Kıyamet günü cennetin kapısına gelir ve açılmasını isterim.

Cennetin bekçisi melek:

- Sen kimsin?

Diye sorar.

- Ben Muhammedim, derim.

Melek:

- Cennetin kapısını sana açmakla emrolundum, senden önce kimseye açmıyorum, der. (Müslim,Sahih,İman, Hd. No. 324)

Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v) açılan cennet kapılarından girer. Ardı sıra ümmeti...

Muttaki olanlar...

İman edip, salih amel işleyenler...

Bir hocamız, kömür, maden vs yüklü tren vagonlarına bakıp;
"Bunları çekip götüren baştaki makinist vagona bağlılıklarıdır." derdi. Bütün yük ve kirlerine rağmen gidiyorlar. Biz de eksiğimiz, kirimiz, pasımıza rağmen Efendimiz (a.s.)’a bağlılığımız ile gideriz inşallah. Onun ardı sıra, cennete...
Mutluluklar yaşarız...
Bazen sevinçten kalbimiz yerinden fırlayacakmış gibi olur...
Yerimizde duramaz, çığlıklar atarız...

Gözlerinizi birkaç dakikalığına yumun ve hayal kurun:
Muttakiler bölük bölük; grup grup cennete doğru sevk ediliyorlar…
Cennetin kapısında melekler karşılıyor onları...
Ve şöyle sesleniyorlar:
"Selamün aleyküm"
Tanıdık bir cümle...
Dostluğun, emniyetin, selametin, rahmetin ifadesi.
"Selamün aleyküm"
Selam olsun size...
"Ne güzel yaşadınız siz"
Elinizden, dilinizden kimse zarar görmedi...
Kursağınızdan haram lokma geçmedi...
Gözünün haramı görmedi...
Kulağınız haramı işitmedi...
Ne güzel insanlarsınız...

"Bu güzelliğin neticesinde girin ebedi kalmak üzere cennete..." (Zümer,73)

Gözlerinizi açabilirsiniz...

Bu sevinci tarif etmeye cümleler yetmez...

Güzel yaşayanları güzel bir akıbet bekler...

Muttaki olanlar cennetin kapıları ilk defa kendisi için açılan Muhammed Mustafa (a.s.)’nın ardından, selamla, hoş geldin denilerek cennete alınır..

Sevinç mi yaşamak istiyoruz…
Saadet mi arıyoruz…
İşte bu…
Rabbim muttakilerden kılsın hepimizi…