Burada yaşayan kişi de bunu birebir tecrübe ediyor.

Kötü bir olay yaşanıyor ve akabinde insanlar kendilerini çabucak toparlayabiliyorlar ve sahip oldukları o temel duygulara sarılarak, günlük yaşantılarını gülerek ve neşeyle dahi devam ettirebiliyorlar. Beni etkileyen bir nokta da bu oldu. Resimlerimde de bunu canlı renkleriyle ve temel kültür unsurlarıyla yansıtmak istedim.”

Filistin’in önde gelen ressamlarından Şihab el-Kavasimi ile Kudüs’te ortak bir sergi de açan Aka, Kavasimi ile aynı temayı ele alan bir esere de imza atmış.

Türk ressam Özlem Aka, ortak tema ile kendi tarzlarında icra ettikleri iki ayrı esere ilişkin, şunları söyledi:

“Bu çalışma, beni en çok mimarisiyle etkileyen bu şehrin, ortak bir süzgeçten geçirilmiş hali gibi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü eski ve kıymetli yapıların kubbelerinden ve onları simgeleyen unsurlardan oluşan bir çalışma. İçerisinde Kubbetü’s-Sahra’nın, Kıble Mescidi’nin ve Kıyamet Kilisesi’nin kubbeleri ile Ömer Mescidi’nin minaresinin yer aldığı bir çalışma. (Kavasimi) O kara kalem tarzıyla resimledi, ben sulu boya tarzıyla resimleyerek harflerle birlikte içerisine kendi yorumumu kattım.”