Birinci Akabe biatından sonra Yesrib’den gelen Müslümanlar, kendilerine İslâmı öğretecek bir muallim istediler. Hz. Peygamber (s.a.s.) Mus’ab B. Umeyr’i onlarla birlikte Yesrib’e gönderdi.

Hz. Peygamber (s.a.s.) teşrif etmediği için henüz Yesrib ismiyle bilinen Medine’de, Mus’ab’ın gelişinden yaklaşık bir yıl sonra İslâm'ın konuşulmadığı ev kalmamıştı.

Güler yüzü, tatlı diliyle her fırsatı değerlendiriyor; yanına tartışmak ya da onu topraklarından çıkarmak için gelenler Müslüman olarak ayrılıyorlardı. Tam anlamıyla "Seni öldürmeye gelen sende dirilsin." Cümlesindeki mana tecelli ediyordu.

Halbuki Mus’ab B. Umeyr’in davetçi olarak Yesrib’e gönderildiği yıllarda henüz Kur’an-ı Kerim’in yarısı bile nazil olmamıştı. Mus’ab’ın elinde insanlara dağıtabileceği, İslâmı anlatan kitaplar, dergiler, gazeteler, cd’ler vs. yoktu.
  
Mus’ab’ın gün boyu yayın yapan radyoları, televizyonları, internet imkanları, sosyal medya araçları da yoktu.

Bir Mus’ab vardı, bir de imanı…

İmanla mutmain bir kalbe sahip bünyeden ne güzellikler sadır oluyordu!

Bugün olsaydı Mus’ab (r.a.) yalnızca Medine’nin değil, dünyanın bütün şehirlerinde İslâm'ın konuşulmadığı ev kalmazdı herhalde.

Elindeki sosyal medya imkanlarını yediği yemeği, giydiği elbiseyi, bindiği arabayı, birlikte resim çektirdiği şöhretliyi paylaşmak için değil; Rabbini, ahireti, hesabı hatırlatan bir söz, bir yazı bir güzel örnek için kullanırdı herhalde.

Aramızda olsaydı anne-babasının olanca zenginliğini terk edip kuru ekmekle yetindiği günlerde yaptığını yapar,hayatını pahalı mekanlarda pahalı yemeklerin peşinde telef etmezdi herhalde…

Gelseydi yanımıza, "Ben Uhud’da şehit olunca üzerimdeki elbisem vücudumun tamamını örtmeye yetmedi. Elbisemden açık kalan kısımlarımı otlarla örtmüşlerdi, bu durum  benim şeref ve itibarımı azaltmadı. Şimdi öyle izzet ve ikram görüyorum ki anlatamam. Yığıp biriktirmek için uğraşmayın, cenneti kazanmaya bakın." derdi herhalde…

Uhud’da şehit olunca, o ve onun gibiler hakkında "Mü’minlerden öyle baba yiğitler var ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. Bir kısmı adağını yerine getirdi, bir kısmı da (sırasını) beklemektedir. Allah’a verdikleri sözü asla değiştirmediler." (Ahzab, 23) ayeti nazil olmuştu.

Mus’abların yolundan gitmek, Mus’ab olmak, Mus’ab’ları çoğaltmak duasıyla…

Miracınız mübarek olsun…