Minare ne demektir?

Bir şey parlamak ve aydın olmak anlamındaki “nevr” kelimesinden türeyen menâr kelimesi, ışık, ışık yeri, yol işareti, sınır, geniş cadde, bu kelimenin dişil şekli olan menâre ise kandil demektir. Minâre kelimesinin aslı menâredir. Istılahta, şerefesinde günde beş vakit ezanın okunduğu camilerin yanında genellikle yuvarlak olarak yapılan yüksek yapılara denir. Diğer bir adı da mi’zenedir. Minâreler, ezan sesi nin olabildiğince uzaklara ulaşmasını sağlamak için yapılmıştır. Bazı büyük camilere birden fazla minâre yapılmıştır. Zamanla minâreler, şehirlerin silüeti, İslâm’ın sembolü olmuştur. 

  • İlk zamanlarda özel bir mimari forma sokulmadan yapılan minareler, değişik bölge ve kültürlerde birbirinden farklı biçimlerde genellikle taş, tuğla ve ahşaptan inşa edilmiştir.

Üstüvane ne anlama gelmektedir?

Hz. Peygamber (sas) döneminde Mescid-i Nebevî’nin kıble tarafında Bilâl-i Habeşî’nin ezan okumak için üzerine iple tırmanarak çıktığı yere “üstüvâne” (silindir) denimekteydi.  Minarenin ilk şekli olarak düşünülebilecek bu yerin dışında mescidin çevresindeki bazı yüksek yerler kullanılıyordu. 

Camiye ilk minareyi ekleyen kişi kimdir?

Camiye ilk minareyi ekleyen kişi Emevî Halifesi I. Muâviye’nin Mısır valisi Mesleme b. Muhalled’dir. Mesleme, Mısır fâtihi Amr b. Âs’ın Fustat’ta yaptırmaya başladığı, fakat bitiremediği Amr b. Âs Camii’ni tamamlatırken binanın köşelerine birer minare koydurmuştur (53/673).

Minarenin bölümleri nelerdir?

Ana hatlarıyla bir minare kürsü, pabuç, gövde, şerefe, petek, külâh ve alem bölümlerinden meydana gelir.

Kaide (Kürsü)

Temel ile pabuç arasında bulunan, minarenin dışarıdan görülebilen, toprak üstündeki tabanıdır.
Minareye geçiş genellikle dışarıdan veya cami içinden olmakla birlikte ayrıca üst kat mahfilinden girilen örnekleri de bulunmaktadır.
Kürsü, kübik, silindirik ve çokgen prizma şeklinde olabilir.

Pabuç 

Mimari bakımdan bir minarenin en önemli bölümünü oluşturur. Kürsünün kare veya geniş satıhlı poligonal planından, minare gövdesinin daha dar çaplı yuvarlak planına geçiş, pabuç ile sağlanmaktadır. (Eyice 1963: 6)

Şerefe

Müezzinin minare etrafında dolaşarak ezan okumak için kullandığı balkondur. Adı “çıkıntılı yer, burç” anlamındaki “şürfe” kelimesinden gelen şerefenin başlıca kısımları üstünde yürünen taban, tabanı taşıyan çıkmalar ve kenarlarındaki korkuluklardır. Yapıldıkları dönemin mimari özelliklerini yansıtmaları bakımından ayrı bir önem taşıyan şerefeler minare üzerinde birkaç adet olabilmektedir. Osmanlı geleneğinde birden fazla minare ve şerefe sadece hânedan mensupları tarafından yaptırılan selâtin camilerine mahsustu.

Külah

Gövdenin üstündeki konik çatıyı (külâh) taşıyan petek bölümünün kıble yönünde şerefeye açılan kapı yer alır. 
Osmanlılar’da genellikle ahşap iskeletli ve kurşun kaplamalı olan külâhların bazıları İslâm dünyasının diğer bölgelerinden etkilenilerek geç devirlerde taştan ve değişik biçimlerde yapılmıştır. 

Alem

Câmi kubbelerinin tepelerinde ve daha çok minarelerin en ucuna takılan ve hilal şeklindeki işaretlere alem denilmektedir. Alem daha çok Osmanlı minarelerinde görülür ve gövdenin zarif biçimde sona ermesini sağlar.

  • Osmanlı camilerinde tek minareler genelde caminin giriş cephesinin sağındadır; ancak İstanbul Fîruz Ağa Camii’nde olduğu gibi solda yer alanlar da vardır. Kasımpaşa Piyâle Paşa Camii’nde minare bu cephenin ortasından yükselir. İvaz Efendi Camii’nin kıble duvarının sağında yer alan minaresi ise konumu bakımından tek örnektir.

Editör: Hüsne Yılmaz