اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

“İman edenler ve iyi işler yapanlar…”

Kur’an-ı Kerim’de “İman” sözcüğünün geçtiği bir çok ayette, “İşleri düzgün yapmak” anlamındaki “Amel-i salih” lafzı peşinden zikredilmiştir. 

İman ve amel lafızlarının hep yan yana  bulunmaları şüphesiz çok önemli mesajlar içerir.

İman, Allah’ın varlığını ve ahiret gününün gerçek olduğunu, peygamberlerin O’nun elçisi ve gönderdiği kitapların Allah’ın sözü olduğunu kalben kabul etmeyi ifade eder.

İman kalp işidir.

Kalbe inmemiş iman, yüzeyseldir ve insanın davranışlarında etkisizdir.

Amel-i Salih de, imanın dışa yansıyan yönü, imanın meyvesidir.

Bir tüccar, göstere göstere müşterisini aldatmaz. Polisin gözü önünde kimse hırsızlık yapmaz, cinayet işlemez. Hile, aldatma ve hırsızlık gibi kötü işler her zaman gizli ve kimsenin hissedemeyeceği yöntemlerle yapılır.

Allah’a ve hesap gününe inanmak, yapılan hiçbir şeyin gizli kalmayacağı, görünmeyen ama her şeyi gören ve kayda alan birinin olduğu bilincini kazandırır, işlerin gerektiği gibi düzgün yapılmasını ve dürüst karekterli olmayı sağlar.

Lokman (as)’ın oğluna yaptığı öğütle ilgili ayette de, imanın insan davranışına yönelik olumlu etkisine ve insanı iyi işler (amel-i salih) yapmaya sevk ettiğine dikkat çekilir;

“Sevgili oğlum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır.” (Lokman, 16)

Yapılan ve söylenen her şeyin en ince detayına kadar görüldüğü ve kayda alındığı, bir gün mutlaka hesabının sorulacağı inancı, hile ve sahtekarlığın önünü keser, dünya ve ahirete yönelik iyi işler yapmaya ve işlerde dürüst olmaya teşvik eder. Bu sebepledir ki, Kur’an’da iman ile amel-i salihin hep yan yana zikredilmesi, müslüman kimsede de ikisinin birlikte bulunmalarının gerektiğine, iman olmadan işlerin güzel olamayacağına, işleri güzel olmayanın imanının etkisiz olduğuna işaret eder.

Hz. Muhammed (sas) de, iman ve yaşantı arasındaki ilişkiyi bal arısı örneğiyle anlatır;

“Mümin bal arısına benzer; güzel şeyler yer, güzel şeyler üretir, güzel yerlere konar, konduğu yeri de kırmaz ve bozmaz.”

Mümin de bal arısı gibi temiz şeyler yer. Alınteri olmayan, çalıntı, hile, kumar, rüşvet ve faiz gibi haksız kazançla elde edilen ve İslam'ın haram saydığı şeyleri yemez, içmez, giyinmez ve kullanmaz.

Mümin, güzel şeyler üretir. Yaptığı işleri düzgün ve kaliteli olur, hile yapmaz ve aldatan olmaz.

Mümin, nezih mekanlara gider. Allah’ın şeytan pisliği olarak nitelendirdiği, sağlığı ve alınteri kazancı tehdit eden kumar ve içkili mekanlara gitmez.

Allah’ın evi camiler, müminlerin en çok ziyaret ettiği mekanlar olmalıdır.

Mümin, insanlara, canlılara ve çevreye zarar vermez. Üretirken doğayı ve çevreyi kirletmez. Canlıların doğal yaşam alanlarını tahrip etmez. İnsanlara ve canlılara eziyet verecek şeyleri yoldan kaldırmayı imanın gereği olarak görür.

Bal arısının dikkat çeken başka bir yönü daha vardır. Arı, Allah’ın bir ve tek olduğunu öğreten canlı delildir. Arının temiz ve güzel şeyler yemesi, insanlara çok yararlı olan bal üretmesi, gıdasını alacağı çiçeğe giden kilometrelerce yolu katedip şaşırmadan yuvasına dönmesi, diğer arılara yol tarifi yapıp onları da yönlendirmesi ve gıdasını aldığı yerleri bozmaması gibi akıllara durgunluk veren bu disiplinli çalışmasının arkasında Yüce Allah’ın varlığını hesaba katmadan, basit ve zayıf bir hayvana mal etmek akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Dünyadaki bütün insanlar bir araya gelseler ve bütün teknolojik imkanlar seferber edilse bir arının ürettiği kalitede bal üretilemez.

Arıların bu çalışma yöntemleri Kur’an'da “Arı” anlamındaki Nahl suresinde şöyle anlatılır;

“Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin.

Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye ve Rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!

Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.” (Nahl, 68-69)

Arılar, Allah’ın emrine boyun eğip temiz gıdalar yedikleri için şifa kaynağı bal üretirler.

Allah’a inanan ve imanını kalbiyle onaylayan insan da, bütün alemin hoşnut olacağı iyi ve güzel işler yapar. Lafla peynir gemisi yürümediği gibi, amel-i salih olmadan sadece imanla gerçek mümin olunmaz.

“İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara ne mutlu!” (Ra‘d, 29).