<p style="text-align: justify;"><span style="color:#a9a9a9;"><strong><em>Mehmet Han</em></strong></span></p> <p style="text-align: justify;"><strong>Bu delikanlı bir gün, kenarda köşede biriktirdiği ufak tefek paraları sarrafa götürüp karşılığında büyük bir altın almış. Sevinçle eve geldiğinde altını ne yapacağını düşünmeye başlamış. Birden aklına parlak bir fikir gelmiş: “Ben bu altını bizim beyin tıka basa altın dolu çekmecesinin para atma deliğinden içeri uzatırsam çekmecedeki altınları kendine çeker…”</strong></p> <p style="text-align: justify;">Aklına geleni yapmış, altını çekmecenin deliğinden uzatmış, bir yandan da altınlara seslenmiş. “Hadi güzel altınlar gelin buraya bakayım!”</p> <p style="text-align: justify;">Saf delikanlı, çekmeceden altınları kendine çekmeyi umarken elindeki altını da çekmeceye düşürüvermiş. Gitmiş beyinin yanına başlamış sızlanmaya. Tüccar biliyor tabii gencin saflığını, hem kızmış hem gülmüş. Çekmeceyi açıp da altını geri verirken:</p> <p style="text-align: justify;"><em>“Ah benim safım! Para parayı çeker ama işini bilirsen, ticaretini doğru dürüst yaparsan çeker.”</em></p> <p style="text-align: justify;">Bir inci</p> <p style="text-align: justify;"><em>“Güzel bir mısra beklenmedik bir anda bizi, karanlık bir sokakta ışıklı bir vitrin gibi durdurur. Hayat alelâdedir, hem de çok alelâdedir. Fakat nasıl kara toprağın içinde pırıl pırıl elmaslar, karanlık gökyüzünde yıldızlar varsa, bu alelâde hayatın içinde de güzel şiirlerin aydınlattığı</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>ulvi duygular vardır.”</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>Mehmet Kaplan</em></p> <p style="text-align: justify;"><strong>Osmanlıca</strong></p> <p style="text-align: justify;"><em>Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!”</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle</em></p> <p style="text-align: justify;"><em>Yahya Kemal</em></p> <p style="text-align: justify;"><strong>Yoğurtçu</strong></p> <p style="text-align: justify;">İnsanların başkalarının derdiyle hemhâl olduğu zamanlarda kişinin her istediğini envaiçeşidiyle bulabileceği büyük marketler yoktur. Mahalle bakkalından veresiye usulü alışverişler yapılır, kışlıklar yazdan hazırlanıp evlerin kilerine yerleştirilir. Süt, varsa inekten sağılır, mis gibi yoğurdu mayalanır. Kimisi sağdığı sütü, mayaladığı yoğurdu, kestirdiği peyniri satarak geçimini sağlar. O günlerden bir gün Ali Usta yatsı namazından sonra sıcak sobanın yanı başında oturmuş gazetesini okumaktadır.</p> <p style="text-align: justify;">Hava çok soğuktur, insanın sobanın ısıttığı odadan dışarı çıkası gelmeyecek kadar soğuk. Oturduğu sedirden doğrulan Ali Usta, mutfaktaki hanımına seslenir:</p> <p style="text-align: justify;">- Yoğurt almak için bir kap hazırla hanım!</p> <p style="text-align: justify;">- Ali Bey evde yoğurdumuz var, dışardan almana hacet yok.</p> <p style="text-align: justify;">- Haklısın hanım, evde yoğurt varken almaya hacet yoktur ama gecenin bu vakti, soğuk adamın içine işlerken bizim sokaktan üçüncü kez geçen satıcının yoğurdunu satmaya ihtiyacı var belli ki…</p> <p style="text-align: justify;"><strong>Bir Ayet</strong></p> <p style="text-align: justify;">Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.</p> <p style="text-align: justify;">(Bakara, 2/254)</p> <p style="text-align: justify;"><strong>Bir Hadis</strong></p> <p style="text-align: justify;">Dört özellik vardır ki bunlar sende varsa dünyada elde edemediklerine üzülme; emaneti korumak, doğru sözlü olmak, güzel ahlak ve helal rızıkla beslenmek.</p> <p style="text-align: justify;">(İbn Hanbel, II, 177)</p> <p style="text-align: justify;"><strong>Esmâ-i Hüsnâ</strong></p> <p style="text-align: justify;">el- Mukît: Her şeye gücü yeten, yarattıklarına rızık veren, kullarının amellerine şahit olan, onları koruyan ve mükâfatlarını veren…</p>