“Allah tarafından kabul edilmiş bir haccın mükâfatı cennettir.” (Buhari, Muhsar, 10; Umre, 1)

Zilhicce ayının 9. günü olan Arefe gününde Arafat’ta vakfeye durmak, sonrada Kâbe’yi tavaf etmek…

İhram içinde, Kâbe’nin şahsında Allah’a yönelmek…

O’na bağlılığını, itaatini ve sonsuz şükrünü arz etmek…

İşte bu senin Hac görevin!

Müslümanların manevi yönlerini güçlendiren, onlara birlik ve beraberlik şuurunu aşılayan, şeref ve sorumluluklarını artıran, ümmet olarak hep birlikte hareket edebilme kabiliyeti kazandıran ibadet olan Hac, bereketli bir buluşmadır.

Haccın mübarek ikliminde ırkları, dilleri, renkleri adetleri farklı ama dinleri aynı olan Müslümanlar sevgi, bilgi, görgü, tecrübe ve kültür alışverişinde bulunma, birbirlerinden haberdar olma fırsatı yakalar.

Peygamber Efendimiz, nefsinin isteklerini ve şehveti terk edip, günah ve kötülüklerden uzak durarak haccını tamamlayan kişinin, annesinden doğduğu gün gibi tertemiz olacağını müjdeler.