İnsanın kendini gerçekleştirme yolculuğu, çoğu zaman hakikat ile görünüş arasında sıkışıp kalır. Hakikat, insanın kalbindeki niyeti ve özü temsil eder. Buna mukabil görünüş, başkalarının gözünde inşa edilen imajın adıdır. Bu ikisi arasındaki mesafe açıldığında ise ortaya bir gölge çıkar: riya. Riya, kişinin yaptığı ibadeti, hayrı veya güzel davranışı Allah rızası için değil de insanların beğenisi, takdiri için yapması anlamına gelir. Kur’an’da ve hadislerde küçük şirk olarak nitelendirilen riya amelin özünü zedeleyen, niyeti bozarak insanın kalbini Allah’tan başkasına yönelten bir tutumdur. Bu bakımdan değerlendirildiğinde yalnızca bireysel bir zayıflık değil aynı zamanda toplumsal bir çürüme biçimidir diyebiliriz. Samimiyetin sessizliğini bastıran yapay bir gürültü gibidir. İnsan, içindeki niyetin berraklığını korumak yerine dışarıya sunacağı etkiyi öncelediğinde öz ile görünüş arasındaki denge bozulur. İbadetin, yardımın, dostluğun veya en küçük bir davranışın değerini belirleyen şey aslında niyettir. Ancak riya, niyetin safiyetini perdeleyerek davranışı bir gösteriye dönüştürür. Böylece hakikat, gözler önünde sergilenen bir sahne dekorunun ardında kaybolur.
Modern çağ, riya için âdeta elverişli bir zemin hazırlar. Gösterişi besleyen sosyal medya ortamları, görünürlüğü sürekli yücelten kültürün yanı sıra toplumsal beklentiler insanı hakiki olan yerine imaj üretmeye iter. Paylaşılan bir yardım fotoğrafı, gösterilen bir başarı öyküsü veya süslü sözler, çoğu zaman içtenlikten çok “başkalarının bakışı” için üretilir. Böylelikle görünüş, hakikatin önüne geçer; gölge, özün yerini alır. Çünkü gösteriş, kendini en çok başkalarının bakışına ihtiyaç duyduğunda var eder. Kişi, hakiki olanla bağı koparıp gözlerin önünde bir imaj üretmeye başladığında gerçeği ikinci plana iter. Bu durum yalnızca dinî pratiklerde değil, gündelik hayatın en sıradan alanlarında da kendini hissettirir: Dostluklarımızda, yardımlarımızda, başarılarımızda ve hatta sözlerimizde bile. İçimizdeki niyetle dışarıya sunduğumuz görünüm birbirinden uzaklaştıkça riya gölgesi büyür.
Diyanet Aile Dergisi olarak işlediğimiz “Görünüşün Gölgesi: Riya” başlıklı dosyamıza Dr. Kübra Çiçekli “Kalbin Karanlığı: Riya”, Sema Bayar ise “Riyanın Yeni Yüzleri” adlı yazılarıyla katkıda bulundu. Gülşah Akçay Civriz, riya konusundaki merak ettiklerimizi Uzmanına Sorduk köşemizde yanıtladı. Bu dosyada, riya kavramının yalnızca bireysel bir ahlaki sorun olarak değil aynı zamanda çağımızın toplumsal yapısıyla da bağlantılı bir olgu olarak karşımıza çıktığını gördük. Hakikatin, ancak görünüşün gölgesinden sıyrıldığında yeniden değerini bulabileceğinin ve asıl meselenin, insanın kendi içinden yükselen sadeliği ve samimiyeti koruması olduğunun idrakine vardık. Bu ayki Söyleşi konuğumuz ise Prof. Dr. A. Ayhan Çitil Hoca’mız.
Bu ay içerisinde kutlayacağımız “Mevlid-i Nebi” haftanızı tebrik ediyor, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) izinde bir hayat sürebilmeyi Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Yeni eğitim-öğretim döneminin öğrenciler ve veliler için hayırlar getirmesini temenni ederken sizleri dergimizle baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar.
Dr. Lamia LEVENT ABUL
Next
