Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı ve Diyanet Haber köşe yazarı Murat Kalıç ile köşe yazılarına dair özel bir röportaj gerçekleştirdik.

Röportajımızda; "Bir köşe yazısında mutlaka bulunması gereken özellikler nelerdir?", "Bir köşe yazısını diğerlerinden farklı, dolayısıyla başarılı kılan yönü nedir?",  “Bir köşe yazısı ne anlatmalıdır? Belirli bir konuyu mu anlatmalı ya da o konuya dair okuyucuya bir bakış açısı mı kazandırmalıdır?", "Güncel bir konu (sanat, siyaset, spor, bilim vs.) ile dinî bir mesele hakkında yazılan köşe yazıları arasında fark var mıdır ya da bir fark olmalı mıdır? Olması gerekiyorsa bu farklar kısaca nelerdir?" ve "Bir köşe yazısı nasıl okunmalıdır?" sorularına yanıt aradık.

Kalıç ile yaptığımız o röportajı, okurlarımızın istifadesine sunuyoruz.

Özel Röportaj - Diyanet Haber Köşe Yazıları

Murat KALIÇ (Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı)

- Bir köşe yazısında size göre mutlaka bulunması gereken özellikler nelerdir?

- Öncelikle teşekkür ediyorum. Bir köşe yazısı, okuyucu ile buluşana kadar titiz, yoğun, bazen günlerce süren hummalı bir mutfak çalışmasını gerektiriyor. Bu sürecin ilk aşamasını da o yazıyı öncelikle niçin yazmanız gerektiği ile ilgili motivasyon oluşturuyor. Bahsettiğim bu arayış ve anlam çabası olmadan sağlıklı bir ürün ortaya koyamazsınız zaten. Dolayısıyla ilk etapta, hayata dokunan bir konuyu seçip taslak olarak zihinde organize etmek gerekiyor. Ardından, kaleme alacağınız yazının temelini, çatısını oluşturan ana önermesini yani temasını ve bunu besleyen yardımcı unsur ve detayları tek tek tespit etmek gerekiyor. Bunu da dikkat çeken, çarpıcı, içeriği resmeden bir başlıkla taçlandırmalısınız. Çünkü okuyucunun yazıyla kurduğu ilk ilişki bu başlık sayesinde gerçekleşiyor. Bu kadim bir yöntemdir esasen. Buna belagat ilminde “berâat-i istihlâl” deniyor. Yani tiyatrodaki silah metaforu gibi bir şey. Devamında ise yazıyı bütün hâline getiren bloklar arası örüntüyü iyi kurgulamak, neden-sonuç ilişkilerini doğru bir şekilde dizayn edip örgütlemek gerekiyor. Bu iyi organize edilmediğinde ya da gereğinden fazla uzatıldığında okuyucu, ana fikirden ve nihayetinde metinden kopabiliyor.

Yeri gelmişken ifade etmeliyim ki, doğru bilgiye dayanan, çelişkiden uzak, inandırıcı, tarafsız, objektif, saygın bir yaklaşım ideal bir köşe yazısının vazgeçilmezleridir. Ayrıca yazının konusuna ve hedef kitlenin durumuna göre, özgün ve nitelikli bir dil; açık ve anlaşılır bir üslup oldukça önemli. Yine ortaya koyduğunuz düşünceyi destekler mahiyetteki referanslar, canlı kesitler, aktüel örnekler yazıyı cazibe merkezi hâline getirecektir. Fakat bir köşe yazısının en önemli noktası, ona karakterini veren ve ustalık gerektiren final bölümüdür bence. Çünkü bir yazının sonuç kısmı, okuyucuyu yolculuğun başlangıcına götürüp ardından “hüsn-ü intihâ” dediğimiz bir sonla buluşturan ve ağızlarda tat bırakan bölümüdür. Dolayısıyla bunu yaparken, tıpkı kaynağından itibaren birçok yere uğrayan bir akarsuyun, en sonunda denize dökülmesiyle izleyenlerde yaşattığı o hissi okuyucuyla buluşturmak gerekiyor. Özetle ifade etmek gerekirse, yazı yazma işi yemek yapmak gibidir. Nasıl bir yemekte bazı olmazsa olmazlar varsa, yazın için de aynı şey söz konusudur. Bunlar her köşe yazarının bilerek yahut farkında olmadan hayata geçirdiği hususlardır. Bundan sonra o yemeği güzelleştirecek detaylar artık ustanın el maharetine kalmıştır.

- Bir köşe yazısını diğerlerinden farklı, dolayısıyla başarılı kılan yönü nedir?

- Bir köşe yazısını benzerlerinden farklı kılan ve öne çıkaran başlıca unsur kanaatimce konusudur. Çünkü yazının asıl elementleri olan kelime ve ifadeler, ele aldığınız konu etrafında deveran edeceğinden, konu ne kadar albenili olursa, yazının cazibesi ve neticede okunurluğu da o denli artacaktır. Bu çerçevede, mevzunun yahut meselenin vasıf, unsur, boyut ve yansımaları ile ilgili teşhis, tespit ve teklifler yazdığınız bu yazıyı öne çıkaracaktır. Bu da sizin potansiyelinizle, kabiliyetinizle, müktesebatınızla, hayat tecrübenizle, gözlem ve araştırma gücünüzle doğru orantılıdır. Zira ele aldığınız konu hakkındaki birikiminiz ve farklı okumalarınız ne kadar fazlaysa, takdir edersiniz ki o kadar çok söz söyleyebiliyorsunuz. Diğer taraftan yazıyı tebarüz ettiren ikinci husus; özgün, yalnızca size ait, okunduğunda sadece sizi çağrıştıran bir üsluptur. Yani o köşe yazısını okuyanlar, konuyu ele alış biçiminden, verilen anekdotlardan, kullanılan kavram ve imgelerden bu yazıyı sizin yazdığınızı hemen anlayabilmelidir. Belirttiğim bu hissiyat okuyucuda yerleşmişse, yazdığınız yazılar farkındalık yaratıp merak uyandıracaktır. Bir köşe yazısını farklı kılan başka bir değişken de o yazının taslağıdır, kurgusudur. Bu, az önce ifade ettiğim gibi başlıktan finale kadar tüm süreçleri ilgilendiren hassas bir boyuttur. Yani neyi, nereye, ne zaman, ne kadar ve nasıl yerleştireceğinizle alakalı boyuttur. Başarılı bir müzikal çalışmada olduğu gibi, nasıl lirik ve armoninin kendi içindeki ahengi ve bu eseri icra eden tüm enstrümanların bütün içindeki uyumu son tahlilde eşsiz bir senfoni ortaya çıkıyorsa, yazıdaki bu matematik tutturulduğunda da o yazı, okuyucuyu etki alanına alacak ve tebellür edecektir. Bu doğrultuda değinmeden geçmek olmaz; dikkat çeken, başarılı bir köşe yazısı bence iyi bir çatışmayı da bünyesinde barındırmalıdır. Ele alınan konunun boyutları ya da tarafları arasındaki kaliteli bir çatışma, o yazıyı sürükleyici kılıp öne çıkaracaktır. Nitekim yazınsal faaliyetlere baktığımızda kategorik, kontrollü ve sıradan ürünlere nispetle içinde örgütlü bir çatışma, enerji ve dinamizm barındıran çalışmalar özellikle yaşadığımız zamanda daha çok ilgi çekiyor.     

- Size göre bir köşe yazısı ne anlatmalıdır? Belirli bir konuyu mu anlatmalı ya da o konuya dair okuyucuya bir bakış açısı mı kazandırmalıdır?

- Bir köşe yazısı, öncelikle hayatın içinden; insana, tabiata ve kâinata temas eden organik bir meseleyi ele almalıdır. Bunun dışında, okuyucunun kendinden bir şeyler bulamadığı, vakıadan ve realiteden vareste yazılar beklenen teveccühü görmüyor açıkçası. Fakat bu noktada, spesifik bir olay ya da olguyu yalnızca teşhis ve tespitlerle olduğu gibi tasvir edip ortaya koymak mı ya da meselenin ana kaynaklarına inip benzer olaylara kıyas edilebilecek, ufuk veren ve arşiv niteliği taşıyan ürünler ortaya koymak mı sorusu bizi karşılıyor. Kanaatimce birinci sorunun cevabı olacak yaklaşımlar, okuyucuya pansuman tedavi bağlamında palyatif çözümler sunabilir. Bu da elbette önemlidir. Fakat ikinci boyut, bence aslolan ve okuyucuya rehberlik eden; tabir-i caizse balık tutmayı öğreten bir yaklaşımdır. Dolayısıyla bir köşe yazısı, olandan ziyade olması gerekeni anlatmalıdır kanaatimce. Bu da özellikle okuyucu açısından aktif bir özveriyi gerektiriyor. Çünkü anlamı kovalayan, okuyucuya ufuk veren köşe yazıları mahiyeti itibariyle bir tasavvur oluşturmayı gaye edindiğinden, dil ve üslup açısından yoğun; soyut meselelere yer verdiğinden dolayı da zaman zaman anlaşılmaz olarak telakki edilip eleştirilebiliyor. Özellikle görselin yazıya galebe çaldığı bu zamanda bazen okuyucuyu okuma eyleminden soğutup uzaklaştırabiliyor. Fakat ilk etapta çaba gösterip sebat edildiğinde, zihni besleyen böylesi yazılar tadından yenmiyor açıkçası. Diğer taraftan, eslafımızın ilmî yolculuğuna baktığımızda da günümüze kadar kıymetini ve güncelliğini koruyan eserlerin diyalektik bir üslupla ve tamamen bu perspektifle kaleme alındığını görüyoruz. O yüzden bir köşe yazarı, yazdığı yazıyla mazi ve hâlin tecrübesini mezcedip istikbal için makul hedefler ortaya koymalıdır. Yaşanan hayatın dinamiklerini besleyip onlara yön verecek asılları bünyesinde barındıran; dolayısıyla insanlığa rehberlik eden yazılar kaleme almalıdır.              

- Güncel bir konu (sanat, siyaset, spor, bilim vs.) ile dinî bir mesele hakkında yazılan köşe yazıları arasında fark var mıdır ya da size göre bir fark olmalı mıdır? Olması gerekiyorsa bu farklar kısaca nelerdir?

- Gündelik bir mesele ile dinî bir konuda yazılan köşe yazıları arasında yaklaşım, icra ve netice açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır kanaatimce. Kısaca bahsetmek gerekirse, öncelikle diğer alanlarda yazılan köşe yazıları; dar kapsamlı, çoğu zaman bağlayıcı ve yönlendirici olmayan, edilgen ve betimleyici yazılar. Bu açıdan olanı yani mevcudu resmederler; dolayısıyla ikna ve ispat gayesi taşımazlar. Ayrıca bu tip yazılar birey ve çevre merkezlidir, yani insandan sadır olan eylemleri ve bunların etkilerini yaşadığımız fizik âlemi merkeze alarak konu edinir. Bu yönüyle söz konusu yazılar, genelde duyguyu, etkiyi ve estetiği önemser. Diğer taraftan dinî mecranın dışında kaleme alınan köşe yazıları, çoğu zaman az önceki sorunuza cevaben ifade ettiğim gibi aktüel, günübirlik yazılardır; dolayısıyla genelde arşiv niteliği taşımazlar. Buna mukabil, dinî bir mesele hakkında yazılan köşe yazıları, yazarı da okuyucuyu da doğrudan bağlar. Bu açıdan dinî bağlamda ideal olanı, çoğu zaman delile müracaat ederek hükme medar olan inşai bir üslupla ele alır. Öte yandan dinî mahiyetteki yazılar, insana temas etmekle birlikte özellikle Allah hakkı barındıran, metafizik meseleleri konu edinen kurucu metinler olarak göze çarpmakta. Bu yönüyle de iman, varlık, gaye, bilgi, etik, değer gibi alanlarla bu tür yazınsal faaliyetlerin organik bağı söz konusu. Bu da dinî içerikli köşe yazılarını daha anlamlı, kapsamlı ve zaman üstü bir hüviyete büründürüyor.

- Son olarak size tersten bir soru sormak istiyorum; bir köşe yazısı nasıl okunmalıdır?

- Güzel bir soru. Bir köşe yazısını okumanın, diğer bir ifadeyle değerlendirmenin elbette belirli bir metodolojisi var. Bunun için de okumayı arzu ettiğiniz bir köşe yazısını öncelikle analize tabi tutmadan, detaylara takılmadan, doğrudan, mutlak bir şekilde okumanız gerekiyor. Bunu yaparken de o köşe yazısını genel hatlarıyla; konusu, nasıl ele alındığı, hayata dokunup dokunmadığı, neyi amaçladığı, kullanılan dil ve üslubun niteliği gibi açılardan değerIendirmek gerekiyor. Dolayısıyla, tümdengelim metoduyla gerçekleşen bu ilk okumada, anlama çabası merkezdedir diyebiliriz. Ardından aynı köşe yazısı üzerinde bu defa da altını çizerek, imal-i fikirde bulunarak, özümseyip keşfederek; daha açık bir ifadeyle tüm boyutlarıyla o yazının içine girerek satır satır okumak gerekiyor. Zahmetli de olsa bence asıl okuma budur. Çünkü bu yaklaşımda köşe yazısının alt metnini, derin bağlantılar içeren girift kurgusunu, imge, kelime ve ifadelerin henüz çözülmemiş şifrelerini analitik bir bakış açısıyla okumaya çalışıyoruz. Böylelikle, yazarın girmemizi ve görmemizi istediği örtük zihin ve gönül dünyasına bilinçli bir şekilde konuk oluyoruz. Ayrıca bu yöntemle kendi hayatımıza yönelik sorgulamalarda, çıkarım ve açılımlarda da bulunuyoruz aslında. Dolayısıyla, tümevarım metodunu kullandığımız çift yönlü bu ikinci yoğun okuma eylemi, anlamlandırma merkezlidir diyebiliriz. Tabi, tüm bunlar için de asgari bir entelektüel yeterlilik zaruri hâle geliyor. Bu sebeple psikoloji, sosyoloji, teoloji, tarih, felsefe gibi alanlara dair etkin ve derinlikli okumalar yapmak gerekiyor.

- Vaktinizi ayırıp sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz.

- Ben de teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Editör: Mehmet Çalışkan