Asıl hicret, günahlardan uzak durabilmektir
Hicret denildiğinde Peygamberimiz (s.a.s.) ile ashabının 622 yılında Mekke’den Medine’ye yaptığı şerefli yolculuk gelir hemen her birimizin aklına. Ya da bazı sebeplerle bir diyardan başka bir diyara meşakkatli göçleri hatırlarız. Oysa hicret kelimesi salt bir yolculuktan ibaret değildir. Hicret maddi ve manevi boyutta nice ulvi mana ve gayeler içerir. Zira asıl hicret Allah’ın rızası, insanlığın huzur ve barışı için her türlü kötülükten uzaklaşmak, iyiliğe doğru adım atmaktır. Peygamberimiz (s.a.s.) hicretin bu manevi boyutuna şöyle işaret etmektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise, Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.” (Buhârî, Îmân, 4)
Günahlardan uzaklaşıp hicret edebilmek halis niyet ve samimiyetle mümkündür. Biz müminlere düşen, hayat yolculuğumuzu kâmil iman, salih amel ve güzel ahlakla mamur kılmaktır. Her daim günahtan tövbeye, gösterişten tevazua, ayrılıktan vahdete, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe yol almaktır.
Next





