Bu vazîfeyi en yakın akrabası yaptı. Son hizmetinde bulunabilmek isteyen herkes, Hz. Aişe’nin odası önünde toplanmıştı. Bu yüzden Hz. Ali odanın kapısını kapattı, içeriye kimseyi almadı. Yalnızca ensar adına Bedir mücâhidlerinden Havlî oğlu Evs içeri alındı. 

Rasûl-i Ekrem (sas)’in mübârek vücûdu, bir sedir üzerine konuldu. Dış elbisesi soyuldu. Yıkama işini bizzat Hz. Ali yaptı. Amcası Abbâs ile oğulları Abdullah, Fazl ve Kusem, cesedin çevrilmesine yardımcı oldular. Üsâme ile azadlı kölesi Şukran da su döktüler. İç gömleği çıkarılmayıp vücûdu üzerinden oğulduğu için Hz. Ali’nin eli Rasûlüllah (sas)’in mübârek vücûduna  dokunmamıştır. 426

Cenâzelerde genellikle görülen koku ve nahoş şeylerden hiçbiri O’nda yoktu. Bu yüzden Hz. Ali:

- Hayâtında da pâksın, ölümünde de pâksın, diyerek yıkadı. Sonra üç parça beyaz pamuk bezi ile kefenleyip 427 odanın kapısı açıldı.

Rasûlüllah (sas)’in mübârek cesedi, sedirin üzerine konulmuştu. Önce erkekler, sonra kadınlar, en sonra da çocuklar ayrı ayrı namazını kıldılar Rasûlüllah (sas) hayatında olduğu gibi ölümünden sonra da herkesin imâmı olduğu için, O’nun cenâze namazında kimse imâm olmadı. Hz. Âişe’nin odası küçüktü. Bu yüzden namaz, gece yarısına kadar devâm etti.

Rasûlüllah (sas) Efendimiz: “Cenâb-ı Hak, peygamberlerin ruhunu, onların defnedilmesini istediği yerde kabzeder,” buyurmuştu. 428 Bu sebeple Rasûlüllah (sas)’in kabri, Hz. Âişe’nin odasında, üzerinde son nefesini verdiği döşeğin serildiği yerde, Ensâr’dan Ebû Talha tarafından kazıldı. Salıyı Çarşambaya bağlayan gece yarısı defnedildi. (2/3 Rabiu’l-evvel 11 H-28/29 Mayıs 632 M.) Mübârek cesedini, kabri saâdete Hz. Ali, Fazl, Üsâme ve Avf oğlu Abdurrahman indirdiler.

Hz. Âişe:

- Biz Rasûlüllah (sas)’in defnedilğini, çarşamba gecesi gece yarısı duyduğumuz kürek seslerinden anladık, demiştir. 429

----

426 İbn Hişâm, 4/312-313.
427 El-Buhârî, 2/75; Tecrid Tercemesi, 4/422 (Hadis No: 627).
428 İbn Hişâm, 4/314; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 5/266.
429 İbn Hişâm, 4/314.
425 Bkz. el-Buhârî, 5/142-143; Tecrid Tercemesi, 11/31-32; İbn Hişâm, 4/306.

 

Editör: Mehmet Çalışkan