Aile, bireyin manevi ve ahlaki gelişiminde ilk ve en önemli basamaktır. Ebeveynin, çocuğuna dini ve güzel ahlakı öğretme sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk, bireyselleşmenin dayattığı yalnızlık kültürüne karşı güçlü bir direnç olma özelliği taşır. Toplumun huzuru, bireylerin aile içinde sevgi, saygı ve güven temelinde yetişmesiyle mümkündür. Modern çağda bireyselleşmenin hız kazandığı bir dünyada, aile yapısı giderek zayıflamakta ve toplumsal bağlar çözülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. İslam, aileyi insanlığın temel taşı olarak görür ve bu kurumun gereğince korunmasını emreder. Buna yönelik Kur’an-ı Kerim’de evlilik ve aile hayatı “Aranızda sevgi ve merhamet kılması da onun ayetlerindendir.” (Rûm, 30/21) meali gereğince sevgi, merhamet ve karşılıklı anlayış temelleri üzerine kurulması gereken bir nimet olarak tanımlanır.

Bireyselleşmenin yaygınlaşması insanları yalnızlaştırmaya başlamış, aile içindeki dayanışma ve sorumluluk bilinci de bu yalnızlaşmadan nasibini almıştır. Ancak, İslam dini insanın yalnız bir varlık olmadığını, sosyal ve toplumsal bir yapıya ihtiyaç duyduğunu vurgular. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en iyi davranandır.” (Tirmizi, Menakıb, 63) buyurmak suretiyle aile fertlerine karşı sevginin ve ilginin önemini bizlere hatırlatır. Bireyselleşen dünyada aileyi korumak hem dinî hem de insani bir vazife hâline gelmiştir. Çünkü aile, sadece bu dünyanın değil ahiret saadetinin de anahtarıdır.

Diyanet Aile Dergisi olarak yeni yılın ilk sayısında “Bireyselleşen Dünyada Aile” dosya konusuyla karşınızdayız. Ülkemizdeki aile yapısının bu değişimden ne kadar etkilendiğini sorgulayıp bireyselleşme rüzgârına kapılmamak için neler yapmamız gerektiğini öğrenmeye çalıştığımız sayımıza Dr. Lamia Levent Abul “Bireyselleşen Dünyada Aile”; Ali Necip Erdoğan “Bireylerin Aileleri” adlı yazılarıyla katkıda bulunurken aile içi ilişkilere bireyselleşmenin ve dijitalleşmenin etkilerini Klinik Psikolog Misli Baydoğan’dan dinledik. Bu ayki söyleşi konuğumuz ise oyuncu Sinan Albayrak oldu. Tiyatro ve sinema üzerine konuştuğumuz Albayrak, insan tanıma merakının büyük hikâyenin içinde saklı küçük hikâyelere erişmek olduğunu ve bunda tiyatronun etkin bir araç vazifesi gördüğünü bizimle paylaştı.

Sizleri, mevcut köşelerimizin yanı sıra yepyenilerini eklediğimiz köşelerimizle baş başa bırakırken mübarek üç ayların tüm insanlık âlemi için hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, keyifli okumalar diliyorum.

Dr. Lamia LEVENT ABUL

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız