Peygamber Efendimiz (sas) Ramazan ayının son on gününü nasıl geçirirdi?

Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde saklayan bir aydır.

Hişâm b. Urve’nin, babasından naklettiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününde arayın!” (MU701 Muvatta" , İ"tikâf, 6)

Sahâbeden Ebû Saîd el-Hudrî"nin anlattığına göre, Resûlullah (sav) önceleri Ramazan"ın ilk on gününde itikâfa girerdi. Sonra ortasındaki on günde itikâfa girmeye başladı. Yirminci gece geçip de yirmi birinci geceyi karşıladığı zaman evine dönerdi. Onunla birlikte itikâfa girenler de evlerine giderdi. Ancak bir Ramazan ayında, evine dönmeyi itiyat edindiği gece mescitte kaldı. Bir ara, hasırı eliyle tutarak çadırın bir tarafına çekti. Sonra başını dışarı çıkararak cemaate şöyle seslendi: “Ben, o Kadir gecesini aramak üzere Ramazan’ın ilk on gününde itikâfa girmiştim, sonradan ayın ortasındaki on günde itikâf yapmaya başladım. Ardından bana bu gecenin son on günde olduğu söylendi. Dolayısıyla sizden itikâfa girmek isteyen (tekrar) girsin!” Bunun üzerine cemaat de onunla birlikte itikâfa girdiler. Resûlullah (sav), “Bana, Kadir gecesi, tek sayılı (21, 23, 25, 27, 29) ve sabahında çamurlu su içine secde edeceğim bir gece olarak gösterildi.” buyurdu. Yirmi birinci gecenin sabahı namaza kalktıklarında gökyüzünde tek bir bulut dahi yoktu. Derken bir bulut geldi ve birden yağmur yağmaya ve mescitte sular akmaya başladı. .  (M2772 Müslim, Sıyâm, 216.)

Ebû Saîd el-Hudrî, Hz. Peygamber’in bahsettiği çamurlu suyu gözleriyle gördü. Resûlullah (sav) sabah namazını kıldırdıktan sonra alnında ve burnunun ucunda çamurlu su vardı. Anladı ki, o gece (Kadir gecesi), son on günün yirmi birinci gecesi imiş (Müslim, Sıyâm, 213)

Resûlullah, vefat edinceye kadar Ramazan ayının son on gününü çoğunlukla itikâf ederek geçirmiş, vefat ettiği yıl ise yirmi gün itikâfta kalmıştı.

Ramazan ayını en güzel şekilde değerlendirmeye özen gösteren Allah Resûlü, Ramazan’ın son on gününe daha da önem verir, ibadet hususunda başka zamanlarda göstermediği gayreti gösterirdi. Hz. Âişe’nin söylediğine göre, “Resûlullah (sas) itikâfa gireceği vakit, Ramazan’ın son on gününün ilk gecesinden önceki sabah namazını kılar ve itikâf yerine girerdi.” Kendisi bu değerli zaman dilimini ihya ettiği gibi, ailesinin de aynı feyiz ve bereketten faydalanmasını ister ve geceleri aile fertlerini ibadet için uyandırırdı. (Buhârî, Fadlü leyleti‘l-kadr, 5)

Allah Resûlü’nün itikâf için gösterdiği bu hassasiyetin ardında yatan sebep, bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesini ihya etme düşüncesiydi. Resûl-i Ekrem, son on günü itikâfta geçirmekle, âdeta bu kadirli geceyi, gece gündüz ibadetle, tefekkürle geçirmek istemekteydi. Nitekim Cebrail (as) tarafından Kadir gecesinin Ramazan’ın son on gününde olduğu kendisine bildirilene kadar Hz. Peygamber, önce Ramazan’ın ilk on gününde, sonra ortasındaki on günde itikâfa girmişti. Ancak her defasında Cebrail (as), “Aradığın şey önünde(ki günlerde)dir.” diye uyararak nihayetinde onu son on günde itikâfa girmeye sevk etmişti. Resûlullah, bundan böyle Ramazan’ın son on günü itikâf edeceği yere çekilmiş ve ashâbına da Kadir gecesini, Ramazan’ın son on gününde aramalarını söylemişti.

Peygamber Efendimiz (sas), girmekten vazgeçtiği itikâfın kazası olarak Şevval ayında girdiği bir sene hariç, diğer sekiz itikâfını hep Ramazan ayında ve çoğunu da Ramazan’ın son on gününde gerçekleştirmişti. 

Kadir gecesi hangi günde aranır?

İmam-ı Buhârî’nin pek çok rivayetine göre Kadir gecesinin Ramazan’ın son on gecesinden birinde olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Peygamberimiz Ramazan’ın son on gününde Mescitte kurdurduğu küçük bir çadır içinde itikâfa girer, kendisini tamamıyla ibadete verirdi.

Bu gecenin daha çok ramazanın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. (Buhârî, Fazlü leyleti’l-Ḳadr, 2-3)

Bu hususta sahâbeden gelen rivayetlerde en çok ramazanın 27. gecesi öne çıkmaktadır. (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 179-180)

Peygamberimizin rastladığı Kadir geceleri hakkındaki rivayetler arasında 27’nci geceye ait olan rivayet, âlimlerin çoğunluğu tarafından tercih edilerek bu gece Kadir gecesi olarak kutlanmıştır.

Kadir gecesi neden belirli bir günde değildir?

Kadir gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir.
Zira Kadir gecesinin bildirilmesi halinde Müslümanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirlerdi.

Halbuki kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün ramazan gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur.

Kaynaklarda, Kadir Gecesi’ne dair bazı alametler zikredilmiştir. Bu bağlamdaki rivayetlerin birinde, “Kadir Gecesi açık ve net bir gecedir. Sanki bu gecenin içinde ışıldayan bir ay vardır. Bu gece sakin, yağmursuz bir gecedir. Ne sıcaktır, ne de soğuk. Yıldızsızdır. O gecenin sabahında güneş ışınsız (ışınları gözü almayacak şekilde) doğar.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXXVII, 425.) buyurulmuştur. Bununla birlikte tabiatta, Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu ispat eden kesin ve somut bir işaretten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü tabiat olaylarının bölgelere göre değişiklik arz edeceği malumdur.

Ramazan ayının son on gününü nasıl değerlendirmeliyiz?

Bütün vakitler, Allah’ın insanlara sunduğu birer nimettir. Ramazan ayının son on gününde huzur, bereket, af ve mağfiretinden yararlanabilmenin yolu; Peygamber Efendimizin öğrettiği gibi, Allah’ın rızasına erişebilmek için az da olsa devamlı ibadet etmektir. Her ânında Allah’ın hoşnutluğunu gözeten bir kul, hangi gün olduğu tam olarak bilinemeyen Kadir gecesine de erişecek, diğer mübarek vakitleri de hakkıyla ihya edebilecektir.

Hz. Peygamber’in (sas) özellikle itikâf için ramazanın son on gününü tercih etmesi hem Kadir Gecesi’ni yakalamak hem de ramazanın feyzinden azami ölçüde istifade etmek içindir. Öte yandan bir Müslümanın, bu mübarek gecenin kıymetini bildiği gibi onun faziletini aile fertlerine de öğretmesi ve onları bu geceyi ihyaya teşvik etmesi nebevî ahlaka uygun tavırdır.

Peygamber Efendimiz (sas), bu gecenin nasıl geçirilmesi gerektiği konusunda yüce bir örneklik ortaya koyduğu gibi ümmetini de bu gecenin kadrini bilmeye ve onu ihya etmeye davet etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmaktadır: “Kim Kadir Gecesi’ni, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Leyletü’l-Kadr, 1.) Bir başka rivayette ise  Hz. Âişe (ra.), Peygamberimize sordu:

— Ey Allah’ın Resulü! Kadir gecesine tesadüf edersem nasıl dua edeyim? Peygamberimiz;

اللَّهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي

Okunuşu: Allahümme inneke afüvvün kerimün tühibbü’l-afve fe’fu annî.

— Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin beni de affeyle, diye dua et, buyurdu. (Tirmizî, Da’avât, 84)

Kaynaklarda bu geceye has bir ibadet şekli yer almamakla birlikte, Kadir Gecesi’ni ihya edebilmek adına: (varsa) kaza namazı kılmak; yoksa nafile namaz kılmak; tezbih, tehlil ve zikirde bulunmak; işlenen günahlardan ötürü gözyaşları içinde ve pişmanlık duyarak Yüce Allah’a içten/samimi tövbede bulunmak; bu geceye verilen kıymetin kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’i ruhumuza nakşederek çokça okumak; dua etmek; fakirleri, yetimleri, yaşlıları ve çocukları sevindirmek; verdiği nimetlerden dolayı Yüce Allah’a şükretmek; nefis muhasebesi yapmak ve mümkünse itikâfa girmek bu geceyi ihya etmenin en iyi yolları arasında sayılabilir.

Editör: Hüsne Yılmaz