<p style="text-align: justify;"><strong>21 Şubat 1925 tarihinde, Diyanet İşleri Reisliği’nin bütçesi TBMM’de görüşülürken, meclis gündemine bir önerge taşınmış ve Kur’an-ı Kerim’in tercüme ve tefsir edilmesine; ayrıca hadis alanında da bir İslâmî eserin telifine karar verilmişti.</strong></p> <p style="text-align: justify;">İlk etapta Kur’an-ı Kerim’in tercümesi görevi İstiklal Marşı şairi M. Akif Ersoy’a, tefsiri de Elmalılı M. Hamdi Efendi’ye verildi. Sonra Mehmet Akif Ersoy tercümeden vaz geçince, her iki vazife de Hamdi Efendi’ye verildi. Ancak o da, Kur’an’ın diğer dillere layıkıyla tercüme edilemeyeceğini söyleyince bu görüş kabul gördü ve sadece tefsir yapılması kararlaştırıldı. O da bu karara binaen “Hak Dini Kur’an Dili” adlı değerli tefsiri kaleme aldı.</p> <p style="text-align: justify;">Hadisler konusunda da Sahîh-i Buhârî’nin ez-Zebîdî tarafından hazırlanmış olan Tecrîd-i Sarîh adlı muhtasarının tercüme ve şerh edilmesi uygun görüldü. Bu vazife de Babanzâde Ahmed Naim’e verildi. Ancak üçüncü ciltten sonra mütercimin vefatı üzerine bu hizmeti Kâmil Miras tamamladı.</p> <p style="text-align: justify;">O günlerin ilmî ve fikrî samimiyetini yansıtan bu iki kıymetli eser, bugün dahi, hem içerik hem de üslup açısından bilimsel değerini korumakta ve seçkin birer bilgi kaynağı olarak kabul görmektedir.</p>