"Rahmet" günleri geride kaldı...

Merhametine layık olabildik mi, bilemiyorum...
Ama layık olma fırsatı devam ediyor, Ramazan’da da Ramazan’dan sonra da...

"Rahman"; "Erhamü’r-rahimin" Rabbimiz var.
"Rahmeti zatına prensip edinen" Rabbimiz.
"Rahmeti öfkesini geçen" Rabbimiz.

Ramazan yoğunlaştırılmış bir takva eğitimi yaptırıyor bizlere. Takva eğitimi, merhamet eğitimi, mağfiret eğitimi, cehennemden kurtulma fırsatlarını değerlendirme eğitimi...
Bir aydan bütün aylara ve ömre ne taşıyacağımız önemli. 

Önce merhamet taşımalıyız...

"Sarp yokuş"u anlatırken Rabbimiz, "köle azat etmek, kıtlık gününde yakını olan bir yetimi yahut aç açık bir yoksulu doyurmak; sonra iman edip sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.’’ buyuruyor.
         
Hayata merhamet taşımak...

"Karınca çiğnemez efendi" varmış.

Yürüdüğü yollarda farkında olmadan karıncaların üzerine basıp öldürmesin diye ayaklarına zil bağlayan bir merhamet adamı...

Öteki, oturduğu yerde cübbesinin sarkan kısmında kedinin uyuduğunu görünce, cübbenin kedinin altında kalan kısmını kesip orada bırakan merhamet dolu bir yürek...

Ne güzel insanlarmış!

Rahman’ın terbiyesinde yetişen "Alemlere rahmet olarak gönderilen" rehberin öğrencileri!

Öyle bir rahmetsin ki,
Buluttan da cömertsin.
Bulut verirken ağlar,
Sen tebessüm edersin.

Mısralarına muhatap olan Hz. Muhamed Mustafa'nın (s.a.s.) öğrencileri...

"Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, göklerin sahibi de size merhamet etsin."

İşte Rabbimizin rahmetine nail olmanın yolu.

Anne babaya, eşe, çocuğa, akrabaya komşuya merhamet...

Hayvana, canlıya, cansıza merhamet...

Ne şemmet bülbülün verdin ne de hardan incin,
Ne gayrın yarına meylet, ne sen ağyardan incin,
Ne sen bir kimseden ah al, ne ah-u zardan incin,
Ne sen bir kimseden incin, ne senden kimse incinsin.