Namaz Din’in direğidir, namazını kılan dinini ayakta tutar, kılmayan ise dinini yok eder, buyurur Hz. Peygamber.

Din, ahlak ve samimiyet ise, namaz da dinin temeli olduğuna göre namaz olmadan din, din olmadan da ahlak olmaz.  Kur’an’da 80 küsür yerde namaz emredilmektedir. Bu da namaz ibadetinin müslüman için çok büyük önem arzettiğini gösterir. Dikkat çeken diğer bir husus da, namazın emredildiği bir çok yerde, hemen peşinden mali ibadet olan, yoksul ve muhtaçlara verilmesi gereken zekat ibadetinin emredilmiş olmasıdır. Namaz ve zekat adeta siyam ikiz kardeşler gibi, Kur’an’da hep yan yana durmuşlardır.

Namazla ilgili Kur’an’da dikkat çeken bir özellik de, namazın kişiyi  yalan, iftira, hırsızlık, cana kıymak, faiz, zina, rüşvet, zulüm gibi kötülüklerden koruduğuna vurgu yapılmasıdır. Namaz kılan kimse, dinin kötü saydığı davranışları sergilemekten veya kötü sözleri sarfetmekten rahasızlık duymalıdır. Buradan hareketle, namazın emrediliş hikmetine bakıldığında, Allah’a karşı bir sorumluluk gibi görülse de, aslında namaz ile insanlığın huzuru ve mutluluğu hedeflenmiştir. Zira namaz kılan kimse, sayılan kötülüklerden uzak durduğunda, can ve mal güvenliği sağlanacak ve insanlık huzur ve güven içerişinde yaşayacaktır.

Namaz ile zekatın siyam ikiz gibi olduğunu söyledik. Zekat dendiğinde ilk akla gelen, zengin kimsenin malından bir kısmını fakir ve muhtaçlara vermesi anlaşılır ve doğrudur. Namazlarda çok okunan “Maun” Surenin ana teması da “yetim ve yoksullar”dır. Surenin isminin anlamı, yetim ve yoksullara giden hayır yollara engel olanlar demektir. Allah, yetimi itip kakmayı, yoksulu sahiplenmeye teşvik etmemeyi iman esaslarından biri olan ahiret yurdunun varlığını inkar etmek saymıştır. Esas dikkat çeken ise, “Yazıklar olsun namaz kılanlara” diyerek yetim ve yoksulları umursamayan, onlara yapılacak iyiliklere engel olan namaz kılanları kınıyor ve bu namazların gösterişten öte başka bir anlamı olmadığını buyuruyor (Maun Suresi). Yetim ve yoksulların gözyaşlarının aktığı dünyada sanki Allah diğer ibadet çeşitlerini dikkate almıyor.

Birinin namazı hakkında değerlendirme yapılması doğru değildir. Allah’a yapılan ibadet olduğuna göre makbul olup olmadığının değerlendirilmesi de Allah’a aittir. Ancak, kul kendi namazını gözden geçirmelidir. Namazın kazandırmayı hedeflediği sonuçların hayatında olup olmadığına bakarak ibadetini değerlendirmelidir. Namaz, kendisini kötülükten uzak tutmuyorsa nerede eksiklik yaptığının muhasebesini yapmalıdır. Yetim ve yoksullarla olan ilişkisine bakmalıdır. Hayatında yetim ve yoksulun yeri var mıdır? Bu anlamda “Yazıklar olsun namaz kılanlara” ifadesi ne büyük bir uyarıdır. Yetim ve yoksulları görmezden gelen kimselerin namazlarını Allah adeta o kimselerin suratını yapıştırıyor. Çünkü, namaz ile muhtaçları gözetme arasında sıkı ilişki vardır.

Allah, yetim ve yoksulları namaz kılanlara emanet etmiştir. Yetimin yüzüne bakarak müslümanlığın kalitesi ölçülüyor. Yetim ve yoksul gülüyorsa namaz namazdır, yetim ve yoksulun açlıktan öldüğü dünyada kılınan namazlar ise şekilden ibaret bir ibadet sayılıyor. “Onların namazları şekilden ibadettir” (Maun, 6) ayeti işte buna dikkat çekmiştir.

Bütün olumsuzluklardan namaz kılanlar sorumlu tutuluyor gibi algılanmasın. Bilakis açları doyurmak gibi mutluluk veren bir iyilik hareketinin namaz kılan müslümandan beklenmesi büyük bir şereftir. Yetim ve yoksulları sömürmek üzerine kurulu sözde Batı medeniyetinden mi bu iyiliği bekleyeceğiz? Aç ve susuz insanlara el uzattıkları, bir su kuyusu açıp o yoksulları sevindirdikleri vaki olmuş mudur? Batı uygarlığı, kendi konforu için her türlü sömürü aracını kullanmış, ne yazık ki islam toplumundan da onlara maşa olanlar çıkmıştır.

Namaz kılanların toplumun lokomotifi konumunda olmaları arzulanıyor. Namazın kişiye kazandırdığı güzelliği, değeri, kişiliği, vakar ve onuru herkesin dikkatini çekmeli, huzur ve mutluluk arayan insanlara model olup namazla tanışmalarına aracı olmaları isteniyor.

Kur’anda namaz kılanlarla ilgili iki dikkat çeken tanım vardır;

* “Onlar namazlarını devamlı kılarlar” (Mearic, 23)

* “Onlar namazlarını ciddiye almazlar” (Maun, 5)

Başka bir ayette de, kılınan namazların zayi olduğundan bahsedilir. (Meryem, 59)

Dolayısıyla, namazına devam edenler, bununla beraber yetim ve yoksulları sevindirenler kurtuluş müjdesine nail olmuşlardır. Namazını ciddiye almayanlar, yetim ve yoksulların ızdıraplarını hissetmeyenler de, iki tehlikeyle karşı karşıyadır;

Ya namazları suratına çarpılır, ya da namazları zayi olma riskiyle karşı karşıyadır.

Müslüman, güzel bir karekter sahibi olma yolunda namaz kılmaya devam etmeli, riya ve gösterişten kaçınarak yetim ve yoksulların yüzünde tebessüm oluşturarak hem kendini hem de onların hayatına lezzet katmalıdır.

Namaz kılan Hakk’a uyar, namazını kılmayan ise nefsine uyar.

Hak, doğruya ve güzele götürür.

Nefis ise, yanlış ve kötüye götürür.