Prof. Dr. Bilal SAMBUR

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi

Transhümanizm günümüzde çok popüler bir kavram hâline gelmiştir. İlk defa Julian Huxley tarafından kullanılan transhümanizm kavramı, biyoteknolojik müdahalelerle beden ve zihnimizin yeniden şekillendirilmesi suretiyle fiziksel ve zihinsel iyilik hâlimizi maksimum düzeye çıkarmayı amaçlayan bir anlayışı ifade etmektedir. Transhümanizm hareketinin ve anlayışının, insanlığı daha iyi bir geleceğe mi yoksa uçuruma mı götüreceği sorusu, bütün dünyada gündemde ana tartışma konuları arasında yer almaktadır. Transhümanizm, insanlığa reddedilemeyecek çok çekici vaatlerde bulunmakta; vücudumuza yerleştirilen yapay organlarla daha uzun bir hayata sahip olma, genlerimizi değiştirmek suretiyle bilişsel kapasitelerimizi daha iyi hâle getirme şeklinde vaatler sunmaktadır. En iyi, en güçlü, en sağlıklı ve en yetenekli insan olma, transhümanizmin en temel vadidir. Transhümanizm,  Tanrı’ya atfedilen sınırsız güce, zekâya, yaratıcılığa ve güzelliğe insanın sahip olabileceğini öngörmektedir. Genetik, sosyal ve kültürel geçmişimize mahkûm olmadığımızı söyleyen transhümanizm, geçmiş kültürümüze ve genetiğimize bir reddiye anlamı taşımaktadır. Biyolojik ve kültürel açılardan insanın kendini yeniden yaratmasının imkânlarının yaratılması vadinde bulunan transhümanizmin, insanı her açıdan kendi yaratıcısı veya tanrısı hâline getirmeyi amaçlayan modern bir putperestlik olduğu söylenebilir.

Transhümanizmden söz edildiği zaman bir tehlikeden veya korkudan bahseder gibi söz edilmektedir.  İnsan beyninin bilgisayar ortamına aktarılması, insanın biyolojik organlarının modifiye edilmesi gibi fikirler, transhümanizmden “dünyadaki en tehlikeli fikir” olarak söz edilmesine neden olmaktadır. Transhümanizmin gelecek tasavvurunun insan türünü yok edecek sonuçlar doğurma ihtimalinin güçlü olması ve insani gelişme adına insanın biyolojik bütünlüğünün zayıflatılması çok ciddi kaygıya ve korkuya yol açmaktadır. Transhümanizmin bahsettiği gelecekteki makine yaratıkların icat edilmesi,  umut dolu bir geleceğin habercisi olarak değil, çılgınlıklarla dolu bir geleceğe doğru gidiş olarak da anlaşılmaktadır. İnsanlığın geleceğinden kaygı duyan ve insanlığı önemseyen herkesin, transhümanizm tartışmasını ciddiyetle incelemesi ve ele alması gerekmektedir.

Teknoloji kullanılarak makine ve bilgisayar insanların oluşturulması, dinî açıdan transhümanizmin kaygıyla karşılanmasına neden olmuştur.  Teolojinin en büyük sorusu, tanrı kimdir ve nedir sorusudur. “Tanrı kimdir?” sorusuna paralel olarak “insan kimdir?” sorusu da gelmektedir. Tek bir Allah inancını ortaya koyan İslam,  Allah’a ibadeti, hayatın amacı olarak uygulama anlamında bir insan tanımı yapmaktadır. Allah’ın kim olduğu sorusuna “Âlemlerin Rabbi” olarak cevap verilmektedir. Allah’ın kullarından söz edildiği zaman bütün insanlığın bir bütün olarak Allah’a kul olmasından bahsedilmektedir. Allah’ın yaratıcılığından bir bütün olarak söz eden İslam,  insanın bir bütün olarak bu ilahi yaratılış içindeki yerini belirlemektedir. İnsanların, Tanrı’nın yarattığı varlıklar olduğunu söyleyen İslam’a zıt olarak transhümanizm, Tanrı’nın yaratıcılık görevini insana vermektedir. Transhümanizm, Allah’tan söz etmediği gibi insanı da Allah’tan uzaklaştırmaktadır. Transhümanizm,  biyolojik ve kognitif özellikleri değiştirilmiş insan ötesi varlıklardan söz ederek insan ve insanlığı da birbirinden ayırmaktadır. İnsanın Allah ile ilişkisini koparan transhümanizm,  günümüzün en tehlikeli şirk ve putperestlik biçimi olabilir.

İnsanın tanrılaştırılmasının gerektiğini iddia eden transhümanizm, kendisini bir din ve inanç olarak sunmaktadır. Tanrı’yı inkâr eden transhümanizm, doğası itibarıyla ateistik bir yaklaşımdır. Transhümanist paganizm,  hiçbir şekilde Tanrı’ya referansta bulunmamaktadır. Transhümanizmde tek referans teknolojidir. Transhümanizm, bilimsel değil, bilimperest bir yaklaşımdır. İslam’ın başı, ortası ve sonu Allah’tır. İslam’da her konu Tanrı’yı ve onun vahyi olan Kur’an’ı referans alarak temellendirilmektedir. İslam, Tanrı merkezli iken transhümanizm ateist bir öze sahiptir.

İnsan biyolojisinin aşılmasını hedefleyen transhümanizm,  biyolojiyi sınırsız imkânlar ve fırsatlar alanı olarak düşünmektedir. Biyolojinin keskin bir şekilde insanı sınırladığını düşünen transhümanizm, biyolojik sınırlılıkların olabildiğince aşılmasını ve insanın biyolojik sınırlılıklardan özgürleşmesi gerektiğini savunmaktadır. Transhümanizm,  insanın en büyük düşmanının kendi günahları değil, kendi bedeni olduğunu iddia etmektedir. Biyolojinin hamallığından insanı kurtarma vadinde bulunan transhümanizm, insanın biyolojik sınırlılıklarından kurtulması şeklinde ateist ve materyalist bir vaatte bulunmaktadır.

Biyolojiyi insanın sırtında yük olarak gören transhümanizme karşı İslam, vücudu Allah’ın insana verdiği en büyük nimet olarak görmektedir. İnsanın biyolojiden kurtulması şeklinde bir yaklaşım, İslam’da bulunmamaktadır. İslami açıdan insan, sağlığı elverdiği sürece hayatını Allah’a kul olarak yaşamalıdır. Din, bireyin kendi bilişini ve bedenini istediği şekilde kullanma hakkına sahip bir varlık olmadığını, Tanrı’nın yaratılış sınırlarını ihlal etmemesi gerektiğini savunmaktadır. Din, hayatın her alanında olduğu gibi ilahi limitlere uyulmasını,  teknoloji dâhil her alanda dengeli bir yolun tercih edilmesini istemektedir. Dinde limitler vardır ve limitlere uymak insan için gerekli görülmektedir. Din, insanın limitler çerçevesinde yaşamayı öğrenmesi gerektiğini öngörmektedir.

Transhümanizm, biyolojik sınırlılıkları, istenmeyen olumsuz bir durum olarak sunmaktadır. İslam, biyolojik sınırlılıkları, varoluşsal düzeyde bir olumsuzluk olarak görmemekte hatta biyolojik sınırlılıkları insani bir yaşam için gerekli görmektedir. İslam’a göre insanın biyolojik sınırlılıklarından kurtulma şeklinde bir ihtiyacı yoktur. İnsana, insani yaşamı sağlayan önemli imkânlardan biri de bu sınırlılıklarıdır. Cinsiyet, ölüm, hastalık, hayat dâhil hiçbir şeyi Allah’ın verdiği bir nimet olarak düşünmeyen ve insan hayatına dair hiçbir şeyi özel ve kutsal görmeyen transhümanizm, insanı arızalı bir biyolojik makineye indirgemekte,  arızaları gidermek ve geliştirmeler yapmak suretiyle yeni biyomekanik hayatın yaratılacağını söylemektedir. Materyalist bir felsefeye dayanan transhümanizm, insanı bir çeşit makine olarak görmekte,  yeni makine varlıkların geliştirilmesini savunmaktadır. Din, insana makine olarak değil, şerefli varlık (eşref-i mahlûkat) olarak bakmaktadır. Transhümanizme göre insanın, makine ile birleşmesi ve bütünleşmesi bir gerekliliktir. İnsan olmayı bir evrim kazası olarak gören transhümanizm,  makine insan olmayı insanın kaçınılmaz kaderi olarak düşünmektedir.

Transhümanizm, insanı biyolojik ve bilişsel açılardan tamamlanmış bir varlık olarak görmemektedir. Transhümanist düşünceye göre insanın bilişi ve biyolojisi üzerinde daha yapılacak çok şey vardır. İslam ise insanı,  biyolojik ve zihinsel açılardan mükemmel vasıflarla yaratılmış varlık olarak düşünmektedir. Transhümanizmin insan biyolojisini ve bilişini değiştirmeye kalkması, Tanrı’nın mükemmel yaratışına yapılan paganist bir müdahale ve ihlaldir. İslami açıdan transhümanizm, Allah’ın sınırlarını ihlal eden ve Allah’a isyan eden bir şirk hareketidir.

Din, insanı hidayet rehberine ihtiyaç duyan varlık olarak düşünmektedir. Kur’an,  insanı yaratan Allah’ın insana yolladığı hidayet ve şifa kaynağıdır. Transhümanizm, insanın Tanrı veya vahiy gibi bir rehbere ihtiyaç duymadığını düşündüğü gibi insana rehber olacak bir alternatif sunma gereği de duymamaktadır.  Transhümanizme göre insan günahkâr değildir ve kendisini hidayete ulaştıracak bir rehbere de ihtiyaç duymamaktadır.

Din, kâinatta Tanrı’nın hep aktif olduğunu ve sürekli yeni bir iş üzerinde çalıştığını söylemektedir. (Rahman, 55/29.) Tanrı’nın yaratması, insan dâhil bütün canlıları şekillendirmektedir. İnsanı insan yapan şey Allah’ın kendi özünden insan ruhuna üflemesidir. (Secde, 32/9.) Tanrı’nın insana yaşam bahşetmesi, insanı insan hâline getirmiştir. Transhümanizm, Tanrı’yı değil makineyi ve teknolojiyi daha aktif hâle getirmektedir. İnsana hayat veren güç artık Tanrı değildir. Transhümanizm, insana nefes veren, insanı aydınlatan ve yaşatan olarak teknolojiyi tanrılaştırmaktadır. Transhümanizm, insanın ürettiği bilim ve teknolojiyle insanın etkisizleştirilerek makineyle kuvvetlenen yapay varlıklar yaratma çabasıdır.

İnsanın, teknoloji tarafından yeniden dizayn edilmesi gerektiğini savunan transhümanizm,  insanın insanlık ve Tanrı algısını birlikte değiştirmektedir. Teknolojik insanın, bir tanrı fikri veya inancı olmayacaktır. Teknolojiyi hayatın kaynağı ve merkezi hâline getiren transhümanizm, Tanrı’yı artık yaşamın yaratıcı kaynağı ve enerjisi olarak görmemektedir. Transhümanizm, Tanrı yerine teknolojiyi yaşamın kaynağı ve enerjisi hâline getirmekte, insanı hayatından ve geleceğinden sorumlu olmaktan çıkarmaktadır. Hâlbuki din, insanı Yaradan’a karşı sorumlu bir varlık olarak düşünmektedir. Transhümanizm ise insanın bu hayattaki sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Transhümanizm, salt bir teknoloji sorunu değil bir insanlık sorunudur. İslam, insanlığın farklı farklı ırklardan, dillerden,  kabilelerden ve cinsiyetlerden yaratıldığını, insani farklılıkların ilahi ayetler olduğunu ve bütün insani farklılıkların insanlık dediğimiz büyük aileyi oluşturduğunu söylemektedir. Hâlbuki din, insanlığın bir bütün olarak değerli olduğunu savunur ve bütün insanları Allah’ın yarattığı bir aile olarak görür. Transhümanizm, insanlık ailesinin değerinden ziyade teknolojinin değerine vurgu yapmaktadır. Teknolojinin değerini esas alan transhumanizm, Tanrı’ya ve insanlığa bir bütün olarak karşı çıkan cahilî bir şirk sistemidir.

Transhümanizm,  sosyal olmayan ve makinelere bağımlı olan varlıklardan oluşan bir hayat ve dünya tasavvur etmektedir.  İnsan, diğer insanlarla ilişki kurmaya ve etkileşim içinde olmaya ihtiyaç duyan bir varlıktır. Birbirlerine yardım eden, birbiriyle dayanışma içinde olan, birbirlerine şefkat, sempati, sevgi ve saygı duyan insanlar olarak bir arada yaşayan insan topluluğu olmak evrensel bir görevdir. İnsan toplumundaki ilişkiler iki özne arasındaki canlı ben-sen ilişkisidir. Transhümanizmin tasavvur ettiği gelecekte ise bu ilişkinin yerini iki nesne arasındaki şey-şey ilişkisi almaktadır. İnsan dâhil her şeyin mekanikleştiği transhümanist gelecek tasavvurunda toplum olmadığı gibi yapay varlıklar arasındaki duygusuz, duyarsız ve düşüncesiz “şeyler” arasındaki ilişkisizlik hâli olacaktır.

Tanrı’yı inkâr eden ve insan ile bilgisayarı birleştiren transhümanizmin başı, sonu ve ortası materyalizmdir. Tanrı ve ruhu öldüren transhümanizm, materyalizmin en kaba biçimi olarak insanı makineleştirmektedir. Bilgisayarla insanın birleştirilmesi, insanın tarihte gelebileceği en zirve Omega noktası olarak değerlendirilmekte ve tarihin sonu olarak ilan edilmektedir. Materyalizm ve tarihin sonu yaklaşımları, transhümanizm içinde yeniden üretilmektedir.

Din, Yaradan’ın yardımıyla insanların bu dünyadaki zorluklara dayanması gerektiği telkininde bulunurken onlara sınırsız mutlulukla dolu bir öte dünya vadetmektedir. Transhümanizm, bilim ve teknoloji yoluyla insanın bu dünyada kendini kurtarabileceğini ve yaşayabileceğini öngörmektedir. Dinî açıdan insanın tanrılığa oynamasına gerek yoktur. Onun, Tanrı’nın yarattığı şeref ve özgürlük sahibi varlık olarak ahlaklı insan olmaya ihtiyacı vardır. Din,  mutlu bir geleceğin Tanrı’nın rehberliğinde inşa edilmesi gerektiğini söylerken transhümanizm Tanrı’nın ve insanın olmadığı bir gelecek tasavvurunu insana dayatmaktadır. Transhümanizmin tanrı olma oyunu, ancak Tanrı’nın çözeceği büyük problemlerin doğmasına yol açmaktadır. İnsanı tanrı yapma şeklinde tehlikeli bir oyunu uygulamaya koymaya çalışan transhümanizm, yeryüzünün ve insanlığın bozulmasının ve fesada doğru gitmesinin kapılarını sonuna kadar açmaktadır.  İnsan biyolojisini değiştirmeye kalkan transhümanizm,  insan genetiğinde, cinsiyetinde, toplumunda, haklarında ve ilişkilerinde geri dönülmez sorunların ve krizlerin doğmasına yol açmaktadır. İnsan olmanın ne anlama geldiği sorusunu anlamsızlaştıran transhümanizm, tanrısız, ruhsuz, anlamsız, insansız ve mekanik yaratıklarla dolu bir gelecek vadetmekle çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır.

Transhümanizm, insanın tanrıcılık oyunudur. İnsanın yaratılış sürecinin ilahi bir kudret elinden olmadığını iddia eden transhümanizm,  insanın gelişimini teknoloji sayesinde kendisinin yöneteceğini ve yönlendireceğini söylemektedir. Transhümanizme göre insanın evrimi sürecinde artık söz söyleyen ve karar veren yine insandır ve sonsuz bir bilgiye, tanrısal güce,  kudrete, özgürlüğe ve ölümsüzlüğe sahip olabilir. İnsanın, yaratıcısına karşı çıkabilen tek varlık olduğunu iddia eden transhümanizm, insan dışı varlıklar yaratma amacı taşıyan bir isyan hareketidir.

Editör: Ömer Ceylan