İnsanlık tarihi boyunca bireylerin inandıkları değerleri tutkuyla savunmaları anlaşılabilir bir durumu ifade ederken bu tutkunun aklı ve vicdanı bastırarak kör bir itaate dönüşmesi, fanatizmin karanlık alanına kapı aralamıştır. Fanatizm; kişinin bir düşünceyi, inancı ya da ideolojiyi sorgusuz sualsiz, mutlak doğru kabul etmesi ve buna muhalif her şeyi yok saymasıdır. Bu hâl, sadece bireyin düşünsel donuklaşmasına değil aynı zamanda toplumsal yapının da ahlaki ve entelektüel yönden zayıflamasına neden olur. Aşırılık, günümüzde bireylerin ve toplumların karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri olarak düşünce dünyasının en tehlikeli virüslerinden biri hâline gelmiştir.
Fanatik tutumlar, bireyin hakikati arama çabasını köreltirken kendisine yabancı olanı düşmanlaştırma eğilimini güçlendirir. Bu durum, sadece bireyde bir kapanma hâli yaratmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal düzeyde empati, anlayış ve birlikte yaşama kültürünü de zedeler. İdeolojik ya da dinî bağlamda ortaya çıkan bu katılaşmış yaklaşımlar, zamanla şiddeti meşrulaştıran, eleştiriyi susturan ve farklılıkları tehdit olarak gören bir yapıya bürünür. Özellikle dijital mecralarda hızla çoğalan fanatik söylemler, bireyleri duygusal olarak esir almakta, çoğu zaman gerçeklik duygusunu bile aşındırmaktadır.
Her sorunda olduğu gibi dinî, psikolojik, sosyolojik ve kültürel düzlemlerde yer alan boyutlarıyla fanatizm konusu da sadece teşhis etmekle bırakılmayıp bu sorundan çıkış yollarının üzerine düşünülmesini gerektiren bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Sağlıklı bir toplumsal yapının inşası için diyaloğun, eleştirel düşüncenin ve empatik bakışın yeniden değer kazanması gerektiğinin farkına varmalıyız. Çözüm, farklılıklarla çatışmak yerine onları anlamaya çalışmakla, mutlak doğrular dayatmak yerine ortak aklı ve değerleri merkeze almakla mümkün olacaktır. İnançların ve fikirlerin insanı kemale erdiren bir yolculuk olması gerektiğini hatırlayarak aşırılık ve fanatizmin dar ve kirli sokaklarında kaybolmak yerine, çoğulculuğun ve sağduyunun geniş ufkuna yönelmek hem bireysel gelişim hem de toplumsal barış adına elzemdir.
Diyanet Aile Dergisi olarak bu sayımızda “Bir Çürüme Biçimi Olarak Fanatizm” başlığıyla karşınızdayız. Fanatizmin ve aşırılığın farklı boyutlarıyla ele alındığı sayımıza Prof. Dr. Halis Aydemir “Bir Çürüme Biçimi Olarak Fanatizm”, Prof. Dr. Asım Yapıcı ise “Dinsel Fanatizmin Bireysel ve Toplumsal Tezahürleri: Şuur Daralması ve Ötekileştirme” adlı yazılarıyla katkı sunarken Uzmanına Sorduk köşemizde Prof. Dr. Abdülkerim Bahadır’a, fanatizm ve dogmatik dindarlık özelinde “aşırılık” konusunda merak ettiklerimizi sorduk. Bu ay Söyleşi köşemizde ise İstanbul Üniversitesinden Dr. Memduh Cemil Şirin ile “Çocuk Hakları ve Çocuk Hukuku” üzerine konuştuk.
Dopdolu içeriğimizle sizleri baş başa bırakırken 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nüzü kutluyor, bu vesileyle aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Keyifli okumalar.
Dr. Lamia LEVENT ABUL
Next
