İnsanlar kitaplarda yazılı olanı uygulayabilmek için bir rehbere ihtiyaç duyarlar. Peygamberlerin gönderilme hikmetlerinden biri de budur. “Nasıl yaşanacağını yaşayarak gösteren örnekler olmak.”

Bu hakikat dini yaşama ve anlatma iddiasında olan herkesin üzerine büyük bir sorumluluk yükler.

Bendeki bir güzelliği görüp güzelle tanışan insanlara şahit olmanın büyük sevinci yanında; bendeki yanlışı görüp güzelden uzaklaşan insanlara rastlamanın endişesi de olmalıdır.

Hacı Bayram sohbetlerimden birinde Cem Karaca’nın çocukluk yıllarına dair bir anısını anlatmıştım.

Bir mübarek gecede babası henüz orta ikinci sınıfta olan küçük Cem’i camiye götürmüş, Cem kırılan ayağı alçıdan yeni çıktığı için ayaklarını kıbleye doğru uzatmak zorunda kalmış. Devamını kendisi şöyle anlatıyor: “Ben gözlerimi yummuş adeta bulutlar üstünde uçuyorken omuzuma sert bir tokat indi: ‘Toparla ayaklarını, camide böyle oturulmaz.’ Bu tokat beni camiden 35 sene uzaklaştırdı.”

Arkadaşlar yaklaşık 4 dakikalık bu bölümü sosyal medya hesabımda paylaştılar. Milyonlarca izlendi. Ama beni daha çok videonun altına yazılan yüzlerce yorum etkiledi…

Anlattığım olaya benzer ne kadar çok hadise yaşanmış…

Gördüğü bir kabalıktan; duyduğu bir çirkin sözden dolayı ibadete, manevi değerlere, camiye-cemaate mesafe koyanlar meğer ne kadar çokmuş…

Arkadaşlar bazen, “Ama meyhanede, gazinoda çok daha fazla hakaretlere maruz kalıyorlar, hiç oralardan uzaklaşmıyorlar.” diye itiraz ediyor. Ben katılmıyorum. Caminin önünde bin şeytan insanı camiden uzaklaştırmaya çalışıyorsa; meyhanenin önünde bin şeytan meyhaneye davet ediyor. 

“Ey Ali, senin vesilenle bir kişinin hidayet bulması dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” buyuran Hz. Paygamber (s.a.s.) dir.

Bazen bir bakış, bazen bir selam, bazen bir dokunuş bir gönlün hidayete açılmasına sebep olabilir.

“Kardeşinin yüzüne tebessümle bakmak bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme.” buyuran da Efendimiz (a.s.) dır.

Hiç kimse Hak’tan hakikatten uzaklaşmasına bizi bahane edememelidir.

Hiç kimse bizim için “Namaz kılıyor ama…” şeklinde başlayan cümleler kuramamalıdır.

Aslolan insandır.

Cennete veya cehenneme gidecek olan insandır.

Binalar, eşyalar, camiler, kurslar, sıralar, masalar vs. cennet ya da cehenneme gidemezler.

Hz. Peygamber (a.s.) Ka’be’ye hitaben: “Ey Ka’be, ne büyüksün, ne büyük saygınlığın var! Ne hoşsun, ne hoş kokun var! Allah’a yemin ederim ki; Bir mü’minin saygınlığı O’nun katında senden daha büyüktür.” buyurmuşlardır. 

Ka’be insan içindir; insanı tevhide çağırmak içindir.

Camiler Ka’be’nin şubeleridir ve insanı Rabbine çağırırlar.

Dünya insan içindir. Yaşasın ve ahireti kazansın içindir.