Meşhur menkıbedir. Bir büyük zat sıcak bir yaz günü pazarın yanından geçerken buz satıcısının sözleri üzerine kendinden geçer. Satıcı, hala Anadolu’nun muhtelif yerlerinde tabii soğuk hava deposu olarak kullanılanlara benzer bir mağaradan buz parçalarını kendir çuvalın içerisinde pazara getirip satıyormuş. Sıcak günde kendire sarılı buz parçaları erimeye başladığı için de; “Sermayesi tükenen adama yardım edin.” diye bağırıyormuş.

İşte bu sözleri duyan o büyük insan bayılmış. Etrafında olan talebeleri ve sevenleri telaşlanmışlar. Bir müddet sonra ayılıp kendine gelince merakla sormuşlar: “Efendim, hasta mısınız? Neyiniz var?” O da benzer bir merak ve şaşkınlıkla: “Buz satıcısının sözlerini duymadınız mı?” sorusuyla karşılık vermiş.

Pazarda ürününü satmaya çalışan o kadar satıcının içinde buz satıcısının sözleri kimsenin dikkatini çekmemiş. “Buz satıcısının sizi bu kadar etkileyip bayılmanıza sebep olan sözleri neydi?” diye tekrar sormuşlar.

“Sermayesi tükenen adama yardım edin!” diyordu. Onun sözlerini duyunca ömür sermayemin dakikasının bile geri gelmeyecek şekilde tükendiğini farkettim.”

Ömür sermayemiz hızla tükeniyor!

Buz satıcısı, eriyen, tükenen sermayesinin yerine geceleyin dağdan yenisini getirebilir. Biz bu yazıyı okumaya başladığımız iki dakika öncesine dönebilir miyiz? Ya da dünyanın bütün imkanlarını kullansak iki dakika ilave zaman kazanabilir miyiz?

Ömür sermayemiz tükeniyor!

Cahit Sıtkı Tarancı çok bilinen 35 yaş şiirine;

“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.”

dizeleriyle başlar ve çok çarpıcı bir hatırlatmayla bitirir şiiri:

“Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o mualla taşında.”

Merhum şair 46 yaşında vefat etmiştir.

Evet, ömür sermayemiz tükeniyor!

Kaçınılmaz, karşı konulamaz hakikat bu!

Dünyadan el etek mi çekelim? İşi gücü bırakıp hep ibadetle mi meşgul olalım?

Biliyoruz ki Rabbimiz bunu istemiyor bizden.

“Size rızık olarak verdiklerimizden yiyin.” buyuruyor.

Ama “helal” ve “temiz” olmak şartıyla.

Hesabını verebileceğimiz bir hayat yaşamamızı istiyor bizden. Boğazından aşağıya tek bir lokma bile bile haram geçmemiş temiz bedenler istiyor.

Masumların iffetlerini zedeleyen iftiralara; imanla bir arada bulunmayan yalanlara; şeref ve haysiyet celladı dedikodulara bulaşmamış tertemiz diller istiyor.

Hakkı olmayana uzanmamış; meşru olmayana dokunmamış; yetimin başını şefkatle okşamış eller istiyor.

Merhum Necip Fazıl’ın dizeleriyle;

“Şu geçeni durdursam, çekip de eteğinden;
Soruversem: Haberin var mı öleceğinden?”
Sormak gerekiyor. Hem sormak hem de hazır olmak.
Zira, ömür sermayemiz tükeniyor!..

Ömrümüz Kur’an’la bereketlensin, Kadir gecemiz mübarek olsun…