DEVLET ADAMLARINA, VAİZLERE ve HALKA
Tavsiyeler

1981-82 Eğitim-öğretim yılının bitirme sınavları için İstanbul Çengelköy’de Ahmet Ziyalı, Mustafa Can ve bir kaç arkadaşın kaldığı talebe evinde ders çalışıyorduk. Dersle beraber çok güzel muhabbetimiz de oluyordu.

Ahmet Ziyalı, Mustafa Kara’nın tercüme ettiği, Süleyman Uludağ’ın dipnotlarını yazdığı, Marifet Yayınlarının bastığı Kâtip Çelebi’nin Mizânu’l-Hak Fi İhtiyâri’l-Ehak (İslamda Tenkit ve Tartışma Usulü) kitabını armağan etti.

Yazar kitapta, öteden beri İslam dünyasında tartışılan; hayat-ı Hızır, raks ve deveran, duhan (tütün), kahve, Resûlullah’ın anne ve babasının durumu, Firavun’ un imanı, Yezid’e lanet okumak vs. gibi birçok meseleyle birlikte Osmanlı’da çok tartışılan Ebussud, Birgivî ve Kadızadeler hakkındaki ihtilafa da değinmiş…

Yıllar sonra Nevşehir’deki kitaplarımı gözden geçirirken bu eser dikkatimi çekti. Çok hacimli olmayan kitabı tekrar okudum.

Yazarın tartışmalı konularından ziyade son kısımdaki üç kesime yaptığı tavsiyelerini özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim.

  1. DEVLET ADAMLARINA

(…) Farz ve vacipleri eda edebilecek, İslam akaidini bilecek kadar dini ilimle iktifa edip, kendilerinin ilmihali olan; hazine, asker ve tebaanın (halkın) hallerini, incelikleriyle bilmeye gayret edeler.

(…) Tarih okuyarak geçen devletlerin ahvalinden, kıssalarından hisse alalar.

İnsanların örf ve adetlerini öğrenip, her asrın gereği ne ise lütf ve kahr ile Devlet-i Âliyenin kanunun-i kadimini icra edeler.

Diğer Vukelây-ı devlet*… de bu konuda velinimetlerine destek ve yardımca, muktedir oldukları yerlerde hayırhahla himmetlerini esirgemeyeler.

Müslümanların ihtilaflarına rıza vermeyip, aralarında var olan kavgayı rıfk ve yumuşaklıkla def edip, ilahi hükümlerin icra edilmesinde, gaza ve cihatta gevşeklik göstermeyeler.

  1. VAİZLERE

Vaazında, şehir halkının örf, adet ve ıstılahına muhalif sözler olmaya. Çünkü bu dedi-kodu ve karışıklığa sebep olur.

Müslümanlar arasında ihtilaf varsa, yumuşak, iyi ve gönül alıcı tabir ve nasihatlerle, kalpleri birleştirmeye, nefret ve garazları defetmeye müteallik vaazlar oluna.

Bir tarafı tutup öbür tarafa sataşan sözlerle şamata olunmaya ki, bu düşmanlığın artmasına sebeptir.

Genel olarak emirlere boyun eğme, yasaklardan kaçınma, farz ve vacipleri yerine getirmeye teşvik, va’d* ve vaîdi* hatırlatarak terhib* konusunda ifrat ve tefrit etmeyip icabı hale göre hakimane ola. Halk emin ve rahatta olmamalı, ye’se -ümitsizliğe- de düşmemelidir. Havf* ve recâ* arası gideler. (…)

Zaman ve mekân neyi iktiza ve kâb* ettiriyorsa eda oluna.

Gün ve ayların faziletleri, gece ve gündüz ibadetleri konusunda varid olan eser, haberler nakledilerek halka öğretilmeli. Mevzu -uydurma- hadis olmamak kaydıyla, (…) hadis nakletmekte bir beis yoktur. Hakkında haber veya eser bulunan nafile ibadetlere teşvik edilirken, adetlere mebni olan namaz ve ibadetler zikredilmemelidir. Bu konuda kürsüye sual kâğıdı koysalar dahi sükût oluna.

Halkın anlayamayacağı ince meselelerden yahut tasavvuf ıstılahlarından olan ceberût* ve lâhut* âleminden dem vurmayıp, dinleyenlerden çoğunun hal ve vaziyeti ile alakalı sözler söylememeli, açık, anlaşılması kolay olan nasihat ve temsiller söylenmelidir. (…) “Vaaz halk içindir. Ulema için değildir.”

“İnsanlara akılları miktarınca konuşunuz” fehvasınca sünnete riayet noktasından dışarı çıkılmaya. (…)

Vaaza münasip, fıkralar, güzel sözler, hikâyeler, latifeler beyitler de arada bir söylenmeli. Ama bir şartla! Bunlar yemekteki tuz misali olmalı.

(…) -Dinleyenleri çoğaltmak ve meşhur olmak için tama ve heves olunmaya. Genel olarak helal, haram, namaz ve oruca müteallik, İslam dininin usul, erkân ve akaitle ilgili bilgiler gibi faydalı sözler söylene. Güzel konuşan ve iyi anlatan kimseyi dinlerler.

Vaizde ilim yoksa bari vaazın edeplerini çiğneyerek halka elem vermeye.

  1. HALKA

Müslümanlara layık olan odur ki, Allah Teâlâ ‘bir’, Peygamber ‘hak’ dedikten sonra bu sözün üzerine durup; beş vakit namazını kılıp, ramazan orucunu tutup, zenginse zekât vere. Hacca vara, yalan söylemeye.

Kimsenin ırzına ve malına göz dikmeye.

Doğruluk üzere ola.

Bunların dışında kendi işi-gücü ne ise onu göre. (…)

Gereğini yapma, haddi aşmama üzerine ne güzel tavsiyeler.

KELİMELER

  • Vükelây-ı devlet: Vekiller (devlet yetkilileri)
  • Vâd ve vaîd: Müjde ve azap
  • Terhib: Sakındırma, korkutma
  • Havf ve recâ: Korku ve ümit
  • Kâb: Emek, istek, yöneliş
  • Ceberût: Aşırı büyüklük, pek ziyade kibir
  • Lâhut: Ulûhiyet âlemi