“O benim hocamdır. İstanbul’un manevi fatihidir.” 
(Fatih Sultan Mehmed Han)

İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin'in hayatı 

Doğumu: 792/1390 Şam
Vefatı:     863/1459 Göynük/Bolu

Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Kısaca Akşeyh adıyla tanınır. Baba tarafından nesebi Hz. Ebû Bekir’e kadar uzanmaktadır. 

  • Kur’an’ı ezberleyip dinî tahsil gördükten sonra Osmancık Medresesi’ne müderris oldu. 
  • Tıp tahsili gördü ve kaynaklara “tabîb-i ebdân” (devrin en iyi hekimi) olarak geçti.
  • Mikrop ve bulaşıcılığı meselesini ilk ortaya atan tabip olarak kabul edildi. 

  • Kendisine bir mürşid ararken rüyasında boynuna takılı bir zincirin Hacı Bayram’ın elinde olduğunu görünce Ankara’ya gitti ve ona intisap etti.
  • Şeyhinin vefatından sonra onun yerine irşad makamına geçti.
  • Akşemseddin’in içinde çileye girdiği hücre bugün de Ankara Hacıbayram Camii bodrumunda mevcuttur ve şeyhin adıyla anılmaktadır (bk. Ayverdi, s. 893-894). Daha sonra şeyhinin yanından ayrılarak Beypazarı’na gitti, burada bir mescid ve değirmen inşa ettirdi. Fakat halkın büyük rağbet gösterip etrafına toplanması üzerine günümüzde Çorum’a bağlı olan İskilip kazasında Kösedağı civarındaki Evlek köyüne çekildi. Bir süre sonra buradan da ayrılarak Göynük’e yerleşti ve orada da yine bir mescidle değirmen yaptırdı. Bir yandan çocuklarının, diğer yandan da dervişlerinin tâlim ve terbiyeleriyle meşgul oldu; bu arada hacca gitti. Şeyhi Hacı Bayrâm-ı Velî’nin vefatından sonra onun yerine irşad makamına geçti (833/1429-30).
  • Hacı Bayram’ın II. Murad’la münasebetleri vesilesiyle oğlu II. Mehmed ile tanıştı. 
  • Fâtih 1453 yılı baharında İstanbul’u muhasara etmek üzere ordusuyla Edirne’den yola çıkınca Akşemseddin, Akbıyık Sultan ve devrin diğer tanınmış şeyhleri de yüzlerce müridleriyle ona katıldılar. Akşemseddin kuşatmanın en sıkıntılı anlarında gerek padişahın gerekse ordunun mânevî gücünün yükseltilmesine yardımcı oldu. Araştırmacılar, Akşemseddin’in bu sıkıntılı anlarda zaferin yakın olduğu müjdesini vererek sabredip gayret göstermesi gerektiğine dair Fâtih’e yazdığı mektupların fethin kısa zamanda gerçekleşmesinde büyük bir tesiri olduğunu belirtmektedirler (bk. İnalcık, s. 131).

  • Ayasofya’da kılınan ilk cuma namazında hutbeyi okudu, sahâbeden Ebû Eyyûb el Ensârî’nin kabrini keşfetti. 
  • Padişahın tahtını terk edip şeyhe bağlanmak istemesi üzerine Fatih’in bu arzusuna engel oldu.
  • Hayatının son yıllarını Göynük’te geçirdi ve halkı irşad etmeye devam etti.
  • Akşemseddin’in yedi oğlu olmuştur. Bunlar sırasıyla Sâdullah, Fazlullah, Nûrullah, Emrullah, Nasrullah, Nûrülhüdâ ve Hamdullah Hamdi adlarını taşımaktadır. Bunlardan küçük oğlu Hamdullah Hamdi (ö. 909/1503) hey’et, nücûm ve mûsikide iyi derecede bilgi sahibi olup aynı zamanda devrinin önde gelen şairleri arasında da yer almıştır.

İstanbul'un manevi fatihi, büyük bir alim, usta bir hekim, büyük bir veli ve çok yönlü bir bilim insanı olarak bilinen Akşemseddin, aynı zamanda yazdığı tıp kitabında mikrobu ilk tanımlayan kişidir.

Akşemseddin'in kabri nerededir?

Hayatının son yıllarını Göynük’te geçirdiği tahmin edilen Akşemseddin, Menâkıbnâme’ye göre 863 Rebîülâhirinin sonunda (Şubat 1459) burada vefat etti. Türbesi halen ziyaretgâhtır. 

BAZI ESERLERİ
Risâletü’n Nûriyye: Hacı Bayrâm-ı Velî ve dervişlerini savunma maksadıyla yazmıştır.
Def’u Metâ’ini’s Sûfiyye: Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve benzeri bazı mutasavvıfların küfür ve ilhâdla itham edilmelerini reddetmek için kaleme almıştır.
Makâmât-ı Evliyâ: Mürşid, makâm-ı velâyet gibi tasavvufî konuları işleyen Türkçe eseridir.

Editör: Hüsne Yılmaz