<p style="text-align: justify;"><strong>Müftü Güven, Cebrail (aleyhisselam)’ın, Rasulullah (s.a.v.)’ın mescitte sahabesi ile oturup sohbet ettiği bir gün insan suretinde gelerek, dizlerini Efendimizin dizlerine bitiştirerek diyalog şeklinde geçen hadiste, iman esaslarının anlatıldığı bölümün, “Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmak” şeklinde olduğunu ifade ettikten sonra “peygamberlere iman”ın üzerinde özellikle durdu.</strong></p> <p style="text-align: justify;">Güven, “Peygamberlere iman etmek ne demektir? Peygamberler, Yüce Allah’tan aldıkları vahiyleri bizlere ulaştırır. Ama bu yetmez; aynı zamanda onları yaşarlar. Onların görevi, İslam’ı, Müslümanlığı çevrelerindeki insanlara anlatmaktır. Bugün için müftülerimiz, vaizlerimiz, imamlarımız, müezzinlerimiz, kısaca bütün din görevlilerimiz, Peygamberimizin görevini yerine getiriyorlar bir anlamda. Yani bizler, Peygamber Efendimizin manevi varisleri olmalıyız. Öyleyse dini temsil etme görevinde olan bütün insanlar, O’nun manevi varisleri olduklarını iyi bilmek durumundadırlar. </p> <p style="text-align: justify;">Efendimiz nasıl yaşadıysa biz de öyle yaşamakla yükümlüyüz. İmam, sadece camide namaz kıldıran kimse değildir. Müftü, sadece kürsüde vaaz veren, konuşma yapan kimse değildir. Bunlarla birlikte, halka örnek olunmalıdır. Yaptığımız işler, halkımızın dinini, imanını artırıcı yönde olmalıdır. Mahallelinin hal-hatırı sorulmalı, hasta olanları ziyaret edilmeli, ihtiyaç sahibi olanların ihtiyaçları giderilmeli, çocuklara, gençlere Kur’an-ı Kerim öğretilmeli, edep, ahlak, terbiye vb. erdemli davranışlar benimsetilmelidir. Bunlar ve daha fazlası, bizim görevlerimiz arasındadır. Çünkü Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.), böyle yapmıştır.” Dedi.</p> <p style="text-align: justify;"><strong>“Kur’an, Sadece Ölülerin Arkasından Okunmak İçin Gönderilmedi!”</strong></p> <p style="text-align: justify;">“Allah’ın gönderdiği kitaplara, vahiylere iman etmek demek, onları öğrenmek ve yaşamak demektir” diyen Güven, kitaplara iman konusuyla ilgili de şu noktalara temas etti: </p> <p style="text-align: justify;">“Bizler, mü’minler olarak Kur’an’ı öğrenmeli ve yaşamalıyız. Kur’an, Yüce Allah’ın bizlere gönderdiği ilahi kitaptır. Neden gönderdi bu kitabı bize peki? Onu okuyalım, anlayalım ve yaşayalım diye. Bu kitap, ahiret kitabı değildir. Sadece ölülere okunmak için gönderilmedi. Bu dünyada onun bizden istediği hayatı yaşayalım diye gönderildi. Şu halde Kur’an-ı Kerim’i öğreneceğiz, okuyacağız ve onun emir ve yasaklarına göre yaşayacağız. Müslümanlığımızın gereği budur.”</p> <p style="text-align: justify;">Bütün Müslümanların, her an ölecekmiş gibi salih amel işlemeleri ve kendilerine çeki-düzen vermeleri gerektiğini belirten müftü Güven, “Ölüm, genç, yaşlı dinlemiyor. Hiçbirimiz ölümü sevmeyiz. Ölüme hazırlıklı olmayanlar, ölümden korkarlar. Ama korkunun ecele faydası yok, bunu biliyoruz. Yüce Allah’ın emirlerine uyar, yasaklarından da sakınırsak huzurlu bir hayat yaşamış oluruz. Ölüm de ne zaman gelirse gelsin, ne haldeyken kapımızı çalarsa çalsın, ona hazırlıklı oluruz elhamdülillah.” dedi.</p> <p style="text-align: justify;">Cuma namazı sonrasında Felahiye Merkez Camii temel atma törenine geçildi ve il müftüsü Güven, burada dua etti.<br /> </p>