"Bizi kim beğenecek" sorusuna bir ilave daha yapmak gerekiyor: "Bizi kim görecek?"

Kimin görmesini istiyoruz?

Klasik cevabımız "Allah Teala görsün!"

Zaten görüyor!

Vasıtasız görüyor!

Göze, gözlüğe,kameraya,dürbüne ihtiyaç duymadan görüyor!

En ince ayrıntısına kadar görüyor!

Mikroskopla bile göremediklerimizi de görüyor!

Böyle inanıyoruz değil mi?

Peki ya resim merakımız!

Paylaşma, gösterme merakımız. 

Kıyama dururken, secdeye varırken, camiye girerken, camiden çıkarken…

"İyilik yayılsın, güzel örnekler çoğalsın diye yapıyoruz!"

Öyle de ya ibadetimize riya karışırsa!

İnsanız neticede. 

Başladığımız ibadeti bile bizi gören insanları düşünerek önceki halimizden daha farklı devam ettirirsek perişan oluruz!

"Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar (Nisa,142).

Hz. Ömer’in bile nifak endişesi taşıdığı anlatılır kitaplarımızda. 

Hiçbirimiz kalbimizden emin olamayız. 

Niyetimizdeki karışıklık ya da farklılık amellerimizin boşa gitmesine sebep olabilir!

Yorulduğumuzla kalırız!

"Nice gecesini ibadetle geçirene kalan sadece uykusuzluk; gündüzünü oruçla geçirene kalan sadece açlıktır" buyurur Peygamber Efendimiz (sav). (İbni Mace,Sıyam,21)

Müminun Suresinin 60'ıncı ayetinde; "Verdiklerini,Rablerine döneceklerinden dolayı kalpleri ürpererek verenler" ifadesinden kasdedilenlerin "Hem veren hem de kabul edilip edilmemesinden endişe taşıyanlar olduğunu anlatıyor Edendimiz (as).

Endişe duymak lazım!

Görülmesi gerekiyorsa Allah gösterecek, bilinmesi gerekiyorsa Allah bildirecektir. 

Kalpler O’nun elindedir. 

Evirip çeviren O’dur. 

Doğru yere yatırım yapmak lazım!