Dr. Faruk GÖRGÜLÜ

DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Kur’an-ı Kerim; Yüce Allah’ın son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) aracılığıyla gönderdiği ilahi kitaptır. O, insanlık için bir hidayet rehberi, dünyada ve ahirette huzur ve mutluluğun anahtarı, kurtuluşumuzun yol haritasıdır. Bu ilahi mesaj, Allah’ın insana lütfettiği hayat nimetinin O’nun rızası doğrultusunda nasıl yaşanacağını gösteren ulvi bir kılavuzdur. Kur’an, öncelikli olarak müminler ve muttakiler; daha geniş çerçevede ise tüm insanlık için bir rahmet ve hidayet vesilesidir. Yaklaşık 23 yılda peyderpey nazil olan Kur’an, 114 sureden oluşmaktadır. Bunların ilki “Fatiha”, sonuncusu ise “Nas” suresidir. Bir seri hâlinde kaleme alınacak bu yazı dizisinde Fatiha’dan başlayarak Nas suresine kadar bütün surelerin nüzul, içerik ve fazileti açısından tanıtımı yapılacaktır.

Kur’an’ın tertibi bakımından ilk suresi olan Fatiha, 7 ayet olup Hz. Peygamber’in risaletinin ilk yıllarında Mekke’de indirilmiştir. Ayrıca bu sure Kur’an’ın, bir bütün olarak tamamı bir defada indirilen ilk suresidir. Mushaf’ta birinci, nüzul sırasında beşinci sure olan Fatiha’nın indiriliş sebebiyle ilgili tefsir kaynaklarımızda özel bir olay zikredilmemiştir. Fatiha suresi Kur’an’ın hem bir mukaddimesi/girişi hem de özeti mahiyetindedir. Zira Kur’an’ın tamamı özlü olarak Fatiha suresinde yer almaktadır. Söz konusu sure ilahi Kitabın tüm amaçlarını; içerdiği mana, bilgi ve hükümleri bir özet hâlinde kapsamaktadır. Dolayısıyla Fatiha suresini okumak, özet olarak Kur’an’ın tamamını okumak gibidir. Fatiha suresi aynı zamanda namaz suresidir. Allah Resulü’nün “Fatiha’yı okumayanın namazı yoktur.” (Buhari, Ezan, 95.) hadisinin gereği olarak farz kılındığı günden beri namazlarda okunmaya başlanmıştır. Her mümin, farz ve nafile olarak kıldığı namazların tüm rekâtlarında bu sureyi okuyarak Rabbine yakınlaşmayı murat eder. Sünnetlerle birlikte her gün beş vakit namaz kılan kişi tam 40 kez bu sureyi tekrar etmekte, onu âdeta kalbine nakşeylemektedir.

Fatiha suresinin otuza yakın isminden söz edilir. Bu durum, onun değer ve öneminin de bir göstergesidir. Bu isimlerin en yaygın olanı ise “Fatiha” ismidir. “Fatiha” açmak, bir şeyi genişletmek, sıkıntıya düşene yardım etmek, yol göstermek, meşakkati gidermek, başlamak anlamındaki “fetih” kökünden türemiş bir isim olduğu gibi (İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “Fetehe”, 2/536 vd) bir şeyin evveli başlangıcı manasında da kullanılır. Dolayısıyla Fâtihatü’l-kitap tamlamasının kısaltılmış şekli olan Fatiha, Kur’an’ın ilk suresi, onu açan ve bir bakıma onun önsözü olduğu için bu ismi almıştır. Ayrıca Kur’an’ın tertibinde, okunuşunda, yazılışında ve namazdaki kıraatinde ilk sure oluşu itibarıyla bu isim verilmiştir.

Fatiha suresine, her türlü övgü Allah’a mahsustur anlamına gelen “Elhamdü lillâh” ile başladığı için “el-Hamd”, Kur’an’ın mukaddimesi ve özeti mahiyetinde olması hasebiyle “Ümmü’l-Kur’an” (Kur’an’ın anası) ve “el-Esas” (Kur’an’ın esası); yedi ayetten oluştuğu ve namazın her rekâtında okunduğu için “Seb’u’l-Mesânî”; kitabın aslı, esası, özü, temeli olduğu için “Ümmü’l-Kitap”, namazda bölünmeden tamamının okunması, ayrıca hidayet isteyenlere yeterli olması anlamında “el-Vâfiye”; namazda sadece Fatiha okunularak yetinilebildiği için “el-Kâfiye”; Allah’a nasıl şükredilip dua edileceğini öğretmesi sebebiyle “Şükür” ve “Dua” suresi; her namazda okunduğu için “Salât” (namaz) suresi; manevi ve kalbî hastalıklara, dertlere deva olduğu için “eş-Şifa”; arşın hazinelerinden bir hazine olduğu için “el-Kenz” gibi isimler verilmiştir. (Suyûtî, el-İtkân fî ulûmi’l-Kur’an, 1/70; Hadislerde geçen isimleri için bkz. Buhari, Tefsir, 1, Ezan, 109; Tirmizi, Salât, 183.)

Fatiha suresi güzel bir dua örneği olarak Müslümanın günlük hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Söz konusu surenin önemi, hem Kur’an’da hem de hadislerde vurgulanmıştır. Nitekim bir ayette “Kuşkusuz sana tekrar tekrar okunandan (ayetlerden) yedisini ve yüce Kur’an’ı verdik.” (Hicr, 15/87.) buyrulmaktadır. Farklı yorumlar olmakla birlikte çoğunluğun görüşüne göre bu ayette, Kur’an’la birlikte tekrarlanan yedi (seb‘an mine’l-mesânî) ifadesiyle “Fatiha suresi” kastedilmiştir. Söz konusu surenin bu şekilde anılması, yedi ayetten oluşması; namazlarda tekrar tekrar (her bir rekâtta) okunması; her okunuşta bir de zammı sure ilave edilerek bir nevi ikilenmesi; surenin, ilki Allah Teâlâ’ya hamd ve senâ, ikincisi dua ve niyaz olmak üzere iki bölümlü olması gibi sebeplerle izah edilmiştir. (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, 3/369.)

Fatiha suresinin önemini anlatan bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.s.), Ebu Said el-Mualla’ya şöyle demiştir: “Sana öyle bir sure öğreteceğim ki o, Kur’an’daki surelerin en büyüğüdür. Bu sure, ‘Elhamdü lillahi Rabbi’l-âlemin’ diye başlayan Fatiha suresidir. O tekrarlanan yedi ve bana verilen yüce Kur’an’dır.” (Buhari, Fezâilü’l-Kur’an, 9.) Bunun yanında Fatiha’nın Tevrat ve İncil’de bir benzerinin bulunmadığı (Tirmizi, Fezâilü’l-Kur’an, 1.), Bakara suresinin son ayetleri ile birlikte “iki nur” diye anıldığı ve geçmişte hiçbir peygambere benzerinin verilmediği (Nesai, İftitah, 25.), şifa niyetiyle okunduğunda etkisinin görüleceğine dair (Buhari, Tıp, 33-39.) hadisler vardır.

Fatiha suresini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde surede üç temel hususun ön plana çıktığını görürüz. Bunlar yaratan (Allah),  yaratılan (insan) ve bu ikisi arasındaki ilişki yani hidayet ve sırat-ı müstakimdir. Bu sure, Allah ile kul arasında bir nevi sözleşme olarak da nitelendirilebilir. Müslüman, Fatiha’yı her okuyuşunda Allah’la manevi olarak irtibat kurmuş, O’na zikir, şükür ve hamd görevlerini yerine getirmiş, dua ve niyazda bulunmuş olur. Nitekim Hz. Peygamber’in bir kudsi hadiste haber verdiğine göre Allah Teâlâ, namazı (Fatiha’yı) kendisi ile kulu arasında ikiye bölmüş, ilk bölümü kendisine ait kılmış, kulun isteklerini beyan ettiği ikinci kısmı ise kuluna tahsis etmiş ve buradaki isteklerinin ona verileceğini müjdelemiştir. (Müslim, Salat, 38.) Dolayısıyla Fatiha suresi, namaz kılan mümin ile Allah arasında âdeta bir konuşma niteliğindedir.

Fatiha’nın başında yer alan besmele; Cenab-ı Hakk’ın özel ismi olan Allah lafzını ve O’nun Rubûbiyyet sıfatlarından sayılan “Rahman” ve “Rahim” gibi iki yüce ismini ihtiva eden surenin ilk ayetidir. Her iki isim, Rabbimizin rahmet ve merhametinin enginliğini ifade eder. Söz konusu sure, besmelenin ardından her türlü övgü ve yüceltmenin âlemlerin Rabbi Allah’a mahsus olduğunu ifade eden ayetle başlar. Bu ayet aynı zamanda Kur’an’ın temel hedefi olan tevhidin bir hülasasıdır. Surenin bütünü bundan sonra neredeyse hamd öğretisine tahsis edilmiş; Allah’a hamdin, imanın, ibadet ve duanın nasıl olması gerektiği vurgulanmıştır.

Cenab-ı Hakk’ın engin rahmet ve merhametini ve O’nun sonsuz kudretini belirten hamd ve sena ayetlerinden sonra “Biz ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet; Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, dalâlete sapmışların yoluna da değil!” ayetleri gelir. Bu ayetler, iman eden insana hidayetin ve ibadetin önemini, ebedî nimetin elde ediliş yöntemini bildirmektedir. Huzurunda durularak ibadet edilmeye ve kendisinden yardım istenmeye layık olan tek varlığın sadece Yüce Allah olduğu belirtilmekte, kulun, kendisini sırat-i müstakim denilen doğru yola iletmesini Rabbinden istemesi gerektiği vurgulanmaktadır.

İnsan ömür yolculuğunda zaman zaman istikametini kaybedip ayağı sürçebilir, yapıp ettikleriyle Allah’ın rızasının dışına çıkan eylemlerde bulunabilir. Nedamet duyup geri dönmediğinde hak yoldan sapmış, bu nedenle Allah’ın gazabına maruz kalmış kişilerin yoluna kayabilir. İşte “Bizi doğru yola ilet!” ifadeleriyle başlayan dua cümleleri tam da burada kişinin imdadına yetişir. Bu büyük tehlike karşısında aczinin ve kendi kendine yeterli olmadığının bilinciyle âlemlerin Rabbi olan Allah’a sığınır ve hidayetiyle kendisini desteklemesi için O’na dua ve niyazda bulunur.

Gerçek manada mümin olmak, kişinin Allah’a gönülden teslim olmasına ve bütün varlığıyla bunu ikrar etmesine bağlıdır. Böyle bir anlayışla Fatiha suresini okuyan her mümin, Allah’a kul olduğunu ikrar ettikten sonra yaratıcısı ile kendisi arasında hiçbir aracı bulunmadan doğrudan O’na yönelir. Doğruluk ve dürüstlük yolunda Allah’ın lütfuna nail olmuş iyilerin izini takip ederek ilerlerken gazaba uğramışların, yolunu şaşırmış ve sapmışların durumuna düşmemek için Allah’tan hidayet ve yardım ister. İnsanların ahiretteki durumlarını, bu dünyadaki inanç ve amellerine göre belirleyecek olan sadece Allah’ın şaşmaz adaletidir.  Bu nedenle yalnızca O’na ibadet etmek ve O’ndan yardım dilemek gerekir. (Emin Işık, Fatiha Suresi, DİA, 12/253.)

Diğer taraftan Fatiha’da geçen ifadeler çoğul sîgasıyla zikredilmiştir. Bu da Müslümanlar için toplumsal dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.  Bu durum aynı zamanda Müslümanların ümmet şuuruyla, birlik ve beraberlik içinde sırat-i müstakim üzere hareket etmeleri gereğini de ortaya koyar. Bu amaca yönelik olarak cemaatle kılınan namazda imamın kıraatinin aynı zamanda cemaatin kıraati yerine geçmesi, Fatiha’daki bu kuşatıcı anlam ve ifade özelliğinden dolayıdır. Bu nedenle söz konusu surede bütün müminlerin bir bütün teşkil ettiklerine, “sen, ben değil, biz varız” ilkesi doğrultusunda hareket etmelerine, fert ve toplum arasındaki dengeyi korumalarının gerekliliğine işaret edilmektedir. Burada “biz”i oluşturan bağ, iman ve İslam kardeşliği bağıdır, bir ve tek olan Allah’a kulluktur. (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, 1/62.)

Özetle ifade edecek olursak Fatiha suresi, bize Allah’ı en belirgin özellikleriyle tanıtmakta, sağlam bir imanla ona yönelmemizin, yaratıcıya ve yaratılmışlara karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmemizin dinin ve dindarlığın temeli olduğunu vurgulamaktadır. Kur’an’ın özü olan bu surenin, insanoğlunun yaratıcısıyla ve diğer insanlarla uyum içinde yaşamasını temin şeklindeki evrensel hedefi gerçekleştirme gayesi dikkate alındığında, onun bir mümin için ne kadar büyük bir kıymet taşıdığı çok daha iyi anlaşılır.

Editör: Ömer Ceylan