Osmanlı Devleti'nde, on bir ayın sultanı ramazana özel pek çok adet bulunurdu. Bunlardan biri de, yoksul insanların ihtiyaçlarını gidermek üzere dükkanlardan aldıkları malzemeye ait borcun haberleri olmadan ödenmesi ve defterden silinmesiydi. Günümüzde "veresiye defteri" olarak isimlendirilen bu deftere "zimem defteri" denirdi.

Osmanlı'nın zimem defteri geleneği, günümüzde ramazan ayında yaşatılıyor.

Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Büyükaslan, AA muhabirine, Osmanlı ve Selçuklu dönemindeki ramazan geleneklerini ve bu geleneklerinin gelecek kuşaklara aktarılmasının önemini anlattı.

Osmanlı dönemindeki ramazan gelenekleri arasında kutsal emanet ziyaretleri olduğunu ve ramazanın 15'inde Hırka-i Saadet'in ziyaret için saray erkanına açıldığını belirten Büyükaslan, ramazanda ihtiyaç sahiplerine yönelik toplumsal bir el uzatma ikliminin kendiliğinden oluştuğunu, sağ elin verdiğini sol elin görmemesi anlayışının yaşatıldığını aktardı.

Büyükaslan, Osmanlı'daki zimem defteri geleneğini de şöyle anlattı:

"Mahalle esnafından birisinin kapısı çalınarak zimem defterindeki borçlar silinirdi. Kimin neyi ödediği, kimin için ödediğini hiç kimse bilmiyor. İslam'ın dayanışma ruhunun en güzel yaşandığı geleneklerden biri olarak Osmanlı'daki zimem geleneği, bugün de sürüyor. Bir süre önce medyada 'Robin Hood' diye bir tanımlama yaptılar. Bizim geleneğimizde, inancımızda Robin Hood yoktur, kardeşlik , dayanışma, zimem defteri geleneği vardır, sadaka taşı vardır. Robin Hood, zenginden alıp fakire verir. O da bir çeşit el koymadır. Zimem geleneği böyle değildir. İhtiyaç sahiplerini gözetmek üzere varlıklı olanların kardeşlik ve dayanışma anlayışıyla kendiliklerinden yaptıkları bir şeydir."

- "Diş kirası" geleneği

Osmanlı'da, ramazan ayında fiyat dalgalanmalarına yönelik çalışmalar yapıldığına da değinen Büyükaslan, "Ramazan ayında fiyatlarla ilgili herhangi bir dalgalanma olmasın diye narh defterlerine fiyatlar kaydedildiği bilinmektedir. Osmanlılarda özellikle devlet görevlileri bu fiyatların kontrolü noktasında tebdili kıyafet gezip bunun kontrolünü sağlıyorlardı. Milletin ekmeğiyle oynanmasın ve ihtiyaç sahipleri ihtiyaçlarını rahat giderebilsin diye...Bugün de, örneğin bazı bakanlık personeli, bazı yerleri gezerek yapay dalgalanmalara fırsat vermek istemiyor." diye konuştu.

Enderun usulü olarak bilinen ve farklı kıraatlerle Kur'an okuyarak kılınan teravih namazlarını, mukabele geleneğini hatırlatan Büyükaslan, "Çocukların teravihlere alıştırılması ve sevindirilmesi de ramazanda ayrıca önemliydi ve hakikaten sadece Osmanlı'da değil Selçuklu'dan beri gelen bir gelenektir. Osmanlı'da 'diş kirası' diye de bir gelenek vardır. Varlıklı insanlar kapılarını açık tutuyor, 'İftarı bizde yapar mısınız?' diye davet de ediyor. Bu iftarlarda misafirlere ve özellikle fakirlere yemekten sonra 'diş kirası' adıyla çeşitli hediyeler dağıtılırdı. Selçuklu da Osmanlı da ramazan aynının bereketini, rahmetini ve mağfiretini gerçekten doya doya yaşıyorlar. Bugün de böyledir." ifadelerini kullandı.

- "Bugünkü STK'lerin yerinde dün vakıflar vardı"

Ali Büyükaslan, çocuklar ve gençlerin ramazan geleneklerini yaşatması için dünü unutmamak gerektiğini belirterek, "Ailede, çevremizde, okullarda kimlikli olmak, dünü unutmamaktan geçiyor. Evet dünü mutlaka bileceğiz, dün de yaşadığımızı unutmayacağız. Ama yarına da hazırlıklı olacağız. Bugünle dün ilişkisini kopartırsak o zaman yarına sağlıklı bir şekilde gidemeyiz. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken bu bağıntıyı korumak. Bunu çocuklarımıza, gençlerimize anlatabilmek, aktarabilmek." dedi.

Türkiye'nin dünyada en fazla yardım yapan ülkelerin başında geldiğini, ülkenin gönüllü kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının dünyanın her yerine, din, dil, ırk ayırt etmeksizin yardıma koştuğunu belirten Büyükaslan, "Dün İngiliz kuşatması altında sıkıntılı günler yaşayan İrlanda'ya kendisi zor günler yaşamasına rağmen yardım gönderen ecdadın torunları, bugün aynı görevi devam ettiriyor. Bugün 'sivil toplum örgütü' diyoruz. Dün onun yerine vakıflar vardı. Dolayısıyla bu gelenek bugün de devam ediyor." şeklinde konuştu.

- Üniversitelerde Gazze'ye yardım

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin de, katliama karşı duyarlı olmanın sadece Müslümanlar için değil dini, dili farklı olsun ya da olmasın herkes için bir insani vazife olduğunu aktaran Büyükaslan, üniversite gençliğinin yardım için maddi-manevi çalıştığını bildiğini dile getirdi.

Prof. Dr. Ali Büyükaslan, "Gençler kermesler yapıyor, yardımlar topluyor. Müthiş bir çaba içerisindeler. Birçok üniversitede de bunların yapıldığına inanıyorum. Bir üniversite öğrencisine siz bir şeyi zorla yaptıramazsınız. Ama önemini hatırlatacak, farkındalık oluşturacak bazı konuları gündeme getirdiğinizde, onlar bu işi zaten sahipleniyorlar." değerlendirmesinde de bulundu.

Editör: Mehmet Öztürk