“İslam ilkelerinin hayata rehberlik ettiği dönemlerde yeryüzü insani değerlerle buluşmuş, hayata huzur ve güven egemen olmuştur”

Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce yurt dışı teşkilatlarında görev yapan ataşe, müşavir ve koordinatör din görevlilerinin katılımıyla düzenlenen “8. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı”nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Tarihin şahit olduğu açık bir gerçekliktir ki İslam’ın ilkelerinin hayata rehberlik ettiği dönemlerde yeryüzü insani değerlerle buluşmuş, hayata huzur ve güven egemen olmuştur. Nitekim dünyayı karanlıklar içerisine gömen bir cahiliye dönemi, miladî yedinci asırda vahyin aydınlığında asr-ı saadete dönüşmüş, bir asırlık bir zamanda Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar büyük bir coğrafyada Müslümanlar, insanlığı İslam’ın aydınlık yüzüyle tanıştırmışlardır.” dedi.

Müslümanların kurdukları medeniyetlerde ve yaşadıkları coğrafyalarda adalet, barış ve birlikte yaşamaya dair nice güzel örnekler kayda geçtiğini vurgulayan Başkan Erbaş, “Ancak 18. yüzyıldan itibaren dünya sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. açılardan köklü değişikliklere sahne olmuştur. Söz konusu kaotik süreçten ise en fazla Müslümanlar etkilenmiş; İslam coğrafyası savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk altında zor ve sıkıntılı süreçlere mahkûm edilmiştir.” ifadelerini kullandı.

Bugün etnik kimlikler, mezhep, meşrep ve ideoloji farklılıkları üzerinden İslam coğrafyasının fitne, tefrika ve anarşinin kucağına itildiğine işaret eden Prof. Dr. Erbaş, “Terör ve şiddet, diğer yandan fakirlik ve cehalet, Müslüman dünyanın büyük çoğunluğunu etkileyen temel sorunlar olmaya devam etmektedir.” dedi.

Her bölgenin kendine özel sorunları ve küresel ölçekte bütün Müslümanları ilgilendiren bazı problemlerin olduğuna dikkati çeken Erbaş, şöyle devam etti:

“İslamofobi bir İslam düşmanlığıdır”

“Bu bağlamda, İslamofobi yani İslam karşıtlığının İslam düşmanlığına dönüşerek fiili bir boyut kazanmaya başladığını görüyor ve yaşıyoruz. Açıkça ifade etmek gerekir ki bir İslam düşmanlığı projesi olan İslamofobi, ardında kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran ciddi bir insan hakları sorunudur. İslam’ı, şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret göstererek bunu suni bir korku ile dünya kamuoyunda yaymak için çalışan hain ve karanlık bir projedir. Birçok Avrupa ülkesinde siyasi partilerin oy almak için İslamofobiye dayalı propagandalar üzerinden seçim kampanyaları yürüttükleri ve terör örgütlerinin karanlık yüzüyle aydınlık bir dini bağdaştırmaya çalıştıkları da dikkat çekmektedir.”

İslamofobiyle mücadele konusunda Müslümanların alternatif söylemler ve çalışma planları oluşturmaları, İslamofobi endüstrisinin kirli yüzünü ifşa etmeleri ve bütün dünyada yaygınlaştırmaları gerektiğini söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Diğer yandan özellikle zaman zaman endişe verici boyutlara ulaşan ırkçılık, sosyal dışlama, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, camilere ve mescitlere saldırılar vb. ayrımcılığa dayalı söylem ve uygulamalar, Müslümanların hareket ve özgürlük alanlarını giderek daraltmakta, haklarını kısıtlamakta, sosyal ve kültürel kurumlarını işlevsiz hâle getirmektedir. Her türlü insani hak ve temel özgürlüklerin uluslararası anlaşmalarla teminat altına alındığı günümüzde, söz konusu alanlardaki ihmal, istismar, ihlal ve saldırılar, buralardaki Müslümanların zaman zaman geleceğe dair ümitlerini de olumsuz etkilemektedir. Bu durum karşısında, umudunu ve özgüvenini kaybetmeden, insani ve ahlaki ilkeleri ötelemeden, hukuk ve evrensel değerler bağlamında, dirayetli bir mücadelenin nasıl yapılacağına dair kapsamlı bir yol haritası belirlenmelidir.” şeklinde konuştu.

Erbaş konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Derin hesapların, küresel güç savaşlarının, kirli çıkar ilişkilerinin neticesi olarak kurulan ve desteklenen ve hepsi birer proje olan terör örgütleri yaptıkları insanlık dışı uygulamalarla İslamofobi endüstrisine malzeme üretmektedir. FETÖ, DEAŞ, Boko Haram, eş-Şebab gibi terör örgütlerinin arkasında hangi kirli çıkar ilişkilerinin olduğu apaçık ortadadır.

Bu noktada bizlere düşen öncelikli görev ve sorumluluk, İslam’ın hak ve adalet anlayışını, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlaki vasıflarını insanlık ailesinin her bir ferdine güzel bir dille, hikmetli bir üslupla sunmak için var gücümüzle çalışmaktır. İslam’a yakıştırılmaya çalışılan olumsuz imajları bertaraf ederek oluşturulmaya çalışılan suni korku ve kaygıyı gidermek için kapsamlı ve küresel boyutta projeler ve çalışmalar yapmaktır.”

“Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru; fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır”

Başkan Erbaş, son günlerde gündemi işgal eden “cinsel eşitlik” sloganlarının “sapkınlık” olduğuna vurgu yaparak “Ailemiz, gençlerimiz ve geleceğimiz söz konusu olduğunda, burada şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Zaman zaman bazı kavramlar, organizasyonlar, cinsiyet eşitliği gibi sloganlar adı altında bir takım sapkınlıkların gündeme getirildiğini ve yaygara yapıldığını görmekteyiz. Aileyi tahrip eden, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan söz konusu propagandanın; özgürlük, onur vb. kavramlarla servis edilmesi bir algı operasyonu ve aldatmacadır. Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır ve tarih boyunca bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş hem de lanetlenmiştir.” dedi.

Editör: Mehmet Çalışkan