Hz. Ömer (ra), Kudüs’e tekbirlerle girdikten sonra Mescid-i Aksâ’nın yerini tespit etmiş ve orada Cuma namazını kıldıktan sonra, biri bütün Kudüslülere, diğeri sadece Hristiyanlara ait olmak üzere iki ferman vermiştir:

1. Hz. Ömer’in (ra) genel olarak Kudüs ahalisine verdiği Emannâme

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Bu sözleşme, müminlerin emiri ve Allah’ın (cc) kulu Ömer tarafından İliya halkına verilen bir emandır.

Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleşik ve göçebe olan bütün fertlerine verilen bir teminattır.

Kiliseleri mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır.

Halkın mallarına el sürülmeyecektir. Kimse dinî inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskân olunmayacaktır.

Buna karşılık onlar da cizye vereceklerdir.

Bunlardan kim yurdunu terk etmek isterse, gideceği yere kadar mal ve can emniyeti sağlanacaktır. Yurdunda kalmak isteyenler ise, güvende olacaklardır ve cizye vereceklerdir.

İsteyen Rumlarla gidecek, isteyen de toprağına dönecektir.

Hasat elde edinceye kadar onlardan bir şey istenmeyecektir.

Bu, Allah’ın Resulü’nün, halifelerin ve müminlerin Kudüs halkına verdiği güvenlik ahdidir.

Cizye ödedikleri müddetçe geçerlidir.

Şahitler: Halid b. Velid, Amr b. As, Abdurrahman b. Avf ve Mu’aviye b. Ebî Süfyan

(Hicri 15 yılında hazırlandı ve yazıldı.)

2. Hz. Ömer’in genel olarak Hristiyanlara verdiği Emannâme

Allah’a (cc) hamd olsun ki, bizi İslam ile aziz kıldı, iman ile şereflendirdi. Peygamberi Muhammed ile bize rahmet eyledi, bizi dalaletten hidayete götürdü. Aramızdaki dağınıklıktan sonra bizi bir araya getirdi ve kalplerimizi birleştirdi. Düşmanlarımıza karşı zafer verdi ve bize bu beldeleri nasip etti, bizi birbirini seven kardeşler hâline getirdi. Ey Allah’ın kulları! Bu nimetlere karşı Allah’a hamd ediniz.

Bu, Ömer b. el-Hattab’ın Kudüs-i Şerif’deki Tûr-i Zeytûn’da millet-i İseviye’nin şerefli patriği Sophronios’a verdiği ve bütün reâyâ ile papaz ve patrikleri içine alacak şekilde tanzim olunan yazılı ahidnamesidir.

1. Bütün papazlar nerede ve hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, biz Müslümanlardan emana (güvenceye) sahiptirler. Bütün gayrimüslimler, zimmet akdinin hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, emanları geçerlidir. Biz müminler ve bizden sonra gelecek olanlar, onları korumakla mükellefiz. İtaat ve bağlılıkları devam ettikçe de bu devam edecektir.

2. Verilen bu koruma ve eman sözü kendileri için geçerli olduğu kadar, kiliseleri, manastırları, dışarıda ve içeride bulunan bütün ziyaret mahalli olan mukaddes mekânları için geçerlidir.

3. Bu mukaddes mekânlar şunlardır: Kumâme Kilisesi, Hz. İsa’nın doğum yeri olan Beytüllahm’deki Büyük Kilise, kıbleye, kuzeye ve batıya açılan üç kapılı mağara.

4. Kudüs’te bulunan Hristiyanların dışındaki Hristiyan cemaatleri, yani Habeş Hristiyanları, Avrupa’dan ziyaret için gelenler, Kıbtîler, Süryânîler, Ermeniler, Yakubîler, Marunîler ve benzeri taifeler, tamamen adı geçen Patrik’e tabidirler; Patrik bunlara takdim olunur.

5. Zira bu sayılan patrik ve papazlara, Hz. Peygamber mübarek mührü ile eman vermiş ve korunmalarını istemiştir. Biz müminler de, onlara iyi davranan Peygamber hürmetine onlara iyi davranacağız.

6. Bu patrik ve papazlar, cizye ve benzeri mükellefiyetlerden, denizde ve karada muaf olacaklardır. Bunların Kumâme Kilisesi’ne ve diğer mukaddes mekânlara girişlerinden dolayı kendilerinden bir şey alınmayacaktır. Ancak Hristiyanların elindeki Kumâme Kilisesi’ne gelen ziyaretçiler, Patrik’e 1 dinar 1/3 dirhem vereceklerdir.

7. Erkek-kadın bütün müminler ile sultan, hâkim veya vali, zengin veya fakir, mutlaka bu emirlerimizi koruyacaklardır.

8. Hristiyan reislerine bu ferman sahabe-i kiramdan Abdullah, Osman b. Affan, Sa’d b. Zeyd, Abdurrahman b. Avf ve diğer sahabe kardeşlerimizin huzurunda verilmiştir.

9. Bu yazılı fermanda açıkladığımız emirler korunsun, riayet edilsin ve ellerinde kalsın. (20 Rebiül-Evvel 15 H.)

10. Müminlerden kim bu fermanımızı okur da şimdi veya kıyamete kadar, ona muhalefet ederse, Allah’ın ahdini bozmuş ve Habibi’ne isyan etmiş olur.

Kaynak: Kudüs ve Aksa - Bünyamin Erul