<p style="text-align: justify;"><strong>Hz. Enes, Rasûlullah’ı (s.a.s.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (s.a.s.) insanların en iyisi, en cömerdi ve en cesuru idi. Bir gece Medine halkı (yüksek bir ses duyarak) korktular. Sonra bazı insanlar sesin geldiği yöne doğru gittiler. Onlar giderken; herkesten önce sesi araştırmaya gitmiş ve geri dönmekte olan Hz. Peygamber (s.a.s.) onları karşıladı.</strong></p> <p style="text-align: justify;">Her türlü güzel ahlakın en yüce örneği olan Allah Rasûlü (s.a.s.) cesaret ve şecaat söz konusu olduğunda da zirvede idi. Müşriklerle ilk karşılaşma olan Bedir’de; Allah Tealâ’dan kendisine meleklerle yardım edileceği müjdesini aldığında Allah Rasûlü (s.a.s.), “Haydi kalkın! Genişliği göklerle yeryüzü kadar olan cennete!” (Müslim, İmâre,145) diyerek ashabını teşvik ediyordu.</p> <p style="text-align: justify;">Yine çetin bir mücadelenin yaşandığı Huneyn Günü, bazı askerler bozguna uğrayınca, düşman Hz. Peygamber’e (s.a.s.) yöneldi. O sırada ashab Hz. Peygamber’in ardına sığınıyor, hatta en cesurları ancak onunla (s.a.s.) aynı safta durabiliyorlardı. Bütün metanetiyle en önde olan Rasûlullah (s.a.s.) de şöyle haykırıyordu: “Yalan değil, ben son Elçi’yim! Ben Abdulmuttalib’in nesliyim!” (Buhârî, Cihâd, 61)</p>