Söz o dur ki, gönle tesir ede, bir kalbi fethedip dirilte. Şifa olan sadra, nur olan karanlığa.“Rabbim,  göğsümü aç, işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki söyleyeceklerimi kavrasınlar.”niyazıyla başlarız her vaaza.

  Korku ve tedirginlik yaşarım “En Sevgiliyi” anlatacağım zamanlar. Titrer dizlerim, lâl olur dilim; ya eksik anlatırım, ya layıkıyla anlatamazsam endişesiyle. O ki ”Yüce bir ahlak üzere olan”, Habibullah. Yerde ve gökte övülmüş âlemlere rahmet, kurtuluş muştusu, Resullerin sonuncusu.

Nice naatlar, mevlitler, kasideler yazıldı, vaazlar verildi, O’nun güzelliklerine dair. Ancak öyle güzeldi ki O; yetmedi hiçbir mürekkep, hiçbir söz, Kutlu Elçinin vasıflarını anlatmaya. Söylenecek her söz kifayetsiz kalsa da dilimizin döndüğünce anlatılmalıydı, bizler için“Üsve-i Hasene” olan.

Gecelerin en kutlusuydu. Göklerin ve yerin Nur’u teşrif ediyordu kâinata. Tüm mahlûkat bu kutlu veladeti müjdeliyordu cihana.

Mevlid-i Nebi’nin her yıl dönümünü aynı coşkuyla karşılarken, bu kutlu zaman dilimlerini vesile kılarız hayatımızın istikameti için. Dirilişlerimize, veladetlerimize sebep olsun duasıyla müftülük olarak icra edeceğimiz Mevlit kandili programı için tarihi caminin kapısından içeri adımımı atıyorum.

İnsanımızın güzel bir hasletidir böyle kıymetli zaman dilimlerinde camilerimizi boş bırakmamak. Kalabalığın arasından hanımlarla selamlaşarak ön safa doğru ilerliyorum. Kur’an-ı Kerim tilavetini müteakiben kürsüdeki yerimi alarak vaaza başlıyorum.

Kur’an ve hadisler ışığında bugün Allah Rasulüne olan sevgimizi muhasebe edelim diyerek O’nun sünnetlerinin bizim hayatımızın neresinde olduğuna vurgu yapıyorum.

Gözü yaşlı, heyecanla dinleyen cemaatin arasında ön safta oturan biri dikkatimi çekiyor. Başına örttüğü namaz örtüsü kaymasın diye aralıklarla elini başına götürürken, önden çıkan saçlarını eliyle düzelterek örtmeye çabalıyor. Her sözde biraz daha eridiğini, boynunu büktüğünü gözlerindeki mahcubiyetten okuyorum.

“Seven, sevdiğinin rengine boyanır, onunla hemhal olur. Hayatımızda O kutlu Elçi’nin buyruklarından, ahlakından eksik olan ne varsa bunu tamamlama kararı alalım. Bu gece bizim veladetimiz olsun. Ancak böyle olduğunda Allah Rasulüne olan sevgimizde samimi oluruz.” duasıyla vaazı bitiriyorum.

Gecenin ilerleyen vakitlerinde telefonum çalıyor. Telefondaki ses kendini tanıttığında, camide ön safta oturan mahcup bir çift gözün, ilçenin önde gelen iş kadınlarından biri olduğunu öğreniyorum.

“Hocam bugün anlattıklarınız beni çok etkiledi. Bu gece benim için zor olacak bir veladet kararı aldım. Bankada vadeli hesapta epey miktarda yüklü param var ve aylık faizi on iki bin TL. Faizin çok büyük günah olduğunu öğrendim, hayatımda bu geceden itibaren yeni bir sayfa açma kararı aldım.” diyor heyecanla. Kendisini tebrik ederek, faizden parasını çektiğinde daha da bereketleneceğini söylüyorum.

Aradan epey vakit geçiyor, bir mecliste bu hanımla karşılaştığımda “Hocam haklıymışsınız haramda bereket yokmuş. Ne zaman ki faiz illetinden kurtuldum, işlerim daha da büyüdü, bambaşka rahmet kapılarını Rabbim bana açtı.” diyor.

Çölleri yeşerten Rahmet Elçisi kutlu bir zaman diliminde yağmur olmuştu çorak bir gönüle.