Metaverse son dönemde gündemimize girip üst sıralara yerleşen bir konu oldu. Birçokları artık yeni bir çağa girdiğimizi, birçok şeyin eskisi gibi olmayacağını ve bu yeni duruma hazır olmamız gerektiğini dile getirmektedir. Bazıları metaverse hakkında karamsar tablolar çizerken bazılarıysa hayatımızdaki bütün sorunları çözecek bir şeymiş gibi sunmaktadırlar. Tabi birçoklarımız da henüz bu alanın ne olduğunu tam bilmemekte ve olan biteni anlamaya çalışmaktadır.

Bu arada dini alanla ilgili de hemen bazı sorular/sorunlar gündeme getirilmeye, bunun sonucunda da bu alanla ilgili kafalarda sorular oluşmaya ve bu alanın dinimiz açısından konumu sorgulanmaya başlandı. Bizler bu yazımızda bazı temel ilkeler üzerinde durmaya çalışacağız.

Öncelikle Müslümanların teknolojiden uzak durmaması gerektiğini ve teknolojiden faydalanmasının gerekli olduğunu vurgulayalım. Dolayısıyla bundan sonra söyleyeceğimiz her ifadenin bu bağlamda ele alınmasını ve dikkat çekeceğimiz olumsuzluklardan teknoloji karşıtlığı çıkarılmamasını belirtmiş olalım.

Müslüman bu dünyaya imtihan amaçlı gönderildiğini ve bundan sonra kendisini ebedi ahiret hayatının beklediğini bilir. Dolayısıyla dünya geçici, ahiret ise kalıcı olan hayattır. Dünya Müslüman için tarla olup burada ektiklerini ahirette biçecektir. Elbette dünyada bulunduğu konuma göre çeşitli sorumlulukları bulunmakta olup yaşadığı süre içerisinde bu sorumlulukları yerine getirmelidir.

Müslümanlar hem bu dünyadaki hayatlarını sürdürme noktasında hem de uhrevi olan vazifelerini yerine getirme konusunda meşru dairedeki kolaylıklardan faydalanabilir ve hatta faydalanmalıdır. Özellikle teknolojiye ve bütün yeniliklere bakış açımız bu çerçevede olmalıdır. Dolayısıyla önümüze yeni bir konu çıktığında önce İslam’ın kesin olarak haram kıldığı alana girip girmediğine bakarız. Şayet bu alana girmiyor ve içinde faydaları barındırıyorsa bu durumda onu alır ve kullanırız. Faydalı yönlerini alırken zararlarından da sakınmaya çalışırız.

Son birkaç yüzyılda Batı’nın yeni gelişmelere öncülük etmesi sebebiyle Müslümanlar bu yeniliklere baştan mesafeli durmuş, zamanla faydalı gördüklerini uygulamaya başlamışladır. Tabi bazı Müslümanların, sadece Batı kaynaklı olması sebebiyle her türlü yeniliğe karşı oluşunun makul bir gerekçesi yoktur. Bu bakış açısı en başta dinimizin temel ilkeleriyle uyuşmamaktadır. Elbette arzumuz odur ki Müslümanlar geçmişte yaptığı gibi yeniliklerin öncüsü olsunlar ve bilimi insanlığın faydası için kullanmaya devam etsinler. Zira Batı’nın bakış açısı çoğu zaman sakat olmuş, bilimi bütün insanlık lehine değil de sadece kendi menfaatleri doğrultusunda ve kendi dışındakilere zarar vermek için kullanmışlardır. Bu yaklaşım Müslümanların daima Batı kaynaklı yeniliklere mesafeli oluşunun sebeplerinden de biri olsa gerektir.

Metaverse olayına gelecek olursak; bu mesele aslında uzun süredir hayatımızda yer alan bazı teknolojik uygulamaların bir araya getirilmesinden ibarettir. Bilgisayar, internet, sanal gözlük gibi temel aletler zaten bir süredir vardı. Metaverse bunları daha etkin kullanmayı öngörmekte ve dijital dünyayı daha ileri safhalara taşımayı amaçlamaktadır. Diğer teknolojiler gibi elbette bunun da getirdiği/getireceği bazı faydalar yanında zararlar da söz konusudur.

Bu durumda Müslümanlar toptan bir şekilde reddetme yoluna gitmeden metaversenin faydalı yönlerini kullanmalı ve zararlarından sakınmaya çalışmalıdır. Maddeler halinde bazı hususları özetleyecek olursak;

1- Günlük işlerde kullanma noktasında yukarıda ifade ettiğimiz gibi zararlarından sakınarak faydalı yönlerini kullanabiliriz. Bilhassa iletişimi kolaylaştırıcı yönünden istifade etmeliyiz. Meşru çerçevede eğlence yönünden kullanmakta da bir sakınca yoktur. Ancak bunları yaparken ailemizden, çevremizden ve günlük işlerimizden kopmamalıyız. Yani sanal hayat uğruna gerçek hayattan kopmamalıyız. Dünya ahirete karşı hangi durumdaysa sanal hayatta gerçeğe karşı o konumdadır dersek hata etmiş olmayız.

2- Ticari noktada bu alandan üst düzeyde istifade etmeli ve mümkün mertebe bu teknolojiyi üreten taraf olmalıyız. Kaçırmamamız gereken noktanın bu olduğunu bilmeli ve tüketici olmaktan ziyade üretici olmaya gayret etmeliyiz. Elbette bu alanda üretici veya tüketici olarak hareket ederken dinimizce haram olan hususlardan da sakınmalıyız.

3- Dini alanda kullanırken ibadetlerin şekli konusunda Hz. Peygamberden (s.a.v.) beri devam edegelen çerçeveden çıkılamayacağı ve teknoloji hangi şekle gelirse gelsin ibadetlerin asli şekilde ifa edilmeye devam edileceği bilinmelidir. Örneğin şu anda en çok gündemde olan hac ve umre konusunda bu ibadetler asli şekilde ifa edilmeye devam edecektir. Ancak tefekküre sevk edecek, bu alanda eğitimleri kolaylaştıracak şekilde kullanmamızda bir engel bulunmamaktadır. Yine genel anlamda dinin özünü bozmayacak ama bunları yerine getirmede kolaylık sağlayacak kısımlarından da istifade edebiliriz. Örneğin vaaz ve irşad, dini konularda eğitim gibi alanlarda bu teknolojinin nimetlerinden faydalanmaya gayret etmeliyiz.

Sonuç olarak teknolojinin ortaya çıkardığı araçların insanların hayatını kolaylaştırdığı ancak temel ihtiyaçların yerini asla almayacağını bilerek buna yaklaşmalı, bilhassa Müslümanlar açısından olayın uhrevi boyutunu da hesaba katarak hareket etmeliyiz. Buna göre dünya hayatını kolaylaştıracak, ibadetlerimize yardımcı olacak ve insanlığa faydalı olacak yönlerini almalı; asli vazifemizi unutturacak, yaşamımızı zorlaştıracak, fıtratı, sağlığımızı ve ilişkilerimizi bozacak zararlı yönlerinden de uzak durmalıyız.