Aziz Kardeşlerim!

Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, imanın nuruyla kalplerimizi aydınlatan, İslam’ın şuuruyla bizi birbirimize kardeş kılan ve şu anda bu Cuma vaktinde, bu mukaddes mekanda aynı kubbenin altında yan yana, omuz omuza bir araya getiren Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve sena olsun.

Birlik, beraberlik ve kardeşliğin en güzel örneklerini bizlere sunan, ümmeti olmakla şerefyap olduğumuz hatemül enbiya Muhammed Mustafa (s.a.s)’e salat ve selam olsun.

Rabbimizin selamı, rahmeti, şefkati ve inayeti hepimizin üzerine olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Öncelikle anavatanınızdan milletimizin sizlere selamını getirdim.

Yüce dinimiz İslam, barış ve selam dinidir; tevhid ve vahdet dinidir; birlik ve beraberlik dinidir. İslam, yeryüzünde huzur ve güven hakim olsun diye gönderilmiştir. Onun için Rabbimiz buyuruyor; ‘Ey inananlar hepiniz toptan İslam’a giriniz. Sakın ola ki şeytanın adımlarını takip etmeyiniz. Şüphesiz o sizin apaçık düşmanınızdır.’ İşte bu ayet-i kerimeyle ve bunun dışında daha onlarca, yüzlerce ayet-i kerimeyle Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de İslam’ın tüm insanlık için gönderilen bir kurtuluş vesilesi olduğunu ifade buyurmaktadır.

Aziz Kardeşlerim!

İnsanlar birbiriyle tanışsın, birbiriyle kaynaşsın, el birliğiyle dünyayı cennete çevirsinler diye gönderilen bir dindir. İslam’a göre takva dışında yani Allah’ın emirlerine hakkıyla uymak, yasaklarından hakkıyla kaçınmak dışında insanların birbirine üstünlüğü yoktur. Allah nezdinde en üstün olanınız O’na en iyi ibadet edeninizdir, O’nun yasaklarından en güzel şekilde kaçınanızdır ve O’nun emirlerine en iyi bir şekilde sarılananızdır. Ne renk, ne ırk, ne başka bir şey üstünlük vesilesi değildir.

Aziz Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: ‘Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışanız diye sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.’

Aziz Kardeşlerim!

Rabbimiz ayrıca başka bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır; ‘Doğrusu sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet ediniz.’ İşte bu ayet-i kerimeyle yeryüzündeki tüm müminleri tek bir ümmet kılmış, bizleri yalnızca kendisine ibadet etmeye davet etmiştir. ‘Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılınız, tefrikaya düşmeyiniz, ayrılıp bölünmeyiniz.’ Allah’ın ipinin de İslam olduğunu, Kur’an-ı Kerim olduğunu, Allah Resulü Efendimizin (s.a.s.) sünneti olduğunu biliyoruz. İşte bunun etrafında toplanın, ayrılıp bölünmeyin. Bu ayet-i kerimesiyle de bizleri hep birliğe, beraberliğe, kardeşliğe davet etmektedir. Rabbimiz, hangi hal ve durumda olursak olalım birbirimizden asla ayrılmamamızı, dağılıp parçalanmamamızı emretmiştir.

Kardeşlerim!

Bir tek ümmet olabilmek, özünde, sözünde, sevincinde, hüznünde bir olmaktır. Mutluluklar nasıl paylaşarak arttığı gibi, üzüntülerde paylaşıldığı zaman azalmaktadır. İster ailemizle, ister akrabalarımız arasında, isterse komşularınız, şehrimiz, ülkemiz ve tüm Müslümanları olarak mutluluklarımızı paylaşıp çoğaltmaya, üzüntülerimizi de paylaşarak azaltmaya gayret edeceğiz. Zira Efendimiz (s.a.s)’in, ‘Mümin, mümin kardeşi için birbirine sımsıkı kenetlenmiş tuğlalardan oluşan bir bina gibidir.’ İşte şu duvarları tuğlalar nasıl sağlam tutuyorsa, müminler de birbirleri için adeta sağlam bir tuğla gibidir. Ona yardımcı olmalıdır. Yıkılmadan, dağılmadan, fitne ve fesada düşmeden kardeşliğin burçlarında saf tutabilmektir. Bir vücudun azaları, bir tarağın dişleri, bir binanın tuğlaları gibi ayrılık gayrılık gütmeden; el ele, gönül gönüle verebilmektir kardeşlik, Müslümanlık.

Aziz Müminler!

Bugün Müslümanlar olarak her birimizin evimizden sokağımıza, mahallemizden şehrimize, ülkemizden bütün dünyaya karşı sorumlulukları vardır. İslam’ı yaşama ve en güzel şekilde temsil etme mesuliyetimiz vardır. Bugün bize düşen en büyük sorumluluk, yeryüzünde iyiliği egemen kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmaktır. Yüce Rabbimiz; ‘Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.’ ayet-i kerime gereğince imanı, ibadetleri, ahlakı, sosyal yaşantısıyla bütün insanlara örnek ümmet olabilmektir. Daima ahlak, adalet, fazilet ve doğruluğun yanında yer almaktır. Başta eşref-i mahlukat insan olmak üzere Allah’ın yarattığı her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmektir. Mazlumun, iyiliğin, hakkın yanında yer almak, zalimin, kötülüğün ve batılın karşısında durmaktır. Müslüman olmak bunu gerektirir. Nerede bir zulüm, bir haksızlık, bir adaletsizlik varsa ona engel olmak için var gücümüzle gayret etmektir.

Bugün dünyanın gözü önünde, Filistin’de, Gazze’de yapılan zulmü görüyoruz. Ona karşı sessiz kalmak mümkün mü? Bütün dünyaya sesimizi duyurmamız lazım. Bu zulmün, bu katliamın, bu soykırımın ortadan kalkması için nerede olursak olalım, dünyanın neresinde yaşıyor olursak olalım mazlumun yanında dualarımızla, yardımlarımızla birlikte olmamız lazım. İslam’ın şartı budur.

Aziz Kardeşlerim!

Bizler nerede mazlum varsa onların yanında olarak Müslümanlığımızı en güzel bir şekilde göstermeye çalışıyoruz. Allah hepinizden razı olsun. Taassubun değil hoşgörünün, bağnazlığın değil anlayışın yanında yer almaktır. Yaratılışımızdan kaynaklanan farklılıklarımızı zenginliğimiz saymaktır. Bulunduğumuz her yerde huzuru ve barışı temin etmektir. Irkı, rengi, inancı ne olursa olsun herkese adaletli davranmaktır. Zalim Müslüman olursa mazlum gayrimüslim olsa bizim o halde bile mazlumun yanında yer almamız lazım. Zalim Müslüman ise o zalime karşı durmamız lazım. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Bu sayede dünyamızı selam ve barış yurdu, iman ve güven yurdu kılmak mümkündür.

Aziz Kardeşlerim!

Bu mübarek Cuma gününde bu mukaddes mekandan sizlere sesleniyorum: İnsanlık ailesinin bir üyesi olarak hepimiz, kötülerin ve kötülüklerin karşısında tek ses, zalimlerin ve zulümlerin karşısında bütün insanlık olarak inancı, ırkı ne olursa olsun tek yürek ve tek vücut olmamız gerekiyor. Eğer dünyada barışı istiyorsak. Dinine, diline, rengine, mezhep ve meşrebine, coğrafyasına ve ideolojisine bakmadan bütün insanların huzur ve mutluluk içinde bir hayat sürmeleri için hak ve hakikatin yanında yer almalıyız. Çünkü birliğe, dirliğe ve huzura giden yol, bu anlayıştan geçmektedir. Yeryüzünde garipler bu yolla gülecek, yetimler bu sayede sevinecek, mazlumlar bu yolla felaha ulaşacaklardır.

Aziz Kardeşlerim!

İmanımızdan aldığımız azametimizi, İslam’dan aldığımız izzetimizi, kardeşliğimizden aldığımız kuvvetimizi sağlamlaştırmalıyız. Dünyanın neresinde olursak olalım Müslüman olduğumuz şuuruyla, İslam’ı temsil ettiğimiz bilinciyle hareket edelim. Bize bakan bizde İslam’ın güzelliklerini görsün. Bizi tanıyan İslam’ı sevsin, İslam’a heveslensin, bizim yaşantımızı görerek İslam’a düşman olanlar düşmanlıktan vazgeçsin. İslam’ı sevmeleri için biz vesile olalım ama yaşantımızla vesile olalım. Kötülüklerden, yanlışlardan uzak durarak vesile olalım. Bir insanın İslam’ı sevmesine vesile olan bütün insanlığı kurtarmış gibi olur. Bu bir fırsattır, Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki; ‘Müslüman diğer insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’ İşte insanların elimizden ve dilimizden emin olabilmesi için bizim İslam’ı doğru dürüst yaşamamız lazım.

Herkese İslam’ın çağları aşan mesajlarıyla sevgi ve muhabbet taşıyalım. Unutmayalım ki dünyanın neresinde olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir. Hz. Ali’nin ifade ettiği gibi insanlar ya yaratılışta eştir ya da dinde kardeştir.

Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Arafat’taki hutbesindeki bir cümlesi; ‘Hepiniz Adem’densiniz, Adem ise topraktandır. Beyazın siyaha, siyahın beyaza, Arap’ın Arap’a, Arap olmayanın Arap’a hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.’ Kardeşlik ahlakı birbirimize bu şekilde destek olmayı, örnek olmayı ve yardımcı olmayı gerekli kılar. Hutbemi, Cenab-ı Hakk’ın öğrettiği şu duayla bitiriyorum: ‘Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz Sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”

Editör: Mehmet Öztürk