Sözlükte “bir şeyi içine alan ve ona güç yetiren” anlamında olan Vâsî bütün âlemleri ilmi, rahmeti, kudreti ve burada sayamayacağımız diğer bütün vasıflarıyla kuşatan demektir. Mahlukatın istek ve ihtiyaçlarının genişliğine karşı Yaradan’ın lütuf ve ihsanı, af ve mağfireti, hibe ve kudreti onların hepsine karşılık verecek kadar, hatta daha da geniştir. O’nun bilgisinin, gücünün ve hazinelerinin genişliğini hiçbir akıl kavrayamaz. (Bu nedenle bu isim Kur’an-ı Kerim’de geçtiği her yerde nekre -belirsiz- olarak gelmiştir.) Kudreti ve rahmeti yeri ve gökleri kuşatmıştır. (Bakara, 2/115, 255; A’râf, 7/156) O’nun rahmet ve ihsanının enginliğini kâinatın işleyişini anlatan bilimsel eserleri okur ve izlerken daha detaylı görürüz. Âlemlerin Rabbi bütün varlık âlemlerinin ihtiyaçlarını bilmiş, onları ona göre tasarlamış ve yaratmış, içinde yaşayacakları evreni de her biri ötekinin varlığına katkıda bulunacak şekilde düzenlemiştir.

Halîmî’nin ifadesiyle Rabbimizin Vâsî ismi O’nun bütün isimleriyle alakadardır. Bu isim diğer bütün isimlerde sayılan vasıfların sınırsız gücünü ifade eder. Yani Yüce Allah’ın rahmeti, kudreti, selameti, emniyeti, azameti, yaratması, bağışlaması, ihsanları… Elhasıl bütün sıfatlarının tecellileri sınırsızdır, her bir varlığı içine alacak şekilde geniştir; Allah için darlık söz konusu olmaz. (Mü’min, 40/7; Tâhâ, 20/98) Kuşeyrî ise Vâsî ismindeki genişliğin sadece lütuf ve ihsanda değil, kaza ve belanın definde de tecelli ettiğini ve asıl bu alanın genişliğini kulun idrak etmesine imkân olmadığını söyler. Haklıdır da. Çünkü bize verilenleri, biraz dikkat ettiğimizde görebiliriz ama bugüne kadar sağ salim varabilmemiz için kim bilir hangi afet ve kazalardan korunmuş olduğumuzu asla bilemeyiz. Yine Kuşeyrî’ye göre Rabbimizin bize verdiği nimetler vermediklerinin yanında çok çok azdır. Allah Teâlâ kulunun kendine yakın olmasını murat ettiğinde onu kendinden uzaklaştıracak dünya nimetlerini azaltır. Ayrıca O’nun nimetlerinin genişliği bu dünya ile sınırlı değildir. Bu açıdan baktığımızda asıl nimet genişliğinin cennette bizi bekleyen mükâfatlar olacağını görebiliriz.

Kur’an-ı Kerim’de Vâsî

Kur’an-ı Kerim’de se’a kavramı ondan fazla yerde “ilim, rahmet, mağfiret, zenginlik ve kudret” manalarına gelen kelimelerle ilişki içinde geçmektedir. Vâsî ismi yedi ayette Alîm ismi ile birlikte gelerek Rabbimizin bilgisinin genişliğini vurgular. (Bakara, 2/115, 247, 261, 268; Âl-i İmrân, 3/73; Mâide, 5/54; Nûr, 24/32) Bir ayette de büyük günahlardan kaçınanlara küçük günahları konusunda Allah’ın bağışlamasının genişliği hatırlatılır. (Necm, 53/32) Kur’an-ı Kerim’den anlıyoruz ki darlık düşüncesi şeytandandır: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah (cc) ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vadediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/268) Rızıkların ve imkânların sınırlı ve kıt olduğunu düşünmek, şeytanın bir vesvesesidir ve insanı suça iten en önemli etkenlerin başında gelir. Her zaman doğru ve hak olanda direnmek, amaçlarına ulaşmak için gayrimeşru yollara sapmayı aklına bile getirmeyip helal dairesinin genişliğine inanmak psikolojide “bolluk bilinci” denen bir düzeydir ki bu bilincin Vâsî ismiyle ilişkisi açıktır. Vâsî olan Allah (cc) her şeyi herkese yetecek kadar bol bol yaratmıştır. Helal dairesi keyfe kâfidir. Rabbimiz Kitab’ında bizi bu bolluk bilincine ulaştırmaya o kadar çaba sarf etmiştir ki Nisâ suresinde aile hukukundan bahseden bir bölümde karı kocanın bir arada yaşayamaz duruma gelmeleri hâlinde rızık korkusuyla buna katlanmamalarını çünkü Allah’ın geniş imkânlarıyla onları birbirine muhtaç kılmadan zenginleştirebileceğini dahi söyler. Ayetin sonunda ise Vâsî ve Hakîm isimlerini bir arada zikreder. (Nisâ, 4/130)

Yine Kur’an ayetlerinden öğreniyoruz ki Vâsî isminin tabii bir sonucu olarak Yüce Rabbimiz yeryüzünde dininin ikamesi için de illa bir millete muhtaç değildir. O her zaman kendi yolunun sadık yolcuları olacak insanları çıkarabilir. Bu insanların vasıflarının sayıldığı Mâide suresinin 54. ayetinin Vâsî ismiyle bitmesi de çok anlamlıdır. Aynı şekilde Efendimize hitaben “Eğer seni yalanlarlarsa de ki: ‘Rabbiniz geniş rahmet sahibidir...’” (En’âm, 6/147) buyurarak onu da kendi rahmetinin genişliğine ve bu davanın bir tek Mekkelilere muhtaç olmadığını görmeye davet etmiştir.

Genişliğin Tecellisi

Bu ismin tecellisi akla gelebilecek her türlü genişliğin verilmesi ile olur. Hatta Kur’an’ın bildirdiğine göre evren bile sürekli genişletilmektedir. (Zâriyât, 51/47) Rabbimizin Vâsî isminin zıddı olarak darlığı ifade eden bir ismi yoktur. (Bu noktada Kâbıd isminin kapasitedeki darlığı değil, âdeta var olan kapasitedeki tutulmayı ifade ettiğini hatırlamak lazım.) Darlık bizim zihnimizdedir. Vâsî isminin vüsatine güvenenler, içinde bulundukları anın darlığı ile ümitsizliğe düşmezler.

Esma-i hüsnanın kendisinde kâmilen tecelli ettiği en üst makam olan Efendimizin (sas) Allah’ın rahmetinin dar olduğu izlenimi verecek söylemlere asla izin vermediği, dualarında hep genişlik istediği ve kendisine günahlarının çokluğundan yakınan birine “Allah’ım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir, rahmetin benim yanımda amelimden daha güvenilirdir.” diye dua etmesini tavsiye ettiği bildirilmiştir. Kendisi dinî hükümlerin daraltılmasından hoşlanmadığı gibi iki şey arasında muhayyer kaldığında helal dairesinde kalmak şartıyla daima kolay olanı ve genişlik vereni tercih etmiş, insanlardan memnun olmayı dar ve zor şartlara bağlamamış; kadın erkek, küçük büyük herkese kolaylık ve genişlik göstermişti.

Bu ismin manasını kavrayan insan Allah Teâlâ hakkında darlık ve kıtlık anlamına gelecek hiç bir ifade kullanmaz. (Bu noktada çeşitli fıkra ve esprilerde geçen ve Rabbimiz hakkında eksiklik ve yetersizlik ifade eden sözüm ona şakalar konusunda da hassas olmak gerektiğini hatırlatalım.) İbn Arabî’ye göre bu ismin tecelli ettiği kullar bela ve sıkıntı anlarında Allah’ın vereceği genişlikten ümidini kesmez ve her olanın O’nun katında bir anlamı olduğunu bilip ona göre sabreder. Genişliğe ulaştığı zaman da elinin erdiği tüm mahlukatı o genişlikten istifade ettirir. Allah Teâlâ da ona gösterdiği bolluk ve cömertlik ölçüsünde ikram eder. (Bakara, 2/261) Cimriler ve dar gönüllüler bu ismin tecellilerine kendilerini kapatmış olanlardır. (Bakara, 2/268)

Bir insana bu ismin tecelli ettiğini gönlünün ve elinin genişliğinden anlarız. Bazı insanlar vardır ki gönülleri denizler kadar geniştir. Denizler nasıl içine atılan ufak tefek pislikle bulanmazsa bunlar da münasebetsiz hareketlerle karşılaşınca birdenbire hiddetlenip bulanmazlar. İçi daralan onlara koşar, onlarla konuşan ferahlar. Onlar bir deniz feneri gibidirler; darlıktaki genişlikleri bulur ve gösterirler.

Editör: Yasin Kurnaz