Bu süre zarfında Müslümanlar çeşitli sıkıntılarla sınandılar. Mekke döneminde müşrikler Müslümanlara yönelik saldırılarını sözlü tacizden fillî saldırılara vardırmış, Müslümanlar Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kalmışlardı.

Daha sonra Bedir, Uhud ve Hendek başta olmak üzere savaşlar verilmek suretiyle Müslümanlar kendi güvenliklerini sağlayabilmiş, hürriyetlerini ilan edebilmişlerdi. İslam dini, Allah yolunda savaşıp ölmeye eşi benzeri görülmemiş bir paye vermiştir. Cenab-ı Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de, “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilakis onlar diridirler. Onlar Rableri katında rızıklandırılırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimetler ile sevinirler, arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmayan) kimselere, ‘kendileri için hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini’ müjdelemek isterler.” (Âl-i İmran, 3/169-170.) buyurmaktadır.

İslamiyet, ölüme yepyeni bir anlam kazandırmıştır. Allah yolunda ölümü ise peygamberlik makamından sonraki en yüce makam olarak ilan etmiştir. Bu sayede müminler asırlar boyu dinlerini, onurlarını, istikballerini savunmuşlar, bu uğurda canlarını ortaya koymuşlar,
ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum anlayışıyla hareket etmişlerdir. Şehit olmak kadar savaşa katılıp şehit düşmemiş kişiler de Allah Resulü nazarında daima değerli olmuş, bu kimseler “ashab- ı Uhud”, “ashab-ı Bedir” olarak anılmışlardır.

Nitekim tarihimizin şanlı sayfalarındaki fetihler, gazalar hep bu anlayışın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Öte yandan şehitlik, modern dönemde radikal dinî grupların ve istismarcı yapıların sıklıkla başvurduğu, araçsallaştırdığı, manipüle ettiği bir değer olmuştur.

Diyanet Dergisi olarak bu sayımızda hem bu değerimizi dosya konusu yaparak sayfalarımıza taşıdık hem şehit ve gazilerimizi yâd ettik.

Dosyamıza Prof. Dr. Eyüp Baş, “Ölümsüzlük Makamı: Şehitlik”;

Abdurrahman Akbaş, “Ölümsüzlüğe Şahit Olmak”;

Mustafa Irmaklı, “Hakikat ve Samimiyet ile Yanılgı ve İstismar Arasında Şehitlik ve Gazilik”;

Esra Bertan,” Şehit Olmak Şahit Olmaktır” başlıklı yazılarıyla katkıda bulundular.

Söyleşi konuğumuz ise Prof. Dr. Fahrettin Atar Hocamız.

Bu vesileyle Malazgirt zaferinden İstanbul’un fethine, Çanakkale Savaşı’ndan İstiklal Harbi’ne, Kıbrıs Harekâtı’ndan 15 Temmuz millî direnişine varıncaya kadar Allah, vatan, namus ve istiklal uğruna canlarını vererek bu vatanı bizlere emanet eden bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Gazilerimize sağlık, afiyet diliyoruz.

Doç. Dr. Fatih KURT

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız