Son Sultan Sencer

(1117-1157)

Oğlu Mahmut’u sultan yapamayan Terken Hatun, istemeyerek de olsa Sencer’in tahta çıkışını gördü. Sencer, uzun ömür ve güzel yaşamıyla adının yayılmasını sağlarken; mal toplamada, beldeleri fethetmede, ehl-i fitne ve muhaliflerini yok etmesiyle de Selçuklu hanedanının en bahtlı sultanıdır.

O, Allah’tan korkan, hayâ sahibi, cömert ve halkı seven bir hükümdardı. Cihangirlik ve hükümdarlık töresini iyi bilir, hüsrevlik ve şehriyarlığın (hükümdarlık-sultanlık) kaidelerini gereği gibi uygulardı. Küçük işleri idarede sade dilli olsa da, ordu çekme, hasımlar ve düşmanla savaşmada gösterdiği başarı; dostları himaye, düşmanlara boyun eğdirme, âlimlere hürmet, fâzıllara saygı ve şeriatı yayma gibi işlerin tamamının inceliklerini yerine getirmede asla ihmal göstermezdi.

Kardeşleri Berkyaruk ve Muhammed’den önce Horasan valiliği, bunun dışında da kırk yıl müstakil sultanlık yaptı.

Tahta çıkan hemen tüm Sultanlar gibi o da, ya kardeşi ya da amcalarıyla taht mücadelesi verdi. Fakat onları bağışlayarak gerekli paye verdi. Tıpkı Horasan’da Mahmut b. Muhammed b. Melik Şah ile yaptığı mücadeleyi kazanmasına rağmen onu affederek hutbede isminin okunmasını sağladığı gibi.

“Kötülüğe kötülükle karşılık vermek kolay olsa da

Eğer sen mert isen, yarayı iyileştiren merhem gibi iyi ol”

Sencer Döneminde Selçuklular

Bastırdığı altın sikkenin üzerine “dünyanın ve dinin yücelticisi” –müizü’d-dünya ve’d-din- yazdıran Sencer, iktidar mücadelesini kazanmış olmasına rağmen içerde mezhep ve hiziplerle mücadelesi; dışarda Karahanlılar’ın saldırısı, Harzemşahlar’ın tehdidi, Memluuklular’ın kıskacı ve Haçlıların taarruzlarından dolayı büyük oranda içine kapandı.

O da bu durumu lehine çevirmeye çalıştı. İlim adamlarının rahat çalışacakları kütüphaneler, tüccarların keyifli alış-veriş yapabilecekleri bedestenler, huzur içinde kalacakları kervansaraylar ve hükümet binaları yaptırdı. Onun döneminde ilim ve ticaret genişledi. O, ilim adamlarına büyük saygı duyar ve icraatlarını desteklerdi. Topladığı vergilerle de devlet bir hayli zenginledi ve refah arttı.

Annesinin Ölümü ve Cenaze Namazı

Sultan Sencer’in annesi öldüğünde âlimler ve sâlihlerle beraber tüm halk toplandı. Sultan Sencer; “İçinizde hayatı boyunca namazını kasten kazaya bırakmamış biri öne çıksın ve namazı o kıldırsın” dedi. Cemaatten hiç kimse öne çıkamadı. Sultan ileri çıkarak namazı kıldırdı. Bu hadise açıkça göstermektedir ki, buluğa ermesinden o zamana kadar farz namazlarını kasten kazaya bırakmamıştır.

Gazali ve Sultan Sencer

Selçukluların büyük hükümdarı Sultan Sencer’e, Gazali’nin İmam-ı Azam Ebu Hanife aleyhinde konuştuğu haberi gelir.

Bu duruma üzülen Sencer, görüşmek üzere Gazali’ye bir mektup yazarak huzura çağırır...

Gazali, Sultan’a yazdığı cevabi mektubunda, hükümdarların huzuruna çıkmamaya ahd ettiğini bildirerek yeminini bozdurmamasını rica eder. Ancak emre uyarak Meşhed’e kadar gelebileceğini belirtir.

Böylece, Meşhed ordugâhında bir araya geldiler. Sultan, büyük âlimin gelişinde bütün maiyetiyle birlikte ayağa kalkarak gerekli tazimi gösterdikten sonra yanına oturtur.

Gazali, hükümdarlarla karşılaşıldığında dua ve tavsiyelerle söze başlanması âdet olmasına rağmen, riyâ olur ihtimaline karşı huzurda dua etmez. Bu işi ancak yalnız kaldığı zaman yerine getireceğini ifade eder.

Daha sonra Tuğrul Bey, Alp Arslan ve Melik Şah’tan bahisle mühim fikir ve nasihatlerde bulunur. Huzura çağrılma sebebiyle ilgili de, şöyle der: “Benim büyük İslam Hukukçusu İmam-ı Azam aleyhinde konuşmam asla mümkün değildir. Böyle bir haberin kesinlikle aslı yoktur” der. Aralarında çok güzel konuşma geçer. Sultan oldukça güzel muameleyle Gazali’yi gönderir.

Düşünüyorum da günümüzde de ümerâ ile ulemâ böyle davransa her şey ne kadar da güzel olur. Ümerânın buyurgan, ulemâın taasubçu olması halinde de işler ne kötü olur/oluyor.

Yenilgiler ve Ölümü

Semerkant hâkimi Muhammed b. Süleyman isyan etti. Şehir muhasara edildi. Zor durumda kalan halk teslim olmak zorunda kaldı. Oraya yeni bir idareci bırakarak Muhammed b. Süleyman’ı yanında Horasan’a götürdü. Şehrin idaresini ona bıraktı. Maveraü’n-Nehir’e gitmek üzere yola çıktı.

Karahıtaylar ile girdiği savaşı kaybetti. Onlarla anlaşma yapmak zorunda kaldı. Onun fermanı cihanın doğusundan batısına yayıldı. Bu durum bazı idareciler tarafından gurura kapılıp hukuksuz işlerin yapılmasına sebep oldu.

Güç zehirlenmesi mi demeliyiz yoksa düşmanı hafife almak mı demeliyiz bilemiyorum ama Sultan’ı yanlış bilgilendirmek suretiyle tekrar Gürhanîlerle savaşa soktular. Maalesef ehl-i İslam, çirkin bir mağlubiyet aldı. Yaklaşık otuz bin şehit verildi. Sultan yaralı olarak askerleriyle birlikte canını zor kurtardı. Çok sayıda da esir verildi. Hanımı da esir alınanlar arasındaydı. Bu hal, Sultan’ın kazandığı itibarı yok etti.

Kâtibi;

Ey hükümdar, mızrağının ucu sayesinde dünya düzeldi

Kılıcın kırk yıl düşmandan intikam alındı.

Eğer kötü göz değdi ise, o kazadandır

Bir tek halde kalıp değişmeyen ancak Allah’tır.

Yeter ki tökezlemeye gör. Vuran çok olur. Öteden beri saygıda kusur etmeyen ne isterlerse yapan Belh civarında yurt tutan Guz (Oğuz) Türkmenleri, belki de giden elçilerin tavırlarından da kaynaklanan durumdan olacak ki verdikleri vergileri ve malları vermediler. Giden elçiyi de öldürdüler. Bir yolunu bulup Sultan’ı esir aldılar. Horasan’ın hemen tamamında Oğuzların zulmünden harap olmayan bir yer kalmadı. Sultan üç-dört yıl onların elinde esir kaldı. Esir olan karısının öldüğünü duyduğunda çok üzüldü. Bir yolunu bulup kaçtı.

Kaçtı/serbest bırakıldı. Lakin, yaşananlar ve yapılanlardan dolayı perişan oldu. Ülkenin içine düştüğü durum, tahrip edilen şehirler Sultan’ı çok üzdü. İçini gam ve keder kapladı. Hastalığa düçâr oldu. Yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak öldü.

Sencer ve Büyük Selçuklunun son durumuyla ilgili S. Frederick Starr “Kayıp Aydınlanma” kitabında şair Enverî’nin şu dramatik şiirine yer verir:

Öyle bir zamandayız ki ayaklar baş olmuştur

Kahpeler yüce ve cömert olanlara reis olmuştur

Alçakların kapısında hüzünlü şaşkın hür köleler varken

İyilerse kurnazların elinde esir ve çaresiz kalmıştır

Artık ölüm insanlar için kurtuluştur

Bakire bir kız ararsan ancak annelerin rahminde vardır.

Şam’da 479 (1086) yılında doğan Sencer, yetmiş iki sene yaşadı. Yirmi yıl kardeşleri Berkyaruk ile Muhammed zamanında Horasan’da idarecilik yaptı. Kırk yıl da müstakil sultan olarak görev yaptı.

Buğday tenli idi. Uzun ve geniş sakalı vardı. Uzun boylu ve güzel huylu idi. Merhamet ve sevgi timsaliydi. Adalet ve hakkaniyete riâyet ederdi.

1040 yılında Tuğrul ve Çağrı Bey’le başlayan ve 117 yıl devam eden Büyük Selçuklu Devleti, 1157 yılında Sultan Sencer’in ölümüyle son buldu.

Büyük Selçuklu devletinden sonra Anadolu Selçukluları, Irak Selçukluları, Şam Selçukluları ve Kirman Selçukluları olmak üzere dört ayrı devlet ortaya çıktı. Bunlardan sadece Anadolu Selçukluları Osmanlı’ya kadar varlığını sürdürebildi.