Kandil geceleri uygulaması ne zaman başlamıştır?

Osmanlılarda II. Selim (1566-1574) döneminde, camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakıldığı için mübarek addedilen bu gecelere (Hicrî takvimdeki sırasıyla; Mevlid, Regâib, Mi’rac, Berat, Kadir) “kandil geceleri” denildiği ifade edilmektedir. Bu özel gecelere kandil denmesinde, Kur’ân-ı Kerîm’de Allahu Teâlâ’nın yaptığı benzetmenin etkisinin olabileceğini düşündürmektedir.

Kur’an’da Allah’ın nuru (Kur’an, nübüvvet, iman) kristal fanus içindeki ışık saçan bir kandile benzetilir (en-Nûr 24/35-36). Yine Kur’an’da güneş burçların arasındaki bir kandile (el-Furkān 25/61; Nûh 71/16), yıldızlar da gök kubbeye asılmış kandillere (mesâbîh) benzetilmekte (Fussılet 41/12; el-Mülk 67/5) ve Hz. Peygamber’in de ışık saçan bir kandil olduğu söylenmektedir (el-Ahzâb 33/45-46).

Kandil ışıktır, hem kendisi yanar, hem de etrafı aydınlatır, işte bu kutlu gecelerde yeryüzünün en şerefli mahlukatı olan insanın kendini aydınlatmasına ve etrafı nurlandırmasına vesile olması beklenir. Bu özel anlamından olsa gerek kutlu anların sevincini de duyurmak için, gönüllerimizi aydınlatmamız gerektiğini hatırlatmak için camiler, konaklar, evler kandillerle süslenegelmiş, bu özel zamanlara isim olmuştur. (Osmanlı İmparatorluğu’nda Osmanlı İmparatorluğu’nda  Mübarek Gün Ve Gecelerden Kandiller/  Dr. Halide ASLAN)

Mevlid kandili Hz. Peygamber’in doğumu münasebetiyle kutlanır. Mevlid kutlamalarını ilk ihdas eden zatın Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökböri (ö. 630/1233) olduğu kabul edilir. Bu kutlama için toplananlara mevlid kıssaları okumayı ilk başlatan kişinin ise Mısır Çerkez hükümdarlarından biri veya Mısır Fâtımîleri olduğu söylenir (Ca‘fer Murtazâ el-Âmilî, s. 20). Makrîzî’nin Fâtımî bayramlarıyla ilgili yazdıkları bu konuda onların önceliğini teyit eder mahiyettedir (el-Ḫıṭâṭ, I, 490).

İbn Kesîr, Berat gecesinde halka tatlı dağıtma geleneğini ilk başlatan kişinin Selçuklu Veziri Fahrülmülk olduğunu kaydeder (a.g.e., XII, 7).

Osmanlılar döneminde kandiller nasıl idrak edilirdi?

Ramazan ayında tek minareli camilerde mahya kurulamadığından, minarenin şerefesinden revak sütunlarına halat gerilerek halkalarla ikinci bir ipe bağlanan kandiller halatın üzerinden aşağıya doğru kaydırılarak bir tür yıldız kayması gösterisi yapılır, buna da ‘kandil uçurtma’ denilirdi.
Bir de Kadir gecelerine has olan bir kandille süsleme âdeti vardı ki, buna da ‘kaftan giydirmek’ denirdi. Kadir gecelerinde tek minareli camilerde, minarelere kandillerle kaftan geçirilirdi. İstanbul’un yedi tepesinden birindeki Bekirpaşa, Davutpaşa ve Kocamustafapaşa camileri, minarelerini yalnız Kadir gecelerinde kandillerle kaftan giydirerek donatırlardı. Bu uygulama, Osmanlı’nın Ortadoğu ve Mısır bölgelerinde minarelerde kandil yakılarak bayrak çekilmesi, camilerin iç mekanlarının bu gecelerde daha özenle aydınlatılması, İstanbul’a ait bir özellik olarak mihrap üstünde iç mahya kurulması da bu geceye ait diğer güzel uygulamalar olarak aktarılmaktadır.

Ramazan ayı ve mübarek gecelerde kandil yakılmasının, camilerin mahyalarla süslenmesinin, ışık şölenine dönüşen gecelerin, yabancı seyyahların da oldukça dikkatini çektiği belirtilmektedir.

Kandiller, Cuma Selamlığı’nda olduğu gibi, halkın padişaha ma’ruzatını sunmalarına da vesile olmakta idi.

Kandil geceleri Osmanlı mutfağının da zenginleşmesine vesile olmuştur. Böyle gecelerde yenilmek üzere kandil çörekleri yapıldığı, bunların eskiden börekçi fırınlarında, kandil günlerine mahsus olarak kapıların önüne konularak, üzerine beyaz örtü serilmiş masalarda, beyaz önlük giymiş çıraklar tarafından satıldığı aktarılmaktadır.

Kandillerde yapılan başka bir gelenek de gelip geçenlere su dağıtılmasıdır. İkindi ile akşam arasında cadde ve anayolların kenarlarında musluklu, üzeri beyaz örtülü toprak küplerden, ayrı bir ibrikteki su ile yıkanmış bardaklarla gelip geçenlere su dağıtıldığı aktarılmaktadır. Böylece ölmüşlerin ruhları için sevap işlendiğine inanılmakta idi.

Kandillerde beş ile on yaş arasındaki mahalle çocukları, yatsıdan sonra hep bir ağızdan söyledikleri manilerle mahalleyi dolaşırlar, büyükler de onlara çeşitli hediyeler verirdi.

Osmanlı arşivlerinde , kandil gecelerine özel bazı ibadet ve dini uygulamaların yapıldığını da öğrenmekteyiz. Kelime-i Tevhid okunması, Buhari okuma, tefsir dersi verilmesi gibi birçok uygulamalar olurdu. 

Mevlid Kandilinde Mevlid icrâsından sonra padişah orada hazır bulunan vükelâya, kürsi şeyhlerine, mevlidhanlara, müezzinlere ve diğer iştirak edenlere hil‘atlar (Hükümdarlar tarafından verilen şeref elbisesi) giydirirdi. Sonrasında şeker ve şerbet dağıtılırdı.

Mi’rac gecesinde Mevlid benzeri, Mi’rac kandilinde mi’raciyye okunurdu.

Kadir Gecesine özel ibadet ve dualar, teşrifat ve merasimler Osmanlı toplum hayatında zengin bir geleneğe sahipti. Ramazan ayında okunmaya başlayan hatimlerin Kadir Gecesinde veya öncesinde tamamlanıp, hatim duasının o gece yapılmasına dikkat edilirdi. Büyük camilerde ifa edilen bu sanatkârane duaların sabaha kadar devam ettiği aktarılmaktadır.

Osmanlı'da padişah ve saray halkı devlet erkânı ile iftardan sonra Kadir kutlamalarının yapılacağı camiye giderken geçeceği güzergâhta ‘Kadir Alayı’ adıyla bir merasim yürüyüşü düzenlenirdi. Bu merasime özel ayın geçeceği güzergâhtaki yollar önceden tamir edilir, fenerler, çarkıfelekler, kandiller ve meşalelerle donatılarak aydınlatılır, binalar elden geçirilip boyanırdı. Güzergâhın uygun yerlerine de halkın alayı rahatça seyredebilmesi için oturma yerleri yapılır, bilhassa harem arabalarıyla seyre gelecek olanlar ve diplomatlar için özel alanlar tahsisi edilirdi. Kadir Gecesini ihya merasimleri fetihten itibaren önceleri Ayasofya’da daha sonraları ise padişahın arzusuna göre belirlenen bir selâtin camisinde düzenlenirdi. Ayrıca hünkâr imamı ve müezzinleri de törenlerin yapıldığı camilerde halkın karşısına çıkarlar, bu ise şehirde ayrı bir heyecana sebep olurdu. Büyük kalabalıkların katılımıyla gerçekleşen bu merasimler, güzel sesli imamların her rek’atı farklı bir makamda kıldırdıkları teravih ve Kadir namazları, müezzinlerin cumhur müezzinliği tarzında ve rek’at aralarında okudukları ‘elveda’ nakaratlı Ramazan ve Kadir Gecesi ilahileriyle bir musiki ziyafetine dönüşürdü.

Editör: Hüsne Yılmaz