Ashab-ı suffe örneğinde olduğu üzere mescitler hem ibadet edilen hem ilim tahsil edilen mekânlar olarak öne çıkmıştır. Mescid-i Nebevi genç yaşlı, kadın erkek, toplumun hemen her kesiminden insanın toplandığı, ibadet ettiği ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ilim ve irşadından istifade ettiği bir mekândı. Mescid-i Nebevi’deki bu uygulama sonraki yıllarda da devam etmiş, İslamiyet’in dalga dalga yayıldığı, başka kültürler ve coğrafyalarla tanıştığı yüzyıllarda neredeyse bir ilkeye dönüşmüştür.

İslam toplumunda sosyal hayat, camilerin çevresinde şekillenir. Geçmişte İslam şehirlerinde bütün sokakların camiye çıkmasına verilen ehemmiyet, fiziki olduğu kadar manevi anlamda bir koordinat inşa etme gayretinin ürünüydü. Caminin simgesel himayesinde yetişen nesiller, aslında sonlu dünyayla sonsuz hayat arasında bir irtibat noktası olan bu mekânlar tarafından terbiye edilmiş olurlar.

Camiler tarih boyunca İslam’ın yayılmasında, insanların kitleler hâlinde eğitilmesinde önemli bir fonksiyon icra etmişlerdir. Günde beş vakit okunan ezanlar müminleri bir araya getirir, ortak bir şuurun etrafında toplar, tevhid bilincinin daima ayakta kalmasını sağlar. Bugün de mescitler dünyanın her yerinde Müslümanların bir araya geldiği, meselelerini istişare ettiği ve dinî bilgilerini tazelediği yerler olma hususiyetini devam ettirmektedir. Cuma günleri verilen vaazlar ve okunan hutbeler başta olmak üzere her gün milyonlarca insan camileri doldurmakta, dinî bilgilerini tazelemektedir.

Kur’an’da, Cenab-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e (s.a.s.) “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…” (Âl-i İmran, 3/159.) buyurduğunu görürüz. En büyük mürşit olarak Peygamberimiz, bizlere tebliğ ve irşadda bir Müslümanın nasıl davranması gerektiğini öğretmiştir. Vahyin ilk muhatabı olan peygamberlerin, insanlara karşı güzel dil ve yumuşak bir üslup kullanması bizim için de önemli bir ilkeye tekabül etmektedir. İnsanları hak dine davet edenlerin incitmeden, kırmadan, ötekileştirmeden, yadırgamadan, küçümsemeden ama bütün bunları yaparken hakikati de eğip bükmeden ortaya koyabilmek gibi bir sorumluluğu vardır.

Diyanet Dergisi, Başkanlığımızın bu yılki “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” ve “Mevlid-i Nebi” etkinliklerinin teması olarak belirlenen “Peygamberimiz, Cami ve İrşad” konusunu sayfalarına taşıdı. Bu sayımıza Doç. Dr. Selim Argun, “Bir İrşad Mektebi Olarak Mescid-i Nebevi”; Dr. Şaban Kondi, “İslam Toplumunda Hayata Yön Veren Mekânlar: Camiler”; Ahmet Ünal, “Camide İrşadın Yeri ve Önemi”; Doç. Dr. Halil Altuntaş, “Günümüz Toplumunda İrşad Dil ve Üslubu”; Prof. Dr. Cemal Ağırman, “Bir Mürşit Olarak Hz. Peygamber” adlı yazılarıyla katkıda bulundular. Bu ayki söyleşi konuğumuz, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan Hocamız.

Bu ay idrak edeceğimiz Mevlid Kandilimizi tebrik ediyor, tüm İslam âlemi için hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Ayrıca din görevlilerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftasını içtenlikle kutluyorum. Bir sonraki sayımızda
görüşmek üzere.

İyi okumalar…

Doç. Dr. Fatih KURT

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız