Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Vav Tv’de canlı yayınlanan "Sahur Sevinci" programına katıldı.
Programda, depremlerden sonra yapılan yardımlar ve arama kurtarma çalışmalarına değinen Başkan Erbaş, "Ülkemiz gerçekten çok büyük bir ülke ve milletimiz büyük bir millet. Sıkıntılı ve zor zamanlarında devletimizin, ülkemizin, milletimizin yüceliğini daha fazla görüyoruz. ‘Necip milletimiz’ ifadesini boşuna kullanmıyoruz. Dolayısıyla tabii bu yüceliğini inancından alıyor milletimiz ve bizim inancımız İslam. İslam medeniyeti adeta bir kardeşlik ve yardımlaşma medeniyetidir." dedi.
"350 bin depremzede vatandaşımızı camilerde misafir ettik"
Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının depremin olduğu ilk andan itibaren depremzedelerin yardıma koştuğunu belirterek, "İlk günlerde hasarsız camileri ve Kur’an kurslarını açıp 350 bin kadar depremzede kardeşimizi buralarda misafir ettik. Deprem bölgesine şu ana kadar 2 bin tıra yakın yardım malzemesini ulaştırdık ve yardımlar devam ediyor." diye konuştu.
"İnsan haklarının ihlal edildiği bir yer gösterin denilse ilk akla gelen yer Filistin’dir"
Kudüs’ün bütün Müslümanlar için mübarek olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, şunları söyledi:
"Müslümanlar olarak Kudüs’te yaşanan hadiselere anında tepki veriyoruz. Bütün insanlığı orada yapılan zulmün son bulması için harekete geçirme noktasında elimizden gelen gayreti göstermemiz lazım. İnsan haklarının her gün belki de her saat ihlal edildiği dünyada bir yer gösterin denilse ilk akla gelen Kudüs, Filistin, Gazze’dir. Bütün Müslümanların yüreğinde bu kadar önemli bir yeri olan Mescid-i Aksa gözümüzün önünde Müslümanların darp edildiği, çeşitli şekillerde zulümlerin yapıldığı bir yer olduğu için her zaman yüreğimiz yanıyor. Tepkimizi bir şekilde gösteriyoruz ve göstermeye de devam edeceğiz inşallah."
"Bir başkasının değerlerine saldırmak insan hakkı olarak kabul edilemez"
Başkan Erbaş, Danimarka ve İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yönelik yapılan saldırılara da değinerek, "Bu bir insan hakkı veya bir özgürlük değildir. Yani bir başkasının değerlerine saldırmak insan hakkı olarak kabul edilemez. Öyle olursa herkes birbirinin değerine saldırabilir, hakaret edebilir ve bu dünyada terörü, anarşiyi ortaya çıkarır. İnsanların sinir uçlarıyla oynamak barışı ortadan kaldırır, terörü destekler ve bir kaos ortamı oluşturur." açıklamalarında bulundu.