Türkçemizde de bir sıfat olarak kullanılan Kavî ismi kuvvet kökünden gelip sözlükte “yapmak istediği her şeye gücü yeten ve her anlamda yeterli olan” anlamına karşılık gelmektedir. Rabbimizin kudretinin mükemmelliğini ifade eder ve O’nun gücünün yetmeyeceği herhangi bir ihtimalin söz konusu olmadığını anlatır. Metanet ve sağlamlık anlamındaki Metîn ismi ise Allah’a nispet edildiğinde “Zatına herhangi bir zorluk ve yorgunluk arız olmayan, kudreti sonsuz.” anlamına gelir. Allah (cc) dışında her şeyin gücünün bir sınırı vardır, yorulur ve yıpranır; O’nun sağlamlık ve dayanıklılığı ise eşsiz, benzersizdir.

Kuvvet, tam bir kudrete delalet ederken metanet bu kuvvetin şiddetini ifade eder. Allah’ın kuvvetinin sonsuz, tükenmez, gevşemez ve ölçülemez olduğunu gösterir. Allah’ın kudreti söz konusu olduğunda zorluk yahut kolaylık söz konusu değildir. O’nun için bir yaprağı yaratmakla kâinatı yaratmak birdir. Sözün kısası: Allah Teâlâ tam bir kuvvet sahibi olmak bakımından Kavî, gücünün çok şiddetli ve sağlam olması bakımından da Metîn’dir.

Gazzâlî bu iki ismin birbirini tamamlayan anlamlarına dikkat çektikten sonra “Kavî”nin ilahi kudrete konu teşkil eden her şeyi kapsaması açısından nitelikle; “Metîn”in ise bu gücün şiddet ve sağlamlığını ifade etmesi bakımından nicelikle alakalı olduğunu söyler. Buna göre Kavî “bütün mümkinatı etkileyen”, Metîn ise “dıştan gelebilecek hiçbir etkiyle değişmeyen” manasına gelir.

Kur’an-ı Kerim’de Kavî ve Metîn

Yüce Rabbimiz Hac suresinin 74. ayetinde kendisine şirk koşanları anlatırken “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Şu bir gerçek ki Allah sonsuz kuvvet ve karşı konulmaz kudret sahibidir.” buyurur. Burada dikkatimizi çeken şey, Rabbimizin kendisini tanımamanın ne demek olduğunu sorguladığı böyle sarsıcı bir ifadede zatını müşriklere Kavî ve Azîz isimleriyle hatırlatmasıdır. Allah Teâlâ hakkında böyle vahim yanılgı içinde olan müşriklerin ahirette bütün güç ve yetkinin kimin elinde olduğunu anlayacakları ama iş işten geçmiş olduğu için bu idrakin fayda vermeyeceği de Bakara suresinin 165. ayetinde bildirilir. Oysa onlar bu dünyada iken iman edip günahlarına af dileselerdi Allah (cc) üzerlerine bereket yağmurları yağdıracağını ve güçlerine güç katacağını vadetmişti. (Hûd, 11/52)

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de iki yerde Kavî ismini “cezası çetin olan” anlamındaki şedidü’l-ikab terkibi ile birlikte getirmiş (Enfâl, 8/52; Mü’min, 40/22), bu da Kavî ismindeki ikazın tonunu artırmıştır. Kur’an-ı Kerim’deki diğer yerlerde ise “yegâne galip” manasındaki Azîz ismiyle birliktedir. (Hûd, 11/66; Hac, 22/40,74; Ahzâb, 33/25; Şûrâ, 42/19; Hadîd, 57/25; Mücâdele, 58/21) Bu ismin geldiği tüm ayetler Rabbimizin güç ve kudretinin anlatıldığı yerlerdir.

Kuvvet ve iktidarın şiddetini gösteren Metîn ismi ise Kur’an-ı Kerim’de sadece Zâriyât suresinin 58. ayetinde geçer. Burası da Kur’an-ı Kerim’de insanların yaratılış amaçlarının açıkça anlatıldığı Zâriyât suresinin 56. ayetinin hemen devamındadır. Buna göre insanlar ve cinler ancak Allah’a kulluk etsinler diye yaratılmıştır. Rızık endişesi ile kulluk vazifelerinin ihmaline mahal olmadığı gibi bizim kulluk ve ibadetimizin Allah’a güç katmayacağını anlatmak üzere Rabbimiz bu bölümü “Bütün rızıkları veren bizzat Allah’tır. O erişilmez bir güç ve kudret sahibidir.” (Zâriyât, 51/58) ifadesiyle bitirirken kuvvet ve metanet sıfatlarını birlikte zikreder.

Kavî ve Metîn Tecelli Ederse: Lâ Havle Ve Lâ Kuvvete İllâ Billah

Kavî kuvvet verendir, Metîn de sağlamlaştıran. Sadece bunu bilmek bile bu iki ismin tecellisinin karakterimiz, inancımız, ahlakımız ve her iki cihanı ilgilendiren tüm işlerimiz için anlamını kavramaya yeter. Kişinin, bütün benliğiyle bağlandığı Yüce Yaratıcı’nın hiçbir tesir altında kalmadan dilediğini kudret ve merhametiyle yerine getirdiğini bilmesi O’na karşı hem haşyet hem sevgi duyması için önemli bir faktördür. Bu isimleri idrak eden, hem kendi kulluğunu ve çaresizliğini itiraf etmiş, dolayısıyla sınırları ile barışmış, hem de bütün güç ve kudreti elinde tutana sığınmış olur. Özellikle kişinin kendi sınırları ile barışık olmasının onun ruh ve akıl sağlığı açısından önemi tartışılmazdır.

İbn Arabî bu isimlerin tecellisine en çok Allah’a karşı yükümlülüklerimizi yerine getirirken ihtiyaç duyacağımızı söyler. Ona göre bu isimler bir kula tecelli ettiğinde o kul sorumlu tutulduğu ibadetlerin ağırlığına karşı Allah (cc) tarafından özel bir kuvvet kazanır. Bu nedenle sufiler Kavî isminin, özellikle ibadetlerde kuvvet bulmak için çokça zikredilmesini tavsiye ederler.

Bu isimlerin tecellisiyle kişi, çevresinde bir ağırlık ve nüfuz kazanır. İnsanları idare etmek ve yönetmek onun için kolaylaşmış olur. İbn Arabî’nin de işaret ettiği gibi bu isimlere sığınanlar iç ve dış dünyalarındaki olumsuzluklardan gereğinden fazla etkilenerek dürtüsel davranmazlar. Duruşları sağlamdır. Her anlamda kendilerini kontrol etmeye güçleri yeter. Hayat başarısının en önemli şartlarından biri olan iç disiplin tam da budur. Karakter ve irade zayıflığı, dünyevi veya uhrevi bir hedef çerçevesinde belirlenmiş bir programa uyma konusunda gereken sabır ve sebatı gösterememek kişinin kendisinden başlayarak tüm çevresi için bir problemdir. Bu konuda bize ümit bahşeden husus ise kuvvet ve metanetin, diğer pek çok kişilik özelliği gibi sonradan da kazanılabilir oluşudur. Rabbimizin esması bu konuda pek çok iç ferahlatıcı müjdeyle doludur. Yine de karakterimizin temel kuvvetler bizim seçimimizle değil, Allah’ın takdiri iledir. Buna iman eden kişi eksik olduğunu bildiği ama düzeltme gücü bulamadığı hususlarda Allah’ın af ve merhametine sığınmalı; ne kendinden ne de başkalarından gücünün üstünde bir başarı bekleyerek eziyet etmemelidir.

Rabb’inin Kavî ve Metîn isimlerine yürekten iman edip tam bir teslimiyetle sığınan insan, kolay kolay sarsılmaz. Bütün bu özellikleri nedeniyle bu isimler insanın hayatında büyük oluşumlara ve muhteşem bir etkiye sahiptir. Bu nedenledir ki Müslüman her ne zaman bir darlıkla karşılaşsa veya bir çıkmaza girdiğini düşünse “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” (Bütün tasarruf, güç ve kudret Allah’a aittir.) der ve bu yolla kendi sınırlı gücünü Rabb’inin sınırsız kuvvet ve metaneti ile takviye etmiş olur. Artık böyle bir gönül ne yorulur ne de yıkılır.

Editör: Yasin Kurnaz