Tarihin her döneminde insanı etkilemek, yönlendirmek, ikna etmek, doğruya veya yanlışa sevk etmek noktasında çalışmalar yapılmıştır. Bu alanda çalışanlar sözlü, yazılı, işitsel, görsel materyaller kullanarak insanların zihinsel, duygusal, davranışsal değişimlerini sağlamak için çaba gösterirler. Özellikle varlıkları ve kazançları insanların tutum ve davranışlarına bağlı olan insanlar ve sektörler hedef kitlelerinin kendi istedikleri yönde etkilenmeleri için reklam gibi çok farklı yol ve seçeneklere başvurmaktadırlar.

İnsanların hareketli, olağandışı durum, olaylar daha çok ilgisini çekmekte ve merak duyguları böyle durumlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır.

Özellikle de gazete, dergi, dizi, sinema, reklam ve haber sektörü çok sık olmayan, olağandışı bazı olayları ele alarak dikkat ve çok seyirci çekmeye çalışırken aynı zamanda bazı olumsuz duyguların, kötülüklerin normalleşmesine, sıradanlaşmasına, yayılmasına ve herkesin bildiği-öğrendiği şeyler olmasına sebep olmaktadırlar.  Bu durum insanların özellikle çocuk ve gençlerin olumsuz etkilenmelerine, bazı yetişkin insanların düşünce ve duygularında sıkıntıların, bozulmaların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.  

İnsanlar düşünce, duygu ve davranışları etkilenmeye başladığı ilk zamanlarda çok fazla etkisini hissetmeyip normal hayatını devam ettirebilirken bu etkilenme yoğunlaşır, süreci uzun sürer ve süreklilik kazanırsa kişi artık normal hayatını devam ettiremez hale gelebilir. Bu durumda insanların zihni zorlanmaya, moral değerleri düşmeye, hafızası ve hareketleri yavaşlamaya, sorumluluklarını, görevlerini yerine getirmekte zorlanmaya, bulunduğu ortamlarda uyum zorlukları çekmeye başlar. Çok basit ve kolay olarak yapılacak işler kat kat fazla büyüyerek karmaşık hale gelir ve kişi için çözülmesi çok zor hatta imkânsız durumlar haline dönüşür. 

Bir insan ruhsal durumu yara alıp, psikolojik olarak kendisini iyi hissetmemeye başladığı takdirde her insan için çok önemli ve vazgeçilmez değerler olan aklını malını, neslini dinini, canını tam olarak sağlıklı bir şekilde muhafaza etme imkânına sahip olamaz. Hatta bu vaz geçilmez değerlere, kendisine zarar verme tehlikesi ortaya çıkabilir.

Bu sebeplerle her insanın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde hayatını devam ettirme noktasında önemli olan istişarenin önemine ve insanların zor durumlarla karşılaştığın da ortaya çıkan bazı duyguların istişare yapılmadan yanlış yönetildiğinde veya olması gereken ölçülerden aşırı dercede yoğunlukla ortaya çıktığında zarar verici hale dönüşme tehlikesine bu yazımızda dikkat çekmek istiyorum. Bu duygular dengeli kullanılıp normal değerlerde kaldığı müddetçe günlük hayatın devam etmesi açısından normal, her insana gerekli ve faydaları olan duygulardır.

Ancak bu önemli duygular bazı insanlarda: tv, internet, gazete, dergi, sinema, dizi, haber programları ve benzeri araçlarla bilinçsiz bir şekilde dengeyi bozacak boyutlarda olumsuz olarak çoğaltılarak, gündeme fazla fazla gelerek güçlenip normal olması gereken değerlerinden daha etkili ve güçlü hale gelebilir. Böyle bir durumda bu duyguların kontrolleri zorlaşır ve insanın düşünce ve davranışlarını günlük hayatta olumsuz etkilemeye başlar. Bu olumsuz etkilenme insanın iradesini doğru kullanma ve beynini sağlıklı yönetme becerisinde zorlanmasına, maddi manevi küçük-büyük hatalar yapmasına sebep olabilir.

Şimdi bu duygulardan bazılarını kısaca inceleyelim

  1. ENDİŞE (Kaygı): Kişiyi günlük yaşantısı içerisinde tedbirli olmaya, olabilecek tehlikelere karşı farkında olarak dikkatli olmaya sevk eden bir duygudur. Ancak normal ölçüler içerisinde bir duygu olmaktan çıkıp etkisi normalin üzerine çıkarsa kişi kendisini hiç sebepsiz yere sürekli sinirli, huzursuz, sıkıntılı, gergin hissetmeye başlar. Eğer farkına varılıp endişe duygusunun kontrol altına alınma çalışmaları yapılmazsa bu duygu giderek güçlenmeye ve kişide çarpıntı, terleme, titreme, nefes alma bozuklukları, mide bulantısı ve bedenin farklı bölgelerinde sebepsiz nedeni teşhis edilemeyen ağrılar ortaya çıkarmaya başlar. Kişiyi endişeye sevk etmek şeytanın da insanın huzurunu bozmak için verdiği vesveseler ile sık sık kullandığı yöntemlerinden biridir. Çünkü her insan kendisini güvende hissetmek ister.
     
  2. ÜZÜNTÜ (Hüzün): Üzüntü bir çeşit acıdır. Üzüntünün yoğunlaşması gözyaşı ve ağlama ile sonuçlanır. Üzüntünün yanında keder, sinir, suçluluk, çaresizlik, heyecan, sevinç gibi duygular yoğunlaştığında da gözyaşı aktif hale gelir. Ağlamak insanı rahatlatır, sağlıklı düşünmesine ve içsel çözümler üretmesine kolaylık sağlar.

    Üzüntü hali uzun sürdüğü ve yoğunlaştığı takdirde moral bozukluğu, yalnızlık duygusu, heves kırıklıkları, bedensel zayıflıklar ortaya çıkarabilmektedir. Üzüntünün sürekle hale gelmesi kişide bir hastalık haline gelir ve adeta bu durum çevresine yönelik bir yardım çığlığıdır. Mutlaka ilgi gösterilmesi ve destek sağlanması gereklidir. Hüzün hastalığına yakalananlar iyi şeyleri göremez, fark edemezler. Hayata hep kötümser bakmaya başlarlar. İyi şeyler olduğunda da sevinç ve hazzı tam olarak yaşayamazlar. Kötü bir şey olduğunda ise üzüntünün etkisi normal ölçülerinden çok fazla artarak kişiyi etkiler, acı verir, zihnen yıpratır, günlük normal hayatını devam ettirmekte zorluk çekmeye başlar.
     
  3. ÇÖKÜNTÜ (Depresyon): Çöküntü duygusuna sebep olabilecek olaylar hayatın belli dönemlerinde her insanın yaşayabileceği üzücü ama normal durumlardır. Eğer kısa dönem devam ederek dozunda kalıp kalıcı hale dönüşmüyorsa normal bir durumdur. Eğer günlerce etkisini sürdürüp, azalmaya başlaması gerekirken haftalarca, aylarca etkisini artırarak devam ediyorsa önemsemek ve tedbirler almayı gerektirebilir. Ruh belli dönemlerde bedendeki her bir azanın zayıflaması ve hastalanması gibi hastalanabilir, normal hayatını devam ettirebilmesi için bazı desteklere ihtiyaç duyabilir. Bu durumun inanç zayıflığı veya iman eksikliği gibi bir durumla ilişkilendirilmesi doğru değildir. Yaşanan olumsuz olaylar, yanlış düşünce, duygu ve davranışların günlük hayatta çoğalması bazı zihni dengeleri etkiler ve ruhsal rahatsızlıklara yol açabilir. Bu durumun önemsenmesi ve daha fazla büyüyerek olumsuz etkisinin artmaması için erken önlemler alınması gereklidir.

    Çöküntü hali üzüntü, elem, keder, karamsarlık, umutsuzluk, sürekli yorgunluk, hafıza zayıflaması, zevk aldığı şeylerden uzaklaşmaya başlaması, hayattan tat alamamak, mutlu olamamak, yalnız kalma isteği, hiçbir şeye istek duymama, kimseye güvenememe gibi olumsuz etkileri olabilecek duygu ve durumları ortaya çıkarır.
     
  4. KORKU (Fobi): Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, endişe, çekingenlik, rahat olamama, kendini işine veremem üzüntü, olumsuzluk ihtimallerini büyütme, acı çekme gibi normal duyguları ortaya çıkarır. Korku uzun sürerek yoğunlaştığı takdirde eli ayağı tutmamak, benzi solmak, dili tutulmak, terlemek, nefes alış hızının değişmesi, ağız kuruluğu, bedenin farklı bölgelerinde ağrı hissetme gibi durumlar ortaya çıkarabilir.

    Korku esnasında bedende salgılanan adrenalin sinyaller göndererek uyarı görevini yerine getirir. Uyarıda yoğunlaşma ve süreklilik dengenin bozulmasına, sebepsiz korku ve endişelerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir.

    İnsanları özellikle çocukları eğitirken ve yönlendirirken korku duygusuna çok fazla başvurulması uzun vadede olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına sebep olur.   
     
  5. KIZGINLIK (Öfke): İnsanların hakkı olduğunu düşündüğü şeyi alamama, engellenme, dışlanma, değersizleştirilme, baskı-tehdit altında kalma, affedememe, yetersiz kalma gibi durumlarla karşılaştığında ortaya çıkmaya başlar. Kızgınlık duygusu yoğunlaştığında kişi iradesini doğru kullanmakta zorlanmaya başlar hatta düşünemeden kontrolsüzce davranışlar ortaya çıktığı takdirde büyük hatalar yapmasına sebebiyet verir. Genellikle kızgınlık duygusuna kapılan insan kızdığı kişiden daha çok kendisine zarar verir. Eğer kızgınlık şiddeti ve süresi çok fazla olursa zararlı etkileri de çok fazla olur. Yorgunluk, sessizleşmek, mide ağrısı, mutsuzluk, iletişimden kaçınmak, tansiyon problemi, baş ve kalp ağrısı gibi olumsuz etkiler ortaya çıkarabilir.


Duygular insan hayatında belirleyici faktörlerdendir. Dolayısıyla duyguları manevi anlamda iyi değerlendirip Allah için sevmek, Allah için kızmak, Allah’ın rızasına uygun olarak kullanmak çok önemlidir. Bu anlamda bir problem yaşandığında duygusal yoğunluklara girmeden önce istişareler yapmak, çevremizde güzel dostlarımızın bulunması, onlarla dertleşmek, tavsiyelerini almak, bilgili ve tecrübeli kişiler ile paylaşımlarda bulunmak her insan için çok önemli ve faydalıdır. Terzi kendi söküğünü dikemez, mum dibine ışık vermez misali duygusal yoğunluk içerisinde bulunan insanlar doğru karar vermekte zorlanabilir, herkesin görebileceği bazı detayları görmekte ve anlamakta zorluklar çekebilir. Dolayısıyla istişareler yapmak, fikir danışmak hayatın her döneminde her insan için vaz geçilmez bir alışkanlık haline gelmelidir.

Kalınız sağlıcakla...