Havâtimü’s-süver ne anlama gelmektedir?

Havâtim kelimesi “son, sonuç, âkıbet; bir eserin veya yazının sonu, son bölümü, özeti” gibi mânalara gelen hâtimenin, süver de sûrenin çoğuludur.

Kur’ân-ı Kerîm’de sûrelerin tamamına yakın kısmı okuyanın dikkatini çeken, ilgisini ve merakını uyaran âyetlerle başlar; aynı şekilde konunun tamamlandığı kanaatini veren, söylenmesi gerekli son söz mahiyetinde bir üslûp ve anlam taşıyan âyetlerle biter. Tefsir ilminde bu âyet veya âyetler grubundan ilkine “fevâtihu’s-süver”, ikincisine de “havâtimü’s-süver” denir.

Havâtimü’s-süver konusu iki yönden önemli görülmüş ve incelenmiştir:

a) Sûrenin lafız ve mâna olarak nasıl bittiği;

b) Sûre sonunun, gerek dahil olduğu sûrenin gerekse bir sonraki sûrenin başlangıç kısmıyla ne gibi münasebeti bulunduğu. Bu konulardan ilki belâgat, ikincisi “münâsebâtü’l-âyât ve’s-süver” disiplinleri çerçevesinde ele alınır.

Sûrelerin lafız ve mâna olarak çeşitli şekillerde sona erdiği görülür. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir:

 1. Açıklama

 Fâtiha sûresi, Allah’tan istenen doğru yolun (sırât-ı müstakîm) iman nimetine erişmiş müminlerin yolu, buna ters düşen yolun ise ilâhî gazaba uğrayanlarla sapıklığa düşenlerin yolu olduğu şeklinde bir açıklama ile sona erer.

 2. Dua

 Bakara sûresinin son iki âyeti buna bir örnek teşkil eder: “Ey rabbimiz! Affına sığındık. Dönüş sanadır. Ey rabbimiz, bizi affet, bize acı, bize yardım et!” (2/285-286). 

3. Emir ve tavsiye

Âl-i İmrân sûresi, “Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin; -cihad için- hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki başarıya ulaşabilesiniz” (3/200) cümleleriyle son bulur. 

4. Ahkâm

Nisâ sûresinin son âyeti miras hukukuna dair bazı hükümleri açıklamaktadır. Bu aynı zamanda en son inen hüküm âyetidir. Burada, “Senden fetva isterler. De ki: Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor” denildikten ve miras hükümleri sıralandıktan sonra sûre şu cümlelerle sona erer: “Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir” (4/176). 

5. Tâzim ve tebcil

 Buna Mâide sûresinin son âyeti örnek gösterilebilir. Bu âyette Allah zâtının yüceliğini, güç ve kudretinin sonsuzluğunu bildirir: “Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti Allah’ındır; O her şeye hakkıyla kādirdir” (5/120). 

6. Vaad ve tehdit

En‘âm sûresi ilâhî vaad ve tehdit ifade eden şu âyetle biter: “Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği nimetler hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derece yönünden üstün kılan O’dur. Şüphesiz rabbin cezası çabuk olandır ve gerçekten bağışlayan, merhamet edendir” (6/165). 

7. Teşvik

Buna örnek olarak A‘râf sûresinin son âyeti zikredilebilir. Âyette meleklerin halinden övgüyle söz edilir ve dolaylı olarak insanlar onlar gibi olmaya özendirilir: “Şüphesiz rabbinin katındakiler büyüklük taslayıp O’na kulluk etmekten kaçınmaya kalkışmazlar. O’nu tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler” (7/206). Enfâl sûresi de cihada ve sıla-i rahime teşvik eden âyetle sona erer (8/75). 

8. Hz. Peygamber’in Allah’a olan sarsılmaz iman ve güvenini beyan

 Buna bir misal teşkil eden Tevbe sûresinin son âyeti şöyledir: “Ey Muhammed! Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O yüce arşın sahibidir” (9/129).

Editör: Hüsne Yılmaz